Hıncal Uluç turnusol kağıdı gibidir. Gündeminde ne varsa o önemlidir. Malum her şeyi eleştirir, beğendiği bir şey yok gibidir; ancak temelde manyel kullanır.
Örneğin eğer eleştirdiği şey, konu, kişi Galatasaray'la ilgiliyse aslında onu yüceltmeye, savunmaya çalışıyordur. Yok Fenerbahçe'yse, konuşmasında övgü bile varsa aslında büyük bir ihtimalle ağır bir eleştiri söz konusudur.
1996 ile 2000 yılları arasında gazetede çarşaf çarşaf Fatih Terim'i eleştiren yazılarını okuduk. "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" sözünün karşılığıdır burada yapılan; diyalektik çelişkilerin önemini ortaya koyar.
Çelişkiler derinleştikçe güçlenir.
Marks yaşasaydı, Hıncal Uluç'a diyalektik felsefenin iyi bir "pratik uzmanı" payesi verirdi.
Bu anlamda hakkını biz de teslim edelim.
Nasıl olduysa yerden yere vurduğu kişi bir süre sonra Avrupa Fatihi oldu. Fatih Terim o mertebeye ulaştıktan sonra Hıncal Uluç'tan eleştirel anlamda tek bir yazı okumadık. Hep savunan, arka çıkan bir taraftaydı, bugün olduğu gibi.
Hıncal Uluç'un hayatını adadığı en önemli diyalektik başarısı "Fenerbahçe Medyası" çelişkisidir. 50 yıllık meslek yaşantısı bu çelişkiyi tersine çevirme mücadelesidir.
Başardı mı?
Buna başarı demek kesinlikle az gelir; Marks büyük bir ihtimalle bu sürece "devrim" derdi.
Hıncal Uluç ortada bir Fenerbahçe Medyası olmadığını çok iyi bilirken, büyük bir keyifle yarattığı esere gururla bakıyor ve gülümsüyor.
Eğer ortada bir Fenerbahçe Medyası olmuş olsaydı en başta Hıncal Uluç bu kadar rahat bir şekilde kin ve nefret dolu açıklamalarını yapamazdı.
Evet, Hıncal Uluç turnusol kağıdı gibidir, dedik.
" Alper'in golünün gol olduğunu, tam sayfa, kendi imzasıyla Sevgili Mehmet Arslan kardeşim Hürriyet'te yazdı. Tarafsız Türk medyası!.. Hürriyet'te iki tane baş var. Birisi hurriyet.com.tr spor servisinin başında yer alan Meriç Tunca... Hasta Fenerli... 'Hasta Fenerli' olduğunu anılarını yazdığı kendi kitabında yazdı."
Fenerbahçeli olmanın hastalık olduğunu tırnak içine almış. Kendileri 'sağlıklı Galatasaraylıdır' da... Hastalığın ve sağlığın, tarafın ve tarafsızlığın ayrımının ne olduğunu bize kendileri öğretmiştir.
Hıncal Uluç son 15 yılda Fenerbahçe'ye damgasını vuran 3A'dan çok rahatsızlık duydu, korktu. Her fırsatta bu 3A'yı yerden yere çarptı.
3 Temmuz sürecini fikir altyapısını hazırlayan kişilerin başında gelir Hıncal Uluç. Bunu yeni çıkacak olan kitabımda detaylı olarak anlattım.
13 yılda öyle bir Aziz Yıldırım imgesi yarattı ki sonunda toplum 3 Temmuz günü her şeye inanmaya hazır hale geldi.
Bugün ortada bir dava olduğu için Fenerbahçe'ye en rahat şekilde bel altından saldırmak, vurmak mümkün olabiliyor.
Fenerbahçe'de oynadığı süre boyunca Alex de Souza'yı küçültmek, Hagi'nin karşısına koymak için elinden geleni yaptı. Oysa yıllarca özlemini duyduğu üç şeyden biriydi Alex gibi bir futbolcu.
Yeri gelmişken söyleyelim, özlemini duyduğu ikinci şey; Aziz Yıldırım gibi birinin Galatasaray Başkanı olmasını çok istedi, bugün Aziz Yıldırım, başkanlığa Ünal Aysal'a karşı aday olsa, bakın nasıl destekler kendisini.
Dedik ya çelişkiler uzmanı; tersi doğrusunu anlatıyor.
Ve üçüncü özlemini duyduğu şey; aslında Aykut Kocaman gibi bir teknik direktör olmasını çok istedi Fatih Terim'in.
Sabah Gazetesi'nin arşivlerinde duruyor. Bulup okuyun, Fatih Terim'i eleştirdiği yazılarını; bugün büyük bir haksızlıkla eleştirdiği, savcılara suç duyurusunda bulunduğu Aykut Kocaman'ı nasıl tarif ettiğini okuyun.
Aziz Yıldırım, Alex ve Aykut Kocaman...
Son 15 yılda Fenerbahçe'de istikrar sembolü olarak ortaya çıkan; değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanmanın öncüsü olan bu üç isimden öylesine çekiniyor ve korkuyor ki...
Ve bir o kadar da hayranlık, gıpta, özlem duyuyor...
Bu ülkede bir zamanlar derbi maçları eşit sayıda bölünmüş taraftarların eşliğinde izlenirdi.
Derbi maçlarının konuk takıma deplasman olması gerektiği ve bu nedenle de sınırlı sayıda taraftarının gelmesi gerektiğini bu ülkede ilk kim dile getirmiş, savunmuştur?
Ali Sami Yen Stadyumunun Fenerbahçe'ye deplasman olması gerektiğinin fikir babası kimdir?
Bir de geldiğimiz noktaya bir bakın!
Bunun tersi de bir gerçekliktir ancak hedef, başlangıç ana fikrinin kime ait olduğu çok önemlidir.
Fenerbahçe Futbol Takımının teknik direktörü Aykut Kocaman'a "Aykut, lafın nereden nereye gittiğini bilmiyor" diyen kişinin yıllarca lafını esirgemeden konuşması anlamlı değil midir?
50 senedir ne yaptığını çok iyi bildiğimiz ve takip ettiğimiz Hıncal Uluç bugün kalkıp Aykut Kocaman'ı hedef alan açıklamalar yapıyorsa, mutlaka vardır bir bildiği.
3A'dan ikisini bir kıvama getirdi, hedef sonuncuda...
http://twitter.com/uzaygokerman