Advocaat Fenerbahçe’ye yepyeni bir uzmanlık kazandırdı; hızlı hücum ve gol! Bu çok önemlidir çünkü özellikle büyük takımlar öne geçtikten sonra kontrollü oynarken rakip üzerine geldiğinde topu ileriye süratle gönderip farkı arttırırlar.
Fenerbahçe bunu Kasımpaşa’ya karşı gerçekleştirdiğinde maçı rakibin zayıflığı üzerinden yorumlama kolaycılığı seçildi.
Peş peşe gelen sakatlıklar sonrasında bozulan uyum bir süre takımın bocalamasına neden olurken özellikle son iki maçta, Karabükspor ve Manchester United karşısında da Fenerbahçe’nin rakip kaleye hızla gidip gol üretebildiğini izledik.
Emenike, Perşembe gecesi biraz daha dikkatli olabilseydi İngiliz ekibi tarihinin en büyük hezimetlerinden biriyle Kadıköy’de yüzleşecekti.
Ancak aynı Emenike dün ikinci golde sorumluluk aldı ve Aatıf’a verdiği pas ile hem Fenerbahçe’nin maç geriliminin kalkmasını sağladı hem de bu başarılı hızlı hücum organizasyonunun egoizmi ile heba olmasını engelledi.
Emenike sorumluluk alınca futbolun perileri bir kere daha yardımcı olup kaleci Öztürk’ün yaşadığı talihsizlikle üçüncü golü kendisine hediye etti.
Advocaat’ın bir diğer başarısı takımı Avrupa maçlarıyla dönüşümlü doğru rotasyona sokarak korumasıydı.
Birkaç hafta öncesine kadar futbol medyamızın nereye göndereceğini bir türlü bilemediği Aatıf’ın da takımın bir parçası haline gelmesiyle Fenerbahçe’nin Lens ile birlikte bu sezon yaptığı transferlerde isabet sağlanmasına “kadro mühendisliğine!” yardımcı oldu.
İlk goldeki vücut hareketi, topla kat ettiği mesafe ve Van Persie’ye yaptığı asist o pozisyonda oynayan futbolcunun gösterebileceği en iyi hareketlerdi.
Van Persie de oynadığı her maçta verdiği gol pasları ve attığı gollerle Fenerbahçe’nin lig yarışına dâhil olmasında büyük katkı veriyor.
Advocaat, yaşının da verdiği etkiyle geçen senenin küskün ya da yararsız oyuncularından bir takım yaratmaya başladı ve Van Persie de bunlar arasında en öne çıkıyor.
Lens diğer maçlara oranla maçın içinde daha az görünmesine karşın ikinci golde üç kişinin arasından geçirerek Emenike’ye verdiği ince pas golü ateşe koyan hareket gibiydi. Bazı futbolcular böