Mancini takımla çok mu oynuyor?

27 Şubat 2014

Mancini takımla o kadar çok oynuyor ki bazen bu takımın oyun düzenini bozuyor. Ancak bu durum Galatasaray’ın olduğu kadar rakip için de zor bir durum yaratıyor.

Örnek; Chelsea.

Dün gece Mourinho'nun da kafası çok karışmıştır.

Şu bir gerçek ki Galatasaray’ın bu sezon oturmuş oyun düzeninde Melo’dan ayrı ikinci ön libero düzeni olmazsa olmaz haline geldi.

Burada ister Ceyhun’u oynatırsınız, ister Yekta’yı öyle ya da böyle omurganın yapı taşına dönüşüyor. Zaten Galatasaray’ın dün gece reaksiyon veren oyunu Hajrovic-Yekta değişikliğinden sonra gerçekleşti.

Yekta’nın varlığı Melo ve Selçuk’un daha fazla ileri gitmesine yardımcı oldu.

Kuşkusuz bu düzen artık 3-5-2 düzeni kurmayı da engelliyordu; çünkü Yekta aynı zamanda ileri de çıkıyordu.

Galatasaray’ın dün sağ kanadı hiç doğru işler yapamadı hatta yenilen gol de düşünülürse olumsuz katkıya dönüştüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yazının Devamı

Ersun Yanal'ın çözümsüzlükleri büyüyor...

25 Şubat 2014

Fenerbahçe’nin teknik direktörü ilk açıklamasında “futbol dışında şeyler konuşacağız” diyor.

Peki, futbolu ne zaman konuşacağız?

Futbolu önce 58. dakikaya kadar konuşalım; çünkü Baroni’nin oyun dışı kaldığı dakika bu. Ersun Yanal’ın da bu süre boyunca ne yaptığını öncelikle değerlendirebiliriz.

İlk on dakikada yüksek konsantrasyon, baskı, şok bir gol arayışı ile Fenerbahçe’nin yüklendiğini izledik. Bu bölümde Fenerbahçe golü bulamadı, çünkü onu atacak oyuncusu yoktu.

Sezonun en başından bu yana hep aynı şeyin etrafında dolanıyoruz. Hızlı oyun ile panik atak arasındaki farkı ayırt edemeden oynuyor Fenerbahçeli oyuncular. Sahada bunu dengeleyecek bir oyuncusu da yok.

Ersun Yanal muhtemelen Baroni’ye bunun için şans veriyor; ancak olmuyor. O bilete bir türlü büyük ikramiye vurmuyor.

Örnek vermek gerekirse; Galatasaray Bursaspor ve Eskişehirspor maçlarında aynen bu ilk on dakikalık baskılı oyun ile sonuca gitmesini bildi.

Çünkü gol vuruşu yapacak futbolcuları o an sakin kalmayı başarabildiler.

Yazının Devamı

Ersun Yanal'ın çözümsüzlükleri büyüyor...

25 Şubat 2014

Fenerbahçe’nin teknik direktörü ilk açıklamasında “futbol dışında şeyler konuşacağız” diyor.

Peki, futbolu ne zaman konuşacağız?

Futbolu önce 58. dakikaya kadar konuşalım; çünkü Baroni’nin oyun dışı kaldığı dakika bu. Ersun Yanal’ın da bu süre boyunca ne yaptığını öncelikle değerlendirebiliriz.

İlk on dakikada yüksek konsantrasyon, baskı, şok bir gol arayışı ile Fenerbahçe’nin yüklendiğini izledik. Bu bölümde Fenerbahçe golü bulamadı, çünkü onu atacak oyuncusu yoktu.

Sezonun en başından bu yana hep aynı şeyin etrafında dolanıyoruz. Hızlı oyun ile panik atak arasındaki farkı ayırt edemeden oynuyor Fenerbahçeli oyuncular. Sahada bunu dengeleyecek bir oyuncusu da yok.

Ersun Yanal muhtemelen Baroni’ye bunun için şans veriyor; ancak olmuyor. O bilete bir türlü büyük ikramiye vurmuyor.

Örnek vermek gerekirse; Galatasaray Bursaspor ve Eskişehirspor maçlarında aynen bu ilk on dakikalık baskılı oyun ile sonuca gitmesini bildi.

