Serbest Vuruş: Drogba ile oyunu basitleştirmek

13 Ağustos 2013

Geçen sezon Kadıköy’de oynanan karşılaşmada Galatasaray’ın Drogba ile kazandığı penaltıyı hatırlayan var mı?

Sağ kanattan ceza sahası içine gelen yüksek topu Drogba yumuşatmış, ikinci hamlede Gökhan Gönül el ile müdahalede bulunmuştu.

Pazar gecesi Süper Kupa finalinde de benzer bir iki topla pozisyon tekrarlandı.

Londra’daki turnuvanın final karşılamasında ikinci yarı Drogba’nın kazandırdığı penaltı ve attığı ikinci gol de benzer tipik özellikler taşıyordu.

Kayseri’de 99. Dakikada attığı golün Londra’daki ikinci golden farkı kafa ile tek vuruş olarak yapılmasıydı.

Futbol yetenekli oyuncularınız varsa bu kadar basit bir oyundur. Çünkü pozisyonel anlamda birbirini tekrar eden taktiksel varyasyonlar üzerine kurulur.

Uzatmaların son yirmi dakikasında Fenerbahçe de Sow ile üç mutlak pozisyon yakaladı ve karşılamanın penaltılara gitmesi bile muhtemeldi.

Futbol her ne kadar yüksek beceriye sahip futbolcularla basit bir şablonla oynanıyor olsa da modern, Şampiyonlar Ligi düzeyinde buna izin vermiyor.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de bir çok şey geri gitmiş gözüküyor.

11 Ağustos 2013

Fenerbahçe'de bir çok şey geri gitmiş gözüküyor. Aynı oyuncuların bir kaç içinde takım oyunu anlamında bambaşka bir görüntüye bürünmelerinin mutlaka sebebi olmalıdır.

Salzburg maçlarının kahramanı Volkan olmuştu; dünkü maçın Fenerbahçe adına adamı yine kalecisiydi.

Galatasaray'ı Fenerbahçe'den ayıran belki de kupayı kazandıran en temel fark; sarı kırmızılı orta saha oyuncularının hatta zaman zaman savunmadakilerin uzun topları arkadaşlarına ulaştırmadaki yüksek isabet oldu.

Bu size ne kazandırıyor?

Uzun toplarla çıkabildiğinizde bir kere rakip savunmayı çok daha az adamla yakalayabiliyorsunuz. Eğer rakibinizin savunma oyuncuları devşirilmişse o zaman hamle üstünlüğünüz de olabilir anlamına gelir.

Mehmet Topuz ve Bekir; Amrabat ve Drogba'ya karşı çok zor durumlara düştüler.

Hasan Ali Kaldırım karşısındaki oyuncu Galatasaray'ın en kötüsü Hamit olmasına rağmen çok adam kaçırdı, ters kademe yapamadı.

Bruno Alves bu savunma zafiyetlerine orta alanın düşmesi de eklenince kelimenin tam anlamıyla tek başına direnmek, savaşmak durumunda kaldı.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin standardı olmayan ama tur için yeten oyunu...

7 Ağustos 2013

Hemen baştan ve kestirmeden yazalım; ne PSV ne de iki Salzburg maçı Fenerbahçe'nin futbolunu ve aldığı sonuçların niceliğine göre niteliğini bize göstermekten çok uzaktı.

Çünkü standarda sahip değildi.

Hem Fenerbahçe'nin maça konsantre olduğunda ve bütün dikkatini gol atmaya, kazanmaya verdiğinde nasıl bir takım olduğunu hem de biraz gevşediğinde takım savunmasının ne kapanmaz boşluklar verdiğini görmek adına müthiş bir numuneydi dün gece oynanan karşılaşma.

4. dakikada gelen şok golle sarsılan Fenerbahçe takımı bir kaç dakika içinde sonuca gidecek ekstra performansı sahaya koymaya başladığı andan itibaren Salzburg'un bütün bağlantılarını kopardı ve peş peşe goller bularak tura yetecek bir skor buldu.

İlk maçın olağanüstü dikkatsiz, dağınık, her topu rakibe teslim eden oyuncusu Meireles oynadığı yer itibarıyla da Appiahvari eşitlik sayısını atmakla kalmadı sahanın her noktasında bütün enerjisini 40 dakika içine sıkıştıracak şekilde mücadele ederek galibiyette çok önemli rol oynamış oldu.

