Zordur 6 Ağustos 2013 gününe uyanmak...
İnsanın yüreğine bir yumruk iner, nefes alamaz olursun; sanki O’nunla birlikte yaşarsın haberi geldiğinde Selçuk Yula’nın artık aramızda olamayacağının...
Zordur, çok zordur...
O’nun her ismi geçtiğinde, radyo başında dinlediğimiz Bordeaux maçında attığı golü anlatan Murat Ünlü’nün “Selçuk, Selçuk... ve gooool!” sesi çalınır kulaklarımıza...
O maçı radyodan teybine kaydeden milyonlar yıllarca bıkmadan usanmadan golü aynı heyecanla tekrar tekrar dinledi durdu.
“Selçuk, Selçuk... ve gooool!”
Ve ne acıdır ki ölüm haberi ile o golü bir kere daha duymak, yaşamak, hissetmek, belki de o golün coşkusu, heyecanı, mutluluğu ile bir az olsun üzüntümüzü azaltmak, dengelemek istedik...
Ama ne yapılırsa yapılsın yaşanan doldurulması zor boşuluğun yarattığı üzüntü dinmedi.
Selçuk Yula’yı en son 30 Haziran 2013 günü Fenerbahçe taraftarının Bağdat Caddesi’nde düzenlediği yürüyüşte görmüştüm.
Şaşkınbakkal trafik ışıklarında kalabalık durmuş, ona dönmüş, “Selçuk Yula sarı desene, desene...” tezahüratı yapmıştı.
Selçuk Yula’nın da üzerinde tam da Fenerbahçe sarısı polo bir t-shirt vardı.
O da oturduğu yerden kalkmış taraftarı selamlamıştı.
Milyonları sevindiren bir insan olarak yaşamak ne kadar güzel bir şeydir.
Ne kadar özel, değerlidir.
Kutsaldır...
Selçuk Yula ne yaptığı sporu, işini ve Fenerbahçesini bir pazarlama ürünü olarak kullananlardan olmadı.
3 Temmuz’da bir çokları gibi ikircikli davranış sergilemedi; safını ve duruşunu gösterdi.
“Fenerbahçe neredeyse orada olmak gerek” düşüncesinden asla taviz vermedi.
Ona ve onun gibilere çok da ihtiyaç duyduğumuz bir sırada erkenden aramızdan ayrılmayı tercih etti.
Rahatsızlığını biliyorduk, acaba o yeterince buna dikkat gösteriyor muydu, tam olarak fikir sahibi olamıyorduk, bugün öğrenmiş olduk.
Çok ama çok erken oldu...
Yakınlarının en büyük gurur kaynağı ne kadar çok seveni olduğunu bilmeleri olacaktır.
Güle güle Selçuk Yula...
http://twitter.com/uzaygokerman