Türkiye'nin resesif geni belirleyici oldu.

26 Mart 2013

Brezilya rüyasıyla çıktığımız karşılaşmayı kendi ülkemizin gerçekleriyle yüzleşip tamamladık.

Çok yetenekli futbolcularımız var ama takım olma genetiğimiz neredeyse yok denecek kadar resesif.

Arda'yı topla tek başına izlemek çok keyifli, gerçekten çok iyi top oynuyor; Burak'a gol atması için verdiği pasa şapka çıkarmak gerekir.

Dün ilk defa Milli Takım forması giyen Alper Potuk kalitesini gösterdi. Topla diklemesine oyunu etkiliydi.

Selçuk iyi bir orta alan oyuncusu...

Burak gol bölgesindeki futboluyla her geçen maç biraz daha büyük işler yapıyor, bambaşka bir boyuta geçiyor, her çeşit gol atabilecek bir oyuncu olduğunu gösteriyor.

Gökhan Gönül iyi bir sağ kanat oyuncusu, Hasan Ali idare ediyor.

Mesut Özil Almanya'yı değil de Türkiye'yi tercih etmiş olsa o da diğerleri gibi iyi futboluyla sivrilecekti ama o kadar işte.

Yazının Devamı

Abdullah Avcı'nın daha çok işi var

24 Mart 2013

Milli Takımımızın takılmadan geçeceğini beklediğimiz, kolay bir rakipti, Andorra.

Sonuca baktığımızda bunu görebiliyor muyuz? Tartışılır. İddaa’da bu maça 2-0 handikaplı oran vermişti. Yani bahislere göre karşılaşma 2-2 bitmiş görünüyor.

Peki, sebepleri neler?

Öncelikle kadroyu oluşturan futbolcuların takım olamadığını, hala toplama görüntüsünden uzaklaşamadığını söyleyebiliriz. Özellikle lejyoner markası taşıyan oyuncularımız bir türlü bütünleşemiyorlar. Daha ne kadar sürecek bilemiyoruz.

Nuri'nin yıllardır bu takımın nasıl bir parçası olamadığını büyük bir merak ile takip ediyoruz.

Arda’nın atakları yönlendiren, etkili, yaratıcı oyununa karşın bireyselliğini ön plana çıkarmasını bu duruma ekleyebiliriz.

Bir takımda bir oyuncu topu aldığında diğerleri pozisyon almayı bırakıp, onu izlemeye başlıyorsa orada kişiye dayalı oynanıyor demektir.

Yazının Devamı

Fatih Terim-Jose Mourinho buluşması

19 Mart 2013

Aralarında Galatasaray’ın da olduğu Şampiyonlar Ligi çeyrek final eşleşmeleri belli oldu.

Malaga - Borrusia Dortmund

Real Madrid - GALATASARAY

PSG - Barcelona

Bayern Münih - Juventus

Kuraya İspanya’dan 3, Almanya’dan 2 takım katılmasına rağmen birbirleriyle eşleşmemeleri ilginç birer istatistik olarak notlarımızın arasına girdi.

Real Madrid... Ve jose Mourinho...

Açıkçası Galatasaray çekebilecek en zor takımla eşleşti diyebiliriz. Bunu Galatasaray’ın Real Madrid ile arasındaki farkı ifade etmek için değil; İspanyol takımının içinde bulunduğu durumdan kaynaklı özel gerekçelerini ön plana çıkarmak için söylüyorum.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'den Galatasaray'a sıkı takip

17 Mart 2013

Son üç aydır yaşanan yoğun maç temposu ister istemez takım üzerinde iniş çıkışlara neden oluyor. Bu sadece bedensel yorgunluklarla kalmıyor mental anlamda da etkili oluyor.

Plzen karşılaşmasından 68 saat sonra Antalyaspor gibi ligin güçlü ve dirençli bir takımı ile oynamak bu anlamda önemliydi.