Çünkü gol vuruşu yapacak futbolcuları o an sakin kalmayı başarabildiler.

Yazının Devamı

Şampiyonlar Ligi'nde Galatasaray

25 Şubat 2014

Galatasaray bu akşam Şampiyonlar Ligi’nde çok zor bir maça çıkıyor. Biraz Galatasaray üzerine kafa yoralım.

Chelsea buraya Premier Lig lideri olarak geldi ve sanki sezonunun da sonunu o şekilde bitirecekmiş gibi görünüyor. Bu daha çok Mourinho’nun yarattığı o sihirli etkiden de kaynaklanıyor olabilir. Mourinho çağımızın şu an yaşayan en popüler ve işini iyi yapan teknik adamlarından biri; sanırım Mancini’yi de bu kategorinin içine yerleştirmek mümkün olabilir. En azından ilk on adayın arasında saymak gerekiyor.

Mancini geldiği günden bu yana birçok süreci eş zamanlı ve beraber götürmeye çalışıyor.

Bir taraftan ligde zirvede kalma uğraşı içinde, diğer taraftan bana göre enkaz halinde devraldığı takımı yeni baştan kuruyor. Bir yerde reform yapıyor diyebiliriz; Fatih Terim’den ödünç aldığımız tabirle. Ancak Fatih Terim’in söyleminde bunun içinin fazlasıyla içi boşken, İtalyan teknik adam hakkını veriyor.

Takımın taktik ve kadro anlamında sürekli değişkenlik göstermesi de bir anlamda böylesi bir sürecin parçasıdır.

Trabzonspor, Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin elendiği Türkiye Kupası ile ilgili olarak yaptığım bir yorumda Mancini’nin bu Kupa mesaisini angaryadan kurtarıp bir

Yazının Devamı

Beşiktaş'ın zirve korkusu; Galatasaray'ın tutkusu...

23 Şubat 2014

Futbolun kırıntısının uğramadığı TT Arena’daki mücadeleyi istatistiksel olarak favori olan ev sahibi takım kazandı.

Galatasaray’ın en etkisiz oyuncusuna sırf bu dikkatsizlikleri, futbolda bir savunma oyuncusunun yapmaması gereken hareketlerinden ötürü Galatasaray’dan gönderilen ve Beşiktaş tarafından da sanki başka oyuncu kalmamış gibi transfer edilen Dany’nin akıl almaz bir savunma hareketiyle yarattığı penaltı olmasa bu maçtan gol çıkar mıydı, şüphelidir.

Beşiktaş geçen sezon olduğu gibi bu sene de geçmesi gerektiği eşik karşılaşmalardan birini daha yenilerek tamamladı ve bir kere daha zirvenin kıyısından dönmüş oldu.

Mesele sadece liderin puan gerisinde kalması değil; üç, beş, sekiz hangi puan farkı olursa olsun Beşiktaş’ın yapabileceği yegâne şeyin oraya yaklaşmak olduğu ancak asla ulaşamayacağına dair gösterdiği futboludur; futbolunun seviyesi, niteliğidir.

Beşiktaş bu sezon sadece Bursaspor ve Fenerbahçe maçının ilk yarısında zirveye yakışan futbol oynama başarısı gösterebildi. Belki geçen sezon olduğu gibi yine Fenerbahçe’ye karşı aynı şeyi tekrar edecek, puan ya da puanlar alacak ancak bu hiçbir şeye yetmeyeceği gibi anlam da ifade etmeyecektir.

Olcay ve

Yazının Devamı

8.33 kala çember üzerindeki topun kararı

21 Şubat 2014

Her şey son çeyrekte maçın bitimine 8.33 kala Kleiza’nın attığı ve çemberin üzerinde duran topun bir süre içeri mi girecek yoksa dışarı mı düşecek kararsızlığında yönünü basketten yana kullanmasıyla değişti dersek sanırım yanılmış olmayız.

O ana kadar karşılaşmada bir türlü takımlardan birine doğru kırılamıyordu.

Birinci ve ikinci çeyreklerde Efes daha iyi görünmesine karşın son bölümlerde Fenerbahçe Ülker ön plana çıktı; üçüncü çeyrekte daha iyi olan taraf bu sefer sarı lacivertlilerdi ancak sonunu Efes getirdi.