Meireles'in oyundan çıkmasının nedeni eski sakatlığının tekrarlaması olabilir ama o 40 dakikalık ekstra güç gösterisi bir anlamda futbolcunun sezon başında kaslarını gereksiz yere ve

Yazının Devamı

“Selçuk, Selçuk... ve gooool!”

6 Ağustos 2013

Zordur 6 Ağustos 2013 gününe uyanmak...

İnsanın yüreğine bir yumruk iner, nefes alamaz olursun; sanki O’nunla birlikte yaşarsın haberi geldiğinde Selçuk Yula’nın artık aramızda olamayacağının...

Zordur, çok zordur...

O’nun her ismi geçtiğinde, radyo başında dinlediğimiz Bordeaux maçında attığı golü anlatan Murat Ünlü’nün “Selçuk, Selçuk... ve gooool!” sesi çalınır kulaklarımıza...

O maçı radyodan teybine kaydeden milyonlar yıllarca bıkmadan usanmadan golü aynı heyecanla tekrar tekrar dinledi durdu.

“Selçuk, Selçuk... ve gooool!”

Ve ne acıdır ki ölüm haberi ile o golü bir kere daha duymak, yaşamak, hissetmek, belki de o golün coşkusu, heyecanı, mutluluğu ile bir az olsun üzüntümüzü azaltmak, dengelemek istedik...

Ama ne yapılırsa yapılsın yaşanan doldurulması zor boşuluğun yarattığı üzüntü dinmedi.

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin rakibin siniri bozan sonuca gitme alışkanlığı

1 Ağustos 2013

Baroni’nin penaltı atışı için topun başında beklediği sırada ve tam da atarken Salzburglu oyuncuların tacizi ile karşı karşıya kalması futbol sahalarında ender görülen görüntülerden biriydi. Oyun kuralları gereği rakip oyuncular ceza sahasının önündeki yayın içine giremezken bir Salzburglu oyuncunun hakemin düdüğüne rağmen hala Baroni’ye çok yakın bir mesafeden sözlü saldırıda bulunması akıl alır gibi değildi.

Penaltı Salzburglu oyuncuları kelimenin tam anlamıyla yıktı. Gol sonrasında yüzlerindeki ifade umutsuzluğa dairdi.

Muhtemelen şöyle hissetmişlerdir; Fenerbahçe’nin bu kadar kötü oynadığı ve kendilerinin iyi olduğu bir maçı kazanamadıklarına göre Kadıköy’de hayat çok daha zor olacaktır.

Fenerbahçe gerçekten Salzburg golüne kadar geçen sürede çok kötü bir futbol ortaya koydu. Bu bölümde Baroni’nin de girmesiyle Fenerbahçe’nin geçen sezon Avrupa’daki kadro düzenine ve oyun şekline geçmesinin mutlak etkisi vardır.

Orta alanda kendilerinden çok şey beklenen Alper Potuk ve Emre Belözoğlu’nun genel anlamda etkisizliği dikkat çekecek derecedeydi. Buna aynı bölgede mücadele eden Meireles’in ayağındaki her topu rakibe teslim etmesiyle Fenerbahçe herhangi bir şekilde oyun

Yazının Devamı

Yeni İnönü için Beşiktaş'a yardımcı olunmalıdır.

29 Temmuz 2013

Aziz Yıldırım göreve gelirken yapacaklarının arasında ilk sıraya “stadyumu yenileme” işini yazmış, bunu da toplamda üç buçuk sezonda parça parça yerine getirmişti.

Zaman zaman burada futbolumuzun paradigmasını değiştirmesi bakımından Aziz Yıldırım’la ilgili cümleler kuruyorum; işte bu temel düşünme sistematiğinin değişmesinin ne anlama geldiğini son yıllarda Türkiye’nin her tarafında yapılan yeni ve modern stadyumlarla görüyoruz.

Galatasaray’ın Ocak 2011’den sonra tüm vizyonu TT Arena’da maç oynamaya başlamasıyla değişmiştir. Ali Sami Yen belki çok önemli bir kültürel değere karşılık geliyordu, keşke yeni stadyum da eskisinin yerinde olabilseydi ancak şartlar, yönetimsel tercihler veya yanlışlar başka noktalara götürdü.

