Aziz Yıldırım göreve gelirken yapacaklarının arasında ilk sıraya “stadyumu yenileme” işini yazmış, bunu da toplamda üç buçuk sezonda parça parça yerine getirmişti.
Zaman zaman burada futbolumuzun paradigmasını değiştirmesi bakımından Aziz Yıldırım’la ilgili cümleler kuruyorum; işte bu temel düşünme sistematiğinin değişmesinin ne anlama geldiğini son yıllarda Türkiye’nin her tarafında yapılan yeni ve modern stadyumlarla görüyoruz.
Galatasaray’ın Ocak 2011’den sonra tüm vizyonu TT Arena’da maç oynamaya başlamasıyla değişmiştir. Ali Sami Yen belki çok önemli bir kültürel değere karşılık geliyordu, keşke yeni stadyum da eskisinin yerinde olabilseydi ancak şartlar, yönetimsel tercihler veya yanlışlar başka noktalara götürdü.
Yeni Stadyumları sadece ekonomik değer olarak görmemek gerekiyor.
Burası Kulüplerin veya yeni ifadeyle Sportif Şirketlerin holding merkezi olarak da önemli bir üs haline alıyor.
Kulüp ve Şirket merkezinden, radyo-televizyona, forma, dergi, kombine gibi ürün satış noktalarına, transfer görüşmelerine, VIP locaların kiralayan işin ofis olarak hizmet vermesini sağlaması vb. çoklu işin bir arada yapıldığı yerleşke halini alıyor modern stadyumlar.
Aslında daha iyi plan yapılabilse bambaşka hizmetler de verebilir.
Yeni Stadyumların sportif anlamda; taraftarın coşkusuyla kendi takımı için ne büyük bir güç ve rakipler için baskı unsuru taşıdığını ayrıca eklemeliyiz.
Devlet son yıllarda çeşitli şehirlerde stadyumlar yapmak için özel çaba sarfediyor. TT Arena da Ali Sami Yen’in arazisi karşılığında TOKİ tarafından yapılmıştır.
Akdeniz Oyunları’nın yapıldığı Mersin’deki Stadyum çok kısa bir sürede tamamlanmıştır.
Buraya kadar her şey güzel...
Fenerbahçe 10 yıldır yapımını kendisinin finanse ettiği modern stadyumunda oynuyor.
Galatasaray 2011’den bu yana TOKİ tarafından yapılmış modern bir stadyumda taraftarıyla buluşuyor.
Kasımpaşa bile son yıllarda yenilediği ve bugün Beşiktaş’ın maçlarını rahatlıkla oynayabileceği bir stadyuma sahiptir.
Ve Beşiktaş...
Rakiplerinin uzunca bir süredir yaptığı şeyi gerçekleştirebilmek, İnönü’yü modern bir yapı haline getirmek için büyük bir çaba harcıyor.
Beşiktaş’ın içinde bulunduğu ekonomik tablo zaten ortadadır. Geçen sezon UEFA bile turnuvalarına dahil etmedi. Yönetimsel anlamda da önemli sıkıntılar yaşıyor. Zaten bozuk bir ekonomiyi yönetebilmek de kolay değildir.
Bütün bunların içine yeni stadyum projesi eklendiğinde Beşiktaş için zor ve içinde daha büyük sıkıntılar yaşanacak bir sürecin başladığını söylemek mümkündür zaten bunu görüyoruz da.
İşte burada devreye devletin veya ilgili kurumlarının girmesi gerekiyor.
Galatasaray için belediyesi, büyük şehir belediyesi, bakanlık, başbakanlığı ile nasıl seferber olunduğunu unutmamak gerekiyor.
Beşiktaş’ı kendi haline bırakıp yetmiyormuş gibi bir sürü bürokratik zorluklar çıkarırsanız bu eşitlik ilkesine zarar verir.
Zamanında şükrü Saraçoğlu Stadyumu için gecekondu yakıştırması yapan Hıncal Uluç’a da yazmıştım; bu stadyumların tarihi değeri ve önemi vardır.
Bu nedenle de yaşatılması, korunması, değerinin artırılması gerekir.
Bürokrasinin ilgili kademeleri bu stadyumlara hiçbir katkı yapmadan kira gelirlerini tahsil etmeyi çok iyi bilmektedirler.
Bu nedenle ellerini taşın altına koymak bir görevdir.
http://twitter.com/uzaygokerman