Ama…

Dördüncü çeyrekte de benzer şeyler olacağının beklentisi yükselir, maçın son topa kalabileceği tahminleri gelirken o sihirli 8.33’lük denge bozan Kleiza basketi geldi ve sonra da Efes üst üste top kayıpları yaptı.

Basketbol adına çok da olumlu şeyler söylemek mümkün olmasa da mücadele seviyesi en üst düzeydeydi.

Efes potaya 30 üç sayılık atış denemesinde bulunurken bunların sekizinde; Fenerbahçe Ülker de 20 atışta 5 isabet bularak toplamda 50 atışta %26 gibi yüzdeye ulaşabildiler. Üstelik atışların büyük bölümü olabildiğince müsait pozisyonlardı.

Fenerbahçe Ülker geçen hafta 33/53’lük iki sayılık isabet ile 66 sayı üretip Laboral’a 34 sayılık fark ata

Yazının Devamı

Fenerbahçe kalabalıkları, kalabalıklar da adalet isteğini büyütüyor!

18 Şubat 2014

3 Temmuz Operasyonunun planlayıcılarının kafasında şöylesi bir senaryo olmalıydı.

Aziz Yıldırım’ı içeri aldıklarında sansasyonel bir ortam oluşacaktır, bir süre gazeteler bundan söz edecek,medyanın bütün organlarına servis edilmiş olan delillerle zaten yıllardır çok kötü bir profilini çizdikleri adam suçlu ilan edilecek, başkana bağlı geçinen ve onun beslediği bir grup taraftarın tepkileri olacak ama iki üç ay içinde her şey eski haline dönecekti; unutulacaktı.

Tribün grupları denilince akla gelecek görüntüyü şöyle tarif edebiliriz belki, yaşları 16 ile 25 arasında değişen, çoğunlukla işsiz güçsüz ve her an olay çıkarmaya hazır veya meyilli klasik holigan tipinde taraftar profili.

Hatta bu taraftar profili Aziz Yıldırım’ın Olgun Peker ile anılan işbirliğini çok daha anlamlı ve suçlamalarda yeralan iddiaları daha da güçlendirmiş olacaktır.

Müthiş!

Muhtemelen bütün bu olasılıkları düşündükçe keyiften şekilden şekle girenler de olmuştur.

3 Temmuz 2011 Pazar günü operasyona başlayanlar Türkiye gerçeğinin ne kadar uzağında olduklarını henüz bilmiyorlardı.

Yazının Devamı

Galatasaray'ın deplasmandaki kayıpları devam ediyor

17 Şubat 2014

Geçen hafta oynanan Eskişehirspor karşılaşması sonrasındaki yorumumu şöyle bitirmiştim;

“Fenerbahçe’nin 90 dakika hiç düşmeyen temposuna karşın Galatasaray biraz daha idareli oynuyor. Bu özellikle gol sıkıntısı çekeceği maçlarda çok zorlayacaktır.”

Bursaspor, Eskişehirspor ve Antalyaspor serilerinin hepsinde Galatasaray baskılı başladı. Rakipleri de Galatasaray’ın oynaması için açık alanlar bıraktı.

Bursaspor kendi kalesine 54 metre, Eskişehirspor da 56 metre mesafe bırakacak şekilde sahaya yayılmışlardı. (Bu maçla ilgili sayısal veriyi ancak bugün öğreneceğiz, tahminim bu metrelere yakın çıkacaktır)

Belki bu Bursaspor için anlaşılabilir ya da kabul edilebilir ancak bu maçı izledikten bir hafta sonra benzer bir taktikle Galatasaray’a karşı mücadele etme taktik anlayışını açıklamak teknik anlamda zor olsa gerekir.

Galatasaray özellikle rakiplerinin genişlettiği bölgelere çabuk ve etkili futbolcularını sokmayı başarınca taraftarının da coşkusu eşliğinde maçları daha ilk 30 dakika içinde çözüverdi.

Benzer şey Antalyaspor’a karşı da üçüncü kere tekrar ediyordu. Samet Aybaba sanki son iki hafta Türkiye’de yaşamamış gibi sahasında oynuyor olmanın rahatlığından olacak

Yazının Devamı