Fenerbahçe her maçın senaryosunu benzer bir kurgu üzerine inşa ediyor. Her seferinde de bambaşka bir öykü yazıyor.
Öncelikle rakip takımı kontrollü bir şekilde “şöyle” bir tartıyor. Hangi oyuncusu etkilidir, nereden nasıl oynar; bakıyor.
Bir süre rakibin topa sahip olmasına, özgüven kazanmasına izin veriyor.
Özellikle orta alanda pas yapmasını sanki özellikle teşvik ediyor.
Bu bölümde rakip cesaretle ileri çıkıyor.
Ne özgüven!
Topa sahip ya pasla da kaleye yaklaşıyor; mutlaka bir boşluk bulup golü de bulacak işte!
Öyle mi?
Fenerbahçe, 1999 yılında Galatasaray’a kaybedince Stadyumunu yıkıp kendisine içinde bir daha yenilgi görmeyeceği yenisini yaptı ve sonra bir daha orada bileği bükülmedi.
Yani Fenerbahçe için Galatasaray derbisi, Kadıköy’de kazanmak o kadar önemlidir ve değerlidir.
Diyor ki; “yenilirsem yıkarım o Stadyumu!”
17 sene boyunca kaybetmiyor olmanın ve bunu 18 yıla taşımanın bir diğer açıklaması da budur.
Taraftarı da bu bilinçle geride kalan haftalarda boş bıraktığı Stadyumu Galatasaray maçı var diye ağzına kadar doldurdu.
Ve o taraftar tribünlerden o kadar uzun süre kalmanın susuzluğuyla kana kana Stadyumu içti, coştu, takımını destekledi ve yine rakibinin üzerine kâbus gibi çöktü, 12. Adam oldu; kuşkusuz kusursuz bir etkiydi bu!
1979 yılının Milliyet Gazetesi’nde bir derbi sonrasında “Fenerbahçe Galatasaray’ı yine yendi” diye bir manşeti vardı. İşte o manşet 1999 yılı sonrasında Kadıköy’de oynanan maçlar için atılmış olmalıdır.
Fenerbahçe derbiye bu gelenek ile hazırlanırken, diğer tarafta Galatasaray’ın kafasında tek bir soru vardı;
Bu ülkenin en heyecan verici futbol gündemi Fenerbahçe-Galatasaray derbisidir. Eskiden çok daha yoğun merak ve tutku içinde beklendiğini biliriz ancak milenyum ile birlikte futbolun da takımlar arasındaki rekabetin de farklı boyutlara gelmesi nedeniyle derbiler nitelik değiştirdi.
Fenerbahçe’nin 1999’dan bu yana 17 yıldır rakibine sahasında yenilmiyor olması son dönemde karşılaşma öncesindeki tartışmaları hep “Galatasaray neden kazanamıyor?” eksenine taşıyor.
Hatta Dursun Özbek’in daha da ileri giderek “bu sefer bir sürpriz yapabiliriz!” şeklindeki yorumu rekabetin Kadıköy ayağının Galatasaray için ne anlama geldiğinin açık ifadesi oluyor.
Aslında gerçek olan şu ki Fenerbahçe geride kalan 17 sene boyunca kötü sonuçlanmış üç sezonu kenara koyarsak, ilginçtir bunların arasında 6-0’ın yaşandığı 2002-2003 da vardır, kadro kalitesi olarak hep iyi ve favoriydi.
Zaten geride kalan sezonlar göz önüne alındığında bu dönemde Fenerbahçe’nin 2001, 2004, 2005, 2007, 2011, 2014 yıllarında ligi 6 defa şampiyon; 2002, 2006, 2008, 2010, 2012, 2013, 2015, 2016 yıllarında 8 defa ligi ikinci sırada tamamlandığını hatırlıyoruz. Bu sürede sadece 2000, 2003 ve 2009 sezonlarında 3 defa Fenerbahçe’nin lig
Advocaat Fenerbahçe’ye yepyeni bir uzmanlık kazandırdı; hızlı hücum ve gol! Bu çok önemlidir çünkü özellikle büyük takımlar öne geçtikten sonra kontrollü oynarken rakip üzerine geldiğinde topu ileriye süratle gönderip farkı arttırırlar.
Fenerbahçe bunu Kasımpaşa’ya karşı gerçekleştirdiğinde maçı rakibin zayıflığı üzerinden yorumlama kolaycılığı seçildi.
Peş peşe gelen sakatlıklar sonrasında bozulan uyum bir süre takımın bocalamasına neden olurken özellikle son iki maçta, Karabükspor ve Manchester United karşısında da Fenerbahçe’nin rakip kaleye hızla gidip gol üretebildiğini izledik.
Emenike, Perşembe gecesi biraz daha dikkatli olabilseydi İngiliz ekibi tarihinin en büyük hezimetlerinden biriyle Kadıköy’de yüzleşecekti.
Ancak aynı Emenike dün ikinci golde sorumluluk aldı ve Aatıf’a verdiği pas ile hem Fenerbahçe’nin maç geriliminin kalkmasını sağladı hem de bu başarılı hızlı hücum organizasyonunun egoizmi ile heba olmasını engelledi.
Emenike sorumluluk alınca futbolun perileri bir kere daha yardımcı olup kaleci Öztürk’ün yaşadığı talihsizlikle üçüncü golü kendisine hediye etti.
Advocaat’ın bir diğer başarısı takımı Avrupa maçlarıyla dönüşümlü doğru rotasyona sokarak korumasıydı.
Birkaç ha
Manchester United’ın kaleye çektiği tek topun gol olması bu sene Fenerbahçe’nin oynadığı futbolun ve yaşadığı sıkıntının özetidir!
