Fenerbahçe Avrupa’da yarı final oynamış bir takım olarak sezona başladığı için Ersun Yanal’ın en büyük sıkıntılarından olacaktır böylesi karşılaşmalar. İster istemez Aykut Kocaman dönemi ile karşılaştırmalar, kıyaslamalar olacaktır; bu da eşyanın doğasına uygun düşmekle birlikte hem bizler hem yeni teknik adam hem de futbolcular için zorluklar gösterecek, yaşatacaktır.
Geçmiş sezonlara yönelik en öne çıkan eleştiri takımın orta alanda yaptığı gereksiz paslarla izleyenlere baygınlık geçirmesiydi.
Kuşkusuz oyuna dışarıdan bakanların büyük bölümü daha hızlı bir oyun anlayışını gerekli görüyor, bunu da gerçekleştirebileceğini düşünüyordu.
Sanırım Ersun Yanal da bu anlamda Fenerbahçe’nin görüntüsünü değiştirmek bakımından ilk müdahaleyi bu yönde yapmayı tercih etmiş.
Topla kim buluşursa buluşsun ilk hamlesinin ileriye doğru gitmek olduğunu gördük.
Meireles geçen sezona göre çok daha ofansif bir alana kaymış. Onun bölgesini ilk yarı Emre kapatmayı denedi. Ama Emre bu bölgeyi tek başına kapatmaya yetmediği gibi kısa süre içinde sinirlendi ve kart gördü. Baroni’nin savunmayı hiç düşünmeyen hücum oyununu da eklediğimizde Fenerbahçe’nin top rakipteyken orta alanının görüntüsü fazlasıyla dağınıktı.
İşte bu diziliş Fenerbahçe’nin ilk golü yemesine neden oldu. Gol öncesinde kaleye topu gönderen PSV’li futbolcu Matavs o kadar boş kalmıştı ki orta alandan Meireles’in ona doğru çaresizce yetişmeye çalışması rahatsız edecek kadar dikkat çekiciydi.
Elbette iki oyuncu ile hücuma kalkmış bir takıma karşı orta alandaki boşluk gol yemek için yeterli mazeret olmamalıdır.
Savunmadaki sorun Fenerbahçe’nin bir türlü çözemediği en kritik problem olmayı sürdürüyor.
Savunmanın solundan gelen atağa karşı Kadlec’in bir anlık zafiyeti nedeniyle yarattığı boşluğu kapatmak adına o bölgeye doğru gereksiz yoğunlaşılması, ters kademede Bekir’in zamanlama ve pozisyon alıştaki eksikliği gole davetiye çıkaran etkenlerdi.
Golü bir kenara bırakırsak savunmada rakibi karşılarken müdahale ve hamlede geç kalınma, rahat oynama mesafesi bırakma gibi temel savunma sorunlarını da Fenerbahçe’nin eksi hanesine önemli not olarak yazmak gerekiyor.
Takım savunmasındaki total sorun çözülmezse Fenerbahçe’nin önemli maçlarda önemli problemler yaşayacağını net olarak söyleyebiliriz.
Takım oyununda genel anlamda futbolcu karakterine bağlı bazı detaylar göze çarpıyor.
Fenerbahçe soldan oynamayı tercih eden bir takım görüntüsü veriyor. İlk yarı Caner, ikinci yarı da Stoch bu görüntünün bize net olarak ulaşmasını sağlayan futbolcular oldular.
Ancak her ikisi de anlaşılması ve birlikte oynanması zor oyuncular grubundan; mesela ben orta alanda veya forvette oynasam Caner ve Stoch’la uyum sağlamakta güçlük çekerdim. Futbolcu özellikle kendi takım arkadaşına karşı bu derece bilinmez olmamalıdır. İmkansızı denemeye çalışmak, kolay oyundan uzaklaşmak takım oyununu da etkiliyor. Stoch yardımlaşmayı becerebildiği, basit paslar atabildiği ölçüde Fenerbahçe’ye yararlı olabileceğini hazırlık maçlarında gösterdi. Dün de Meireles’e verdiği bir gol pası var ki maçın kaderi anıydı.
Meireles’in direkte patlayan şutu girmiş olsa muhtemelen ikinci yarı oyunun bütün senaryosu da değişirdi.
Fenerbahçe kanatları kullanıyorsa bunu çizgiye inerek bitirmeyi de denemelidir. Kenarlarda oynayan futbolcuların orta alana kayarak hücum ettikleri oyun şablonu rakibin oluşturduğu basit kademe ile çözülebiliyor.
Orta alandaki oyunda bu bölgenin temel aktörlerinin belirgin şekilde ortaya çıkması gerekiyor.
Alper Potuk fark yaratabileceğinin izlenimini verdi. Ancak bu onun daha fazla topla buluşması ve oynamasını zorunlu kılıyor. Yoksa topsuz oyunda etkisizleşiyor ve kayboluyor.
Bilerek mi yaptı bilmiyorum ama dünkü oyun şekli ile Ersun Yanal herkese bir mesaj verdi.
Bu oyun tarzı, diziliş ve yapısı ile ileride Cardozo tipinde santrafora gereksinim duyduğunu gösterdi. Geçen sezon Sow’un olmadığı dönemlerde de sıklıkla konuşmuştuk, Webo tek başına oynayabilecek bir oyuncu değil; yanına, yakınlarında yardımlaşabileceği bir arkadaşı olduğunda farkını gösterebiliyor, yoksa o da sıradanlaşıyor.
Sow’la birlikte oynadıklarında, her ne kadar Sow solda oynuyor gözüküyorsa da ceza sahasında Webo’ya sürekli yaklaştığı için rakip savunmalar için sıkıntı yaratıyordu. Bu da zaman zaman Fenerbahçe’nin oyun dizilişinin 4-4-2’ye döndüğünün ilüzyonunu yaratıyordu.
Fenerbahçe geniş alana yayılıp, forvetini tek başına bırakan oyun anlayışından uzaklaşması gerekiyor.
Brono Alves Fenerbahçe’nin ne yaptığını bilen bir oyuncusu olarak göze çarptı.
http://twitter.com/uzaygokerman