Beşiktaş'ın zirve korkusu; Galatasaray'ın tutkusu...

Futbolun kırıntısının uğramadığı TT Arena’daki mücadeleyi istatistiksel olarak favori olan ev sahibi takım kazandı.

Galatasaray’ın en etkisiz oyuncusuna sırf bu dikkatsizlikleri, futbolda bir savunma oyuncusunun yapmaması gereken hareketlerinden ötürü Galatasaray’dan gönderilen ve Beşiktaş tarafından da sanki başka oyuncu kalmamış gibi transfer edilen Dany’nin akıl almaz bir savunma hareketiyle yarattığı penaltı olmasa bu maçtan gol çıkar mıydı, şüphelidir.

Beşiktaş geçen sezon olduğu gibi bu sene de geçmesi gerektiği eşik karşılaşmalardan birini daha yenilerek tamamladı ve bir kere daha zirvenin kıyısından dönmüş oldu.

Mesele sadece liderin puan gerisinde kalması değil; üç, beş, sekiz hangi puan farkı olursa olsun Beşiktaş’ın yapabileceği yegâne şeyin oraya yaklaşmak olduğu ancak asla ulaşamayacağına dair gösterdiği futboludur; futbolunun seviyesi, niteliğidir.

Beşiktaş bu sezon sadece Bursaspor ve Fenerbahçe maçının ilk yarısında zirveye yakışan futbol oynama başarısı gösterebildi. Belki geçen sezon olduğu gibi yine Fenerbahçe’ye karşı aynı şeyi tekrar edecek, puan ya da puanlar alacak ancak bu hiçbir şeye yetmeyeceği gibi anlam da ifade etmeyecektir.

Olcay ve Gökhan aynı Fernandes gibi küçük maçların büyük oyuncusu rolünü oynamayı kendilerine yeterli görüyorlar.

Aleida’nın savrukluğu, özensizliği, dikkatsizliği bazı karşılaşmalarda sonuca etki eden unsur oluyor.

Oğuzhan’ın bütün bir haftayı tedavi olarak geçirdikten sonra bir günlük antrenmanla kendisini kadroda bulması da bir başka soru işaretiydi. Oğuzhan yok gibiydi. Hele onun solda oynatılması da başlı başına problemdir.

Beşiktaş’ın savunmanın her bölgesinde yaşadığı istikrarsızlığa Dany ve Necip tercihleriyle yeni bir boyut eklenmiş oldu.

Beşiktaş böyle de Galatasaray ne âlemlerde?

Galatasaray bu futboluyla Chelsea’ye nasıl rakip olacak gerçekten çok merak konusudur. Grup maçlarının final maçında Galatasaray’a yardımcı olan hava şartlarından bir opsiyon daha mı istemek gerekiyor acaba?

Galatasaray’ın maçı neredeyse pas yapmadan, atak organizasyonu gerçekleştirmeden, hatta oyunun son yarım saatinde elinde ne kadar savunma oyuncusu varsa hep beraber skoru korumaya çalışma düzeni sadece Şampiyonlar Ligi için değil, Süper Lig için bile başlı başına kötü bir puandır.

Mancini gol yemediği her maça sanırım ekstra bir puan daha yazıyor.

Ancak dünkü galibiyeti sağlayan şey Galatasaray’ın savunması değil, Beşiktaş’ın halidir.

Geçen hafta Antalyaspor’un neler yapabildiğini izledikten sonra Beşiktaş derbisinin ölçü olmaması gerektiğini birilerinin Mancini’ye fısıldaması gerekiyor.

Galatasaray dün akşam Beşiktaş kalesine gitmek için nazlandı da nazlandı.

Mancini’nin kafasındaki şeyin dünkü skora benzer olduğunu çok iyi biliyoruz. Anvak Chelsea Beşiktaş değil.

Sneijder ve Drogba son Juventus maçından sonra ortadan bir kayboldular ki bulabilene aşk olsun! Bakalım nerede ortaya çıkacaklar?

Yine de Galatasaray sahasında puan kaybetmemeye devam ediyor; bu çok önemlidir.

İyi futbol tekrarlarla oluşan bir şeydir. Galatasaray tekrar yapamıyor. Sanki sürekli her maçta yeniden başlıyor gibi, bu da takım düzenini çok etkiliyor.

Bakalım bu taktiksel kurgu ne zaman oturacak?

Dünkü karşılaşmada Semih Kaya'nın hakeme yardımcı olan centilmenlik hareketi çok etkiliydi.

Almeida'nın biri ofsayttan olmak üzere üst üste iki şutunu kurtaran kaleci Muslera ile diyaloğu da futbol adına güzelliklerle doluydu.

Cüneyt Çakır'ın Türkiye'de karşılaşma yönetmemesi gerekiyor. Belki de ben ona inancımı yitirdim ve inanmıyorum, kimbilir?

http://twitter.com/uzaygokerman