Maçtan iki saat önce Galatasaray’ın Kayseri’de kolay bir galibiyet alması gerili artıran bir unsurdu.

Bursaspor maçında Webo’nun yokluğunda Semih tercihini yapan Aykut Kocaman taktiksel anlamda doğru bir iş yapmıştı.

Plzen karşısına Sow’u tek santrafor oynatmış bu da oyuncuyu yalnızlaştırmakla kalmamış, Fenerbahçe’nin hücum gücünü de etkilemişti.

Sow, kanatlarda oynadığında çok daha etkili olacağını gösterdi.

Semih sahada olsaydı büyük bir ihtimalle Fenerbahçe’nin dünkü kopuk, yorgun ve daha az topa sahip oyunu değişebilirdi. Bunu Semih değil, taktik başarırdı.

Caner çok dağınık ve zaman zaman da takım oyununda kopan bir oyuncu; nasıl oluyorsa o bölgenin bir diğer oyuncusu Stoch’la benzer özellikleri gösterebiliyor.

Yazının Devamı

Zirve ona yaklaştıkça Beşiktaş kaçıyor!

16 Mart 2013

Beşiktaş, kendisi gibi oynayan Kasımpaşa karşısında girdiği sayısız pozisyonları değerlendiremediği maçtan yenik ayrıldı.

Ve Fenerbahçe’yi yenerek ortak olduğu zirve yarışında iki haftada beş puan bırakarak şampiyonluk için pek de hevesli olmadığının mesajını verdi, sanki.

Geçen hafta karşılaştığı Trabzonspor tam istediği kıvamda bir takımdı; hızlı hücumlarla çıkıp, farklı kazanabilirdi; ama öyle yapmadı, rakibinin temposuna ayak uydurdu, izleyen herkesi uyuttu.

Kasımpaşa karşısında çok daha hareketliydi. İkinci yarı en az dört net gol pozisyonu vardı. Ancak hiçbirinin değerlendiremedi.

Kasımpaşa ile Beşiktaş ortak özellikler taşıyorlar.

Her ikisi de attıkları gibi gol yiyor, yedikleri gibi gol atabiliyorlar. Bu da her iki takımın maç içinde önceden kestirilmesi zor golleri yedikleri veya attıkları ya da kaçırdıkları pozisyonları izlettiriyor bizlere.

Kasımpaşa’nın forvet hattında bulunan Uche çok etkili bir hücum silahı; topu ayağında tutuşu, kaybetmeyişi, pas zamanlaması modern futbolun gerekleri olarak benzerlerinden ayrılıyor. Dün Beşiktaş’ın savunmada zorlanmasının temel nedenlerinden biriydi.

Uche’nin Beşiktaş’taki karşılığı ise Niang’tı. Niang’ın bu haliyle

Yazının Devamı

Fenerbahçe kaderle zar attı.

15 Mart 2013

UEFA’nın yarattığı sessizlik ortamında oynanan Avrupa Ligi karşılaşmasında Fenerbahçe beklentilerin çok altında bir futbol oynamasına karşın Çek takımını elemesini bildi ve çeyrek finale çıktı.

Şu gerçeği bir kere not edelim, Fenerbahçe’nin sahaya çıktığı kadro ve diziliş sezonun ilk yarısında herkesi bayıltan, sıkan ve bir türlü pozisyon üretemeyen yapısal özelliği taşıyordu.

Bursaspor maçında Semih Şentürk her ne kadar iyi olamasa da taktiksel anlamda Fenerbahçe’nin sahada daha doğru işler yapmasına yardımcı olan bir yerde ve görevdeydi.

Webo’nun gelmesiyle Fenerbahçe 4-3-3 dizilişiyle sahaya yayılıyor ve bol pozisyon üretiyordu. Gol oluyor ya da olmuyor bu ayrı bir şeydir. Geçen hafta Plzen’deki karşılaşmada olduğu gibi.