Yeni Stadyumları sadece ekonomik değer olarak görmemek gerekiyor.

Burası Kulüplerin veya yeni ifadeyle Sportif Şirketlerin holding merkezi olarak da önemli bir üs haline alıyor.

Kulüp ve Şirket merkezinden, radyo-televizyona, forma, dergi, kombine gibi ürün satış noktalarına, transfer görüşmelerine, VIP locaların kiralayan işin ofis olarak hizmet vermesini sağlaması vb. çoklu işin bir arada yapıldığı yerleşke halini alıyor modern stadyumlar.

Aslında

Yazının Devamı

Aykut Kocaman'dan sonra Ersun Yanal...

26 Temmuz 2013

PSV’yi de izledikten sonra bazı önemli ayrıntıları konuşmakta yarar var.

2010-11 sezonu ile 2013 arası 3 yıl Fenerbahçe’nin teknik direktörlüğünü Aykut Kocaman yaptı. Bu süreç içinde kendisine en fazla desteği veren kişilerden biriyim. Hatta “Aykut Kocaman Projesi” ismini de yakıştırmıştım.

Kuşkusuz bu Aykut Kocaman’ı idealize etmek, onu olduğundan farklı bir şekle sokmak amacı taşımıyordu. Hatta ilk sezon oynattığı futbol, tercihleri konusunda da zaman zaman ağır denecek şekilde eleştirmiştim.

Ancak burada farklı bir detay var.

Futbolumuz içinde süreklilik taşımıyan bir sisteme sahiptir. Oynadığımız futbolun ne olduğu konusunda onu oynatanlar dahil çok net fikirler üretemiyoruz. Hatta katıldığımız turnuvalarda karşılaştığımız takımların teknik direktörleri de bizim ne oynadığımızı anlamadıklarını, çözemediklerini ifade ediyorlardı.

Biz bunun bir fenomen olduğunu sanıyoruz sürekli; hatta 2008’deki Avrupa Şampiyonası başarısıyla çok övündük.

Nasıl bir yanılsama olduğunu sonraki turnuvalara katılamayınca anladık.

Çünkü futbol bilinmez değil, basit bir oyundur. Başarıdaki temel ayrıntı bu basit oyununu taktik ve oyuncu becerisini bir araya getiren takım oyunudur.

Yazının Devamı

Yenilenen Fenerbahçe'nin eski alışkanlıkları

25 Temmuz 2013

Fenerbahçe Avrupa’da yarı final oynamış bir takım olarak sezona başladığı için Ersun Yanal’ın en büyük sıkıntılarından olacaktır böylesi karşılaşmalar. İster istemez Aykut Kocaman dönemi ile karşılaştırmalar, kıyaslamalar olacaktır; bu da eşyanın doğasına uygun düşmekle birlikte hem bizler hem yeni teknik adam hem de futbolcular için zorluklar gösterecek, yaşatacaktır.

Geçmiş sezonlara yönelik en öne çıkan eleştiri takımın orta alanda yaptığı gereksiz paslarla izleyenlere baygınlık geçirmesiydi.

Kuşkusuz oyuna dışarıdan bakanların büyük bölümü daha hızlı bir oyun anlayışını gerekli görüyor, bunu da gerçekleştirebileceğini düşünüyordu.

Sanırım Ersun Yanal da bu anlamda Fenerbahçe’nin görüntüsünü değiştirmek bakımından ilk müdahaleyi bu yönde yapmayı tercih etmiş.

Topla kim buluşursa buluşsun ilk hamlesinin ileriye doğru gitmek olduğunu gördük.

Meireles geçen sezona göre çok daha ofansif bir alana kaymış. Onun bölgesini ilk yarı Emre kapatmayı denedi. Ama Emre bu bölgeyi tek başına kapatmaya yetmediği gibi kısa süre içinde sinirlendi ve kart gördü. Baroni’nin savunmayı hiç düşünmeyen hücum oyununu da eklediğimizde Fenerbahçe’nin top rakipteyken orta alanının görüntüsü

Yazının Devamı