Ya 14 gün önce farklı mıydı?
Penaltı pozisyonlarına kadar Manchester United Fenerbahçe kalesine şut çekebilmiş miydi?
Ancak o karşılaşma 4 gollü bir yenilgiyle sonuçlandı, yer yerinden oynadı!
Dün Emenike, Lens’ten aldığı kusursuz gol pasını değerlendirebilmiş olsa belki de Fenerbahçe Karabükspor karşısında aldığı farklı galibiyet gibi görkemli bir skora imza atacaktı!
Peki Karabükspor maçı sonrasında Türkiye’nin genel futbol kamuoyunun sahada olup bitenden uzak bakış açısının yorumu neydi?
“Efendim, oyun 11’e 11 devam etmiş olsa ikinci yarı Karabükspor maçı çevirir”miş!
Nasıl oldu da 2 dakikada fişi çekilen Manchester United o gösterişli kadrosuna, Rooney’e, Zlatan’a rağmen karşılaşmayı döndüremedi?
Sezona çok kötü başlangıç yapan Fenerbahçe’nin ilk kırılımı Kasımpaşa karşısında aldığı beş gollü galibiyetti; sonrasında yakaladığı hava Feyenoord maçına devam etmiş, peş peşe gelen sakatlıklar takım kurgusunu sürekli bozmuştu.
Advocaat bir taraftan ideal oyun tertibini ararken diğer yandan kadroda bulunan tüm oyuncuları bunun içine dâhil etmeye çalışıyor.
Sadece Advocaat mı; dün nispeten sabah saatlerinde oynayan basketbol maçında takımın koçu Obradoviç yeni transfer Nunnally’e ayrıcalık gösterdiğini fark ettik.
En zor işlerden bir tanesi zaten iyi olan ve kusursuz işleyen düzenin içinde beklentiler bu kadar yüksekken o takımda bir şeyler yapacak, kendisini ispat edecek oyuncu olmaktır. Dün maçın son periyodunda Nunnally kendine verilen fırsatı iyi değerlendirdi belki de üzerine yapışacak ‘acaba olur mu’ sorusunu erkenden bertaraf etti.
İşte Fenerbahçe futbol takımında bu sene Nunnally durumunda koca bir kadro var.
Düşünün Türkiye’ye büyük bir kariyer yaparak gelmiş Van Persie’yi bile sorgulayan kendini bilmez bir spor ortamı var. Bu ortamın aslında sporla ilgisi olmadığını çok iyi biliyoruz.
Fenerbahçe’nin kazandığı her penaltı sonrasında bel altından vuran, onu
Dünya üzerinde şu an hiçbir takım üç puana Fenerbahçe kadar ihtiyacı yoktu ve bu karşılaşmayı mutlaka kazanmak zorundaydı!
Böyle ortam ve zamanlarda topa ne kadar sahip olduğunun, kaç pas yaptığının, rakip kaleye kaç şut çektiğinin önemi yoktur; çünkü mesele can havlidir!
Hayatta kalma sorunudur!
Düşünün bir kere şampiyonluktaki en yakın rakibinizin bir gün önce oyuncusu kritik bir pozisyonda yatarak müdahalede bulunarak topu arkadaşına veriyor o da devre bitimine bir dakika kala golü buluyor, müdahale sırasında yerde kalan takımın oyuncuları hakeme faul diye itiraz ederken ortalık karışıyor ve bir sürü sarı kart arasında kırmızı kart da çıkıyor.
Ve işin tuhaf tarafı dünkü karşılaşma sırasında neredeyse karbon kopya bir pozisyonda Skrtel yatarak rakibini karşılıyor ve aynı şekilde sahip oluyor.
Ancak aynı Federasyonun yetiştirdiği bir başka hakemin bu sefer yorumu Skrtel aleyhine oluyor üstüne de bir de sarı kart veriyor.
Adil oyunun olmadığı yerde haksız rekabet vardır!
Ve Fenerbahçe haftalardır büyük haksızlığa uğruyor.
Fenerbahçe’nin haftalardır sorunu kalesine gelen her atağın ya penaltı ile ya da golle sonuçlanmasıydı. Belki de buna önlem olsun diye Advocaat son lig maçından farklı olarak iki forvetinden birini kenara çekip Neustaedher’i oynatmayı tercih etti.
Bu tür değişikliklerin futbolda doğru sonuç verdiği hiç görülmemiştir.
Gol atmak için sahaya beş golcü çıkamayacağınız gibi gol yememek adına da tüm takımı savunma ağırlıklı bir kadro ile kuramazsınız.
Haftalardır Emenike ilk on birde oynarken bu karşılaşmayı Van Persie üzerine kurmak da bir diğer hatalı tercih oldu.
Oysa Alanyaspor karşılaşmasının ilk devresinde Van Persie ve Emenike iyi işler çıkarabileceğini de göstermişti.
Bütün bunların ötesinde kuşkusuz Fenerbahçe savunmasının böylesine kritik hatalar yapması, hızlı olamaması, özellikle ceza sahasının içinde üst üste penaltıya sebebiyet veren gereksiz müdahaleleri bu seviyelerdeki oyuncular adına yakışık almadı.
İlk yarının futbol hakkı kuşkusuz 3-0 değildi ancak iki penaltı tüm dengeyi alt üst etti.
Bu yorum belki fazla ağır kaçabilir yine yazılması gerekiyor; Volkan’ın uzun süredir penaltı kurtaramaması hatta kalesine gelen toplarda yetersiz kalması Fenerbahçe sav