Ancak Aykut Kocaman Caner’le başlamayı tercih edip, Semih’i yanında oturttu. Sow ileride yine yalnız kaldı. Kuyt ile sağdan bir şeyler yapılmaya çalışılsa da yetmedi. Orta alanda üretimden uzak standart futbolculardan kurulu sadece orada top çeviren bir Fenerbahçe vardı.

Fenerbahçe’nin bu oyunu kuşkusuz rakibi iştahlandırdı. Güven sağladı ve ilerleyen dakikalarda Fenerbahçe’den çok daha üstün bir takım görünümüne büründü.

Yine bir gerçekten söz

Yazının Devamı

Neden her maç sonunda bir ihbar var?

12 Mart 2013

Geçen sezonun son bölümünde oynanan Süper Final grubunun Fenerbahçe-Tebzonspor eşleşmesinde Emre ile Zokora’nın arasında geçenler gündeme oturmuştu.

Emre ile Zokora saha içinde girdikleri kıyasıya mücadele sonrasında kontrolsüzce birbirlerine ağır ithamlarda bulunmuşlar, küfür etmişler ancak burada Emre’nin söylediği ırkçı vurgu ön planda kalmıştı. İki futbolcu sahadan çıkarken birbirlerinden özür dilemişler, anlaşmışlar; her ne olmuşsa Zokora soyunma odasına girdikten sonra yaşanmış bir anda televizyon ekranlarının önüne olay taşınmıştı.

Rövanş karşılaşmasının devre arasında soyunma odası koridorlarında olanlarsa akıl alır gibi değildi. O güne ait fotoğraflar arşivlerde durmaktadır.

İki hafta önce Fenerbahçe-Kasımpaşa maçı sonrasında da bu sefer Sn. Şota Arveladze kameraların önüne geçip, maçı anlatmak yerine sahada küfür eden futbolculardan söz etmiş, hayatı boyunca hiç böyle bir şey yaşamadığını, çok şaşırdığını ifade etmiştir.

Bu konuyla ilgili yazdığım yazıya çok ilginç tepkiler aldım. Hele twitter üzerinden gelen yorumların arasında kendisini takip ettiğim bir kişinin yazdıkları çok anlamlıydı.

Okuyanlar bilirler ne yazılarımda ne twitter üzerinde veya başka

Yazının Devamı

Fenerbahçe futboluyla zirveye yaklaşıyor.

10 Mart 2013

Bol paslı, oyunun yönünü sürekli çeviren, bir kanat kapanmışsa hemen diğerine yönelen, organize ve düşünerek, koşarak, hareketlenerek, mücadele gücü yüksek çok güzel bir futbol oynamaya başladı Fenerbahçe.

Bu oyun sezon başından bu yana ilmek ilmek, düğüm düğüm, iğne oyası ile işlendi.

İnişler, çıkışlar yaşandı; beklenmeyen, hatta hak edilmeyen kayıplar oldu; ama yapılmak istenen, proje güzeldi, doğruydu, gerçekçiydi, Fenerbahçe’ye yakışan bir şeydi.

Herkesin Aykut Kocaman’a bu futbolu Fenerbahçe’ye oynattırdığı, Türkiye’ye, Avrupa’ya izlettirdiği için teşekkür etmesi gerekiyor.

Ve Fenerbahçe şu an uzak ara ligin bu anlamda en iyi futbolunu oynayan takımı pozisyonuna yükselmiş görünüyor.

Üstelik futbolcuya, yıldıza dayalı bir oyun anlayışından çok sistem, taktik ve kurguyla bu başarıya ulaşıyor.

Webo, Gökhan Gönül, Zeigler, maç içinde sakatlandıktan sonra Emre’nin yerine oyuna girenlerler takımın genel oyun yapısının içinde kendilerine yer buluyorlar.

Örneğin Webo’nun yokluğunda o boşluğun Semih’le doldurulması Aykut Kocaman’ın sezonun ikinci yarısında ısrarla denediği bir taktiğin sonucudur ve doğrudur.

Yazının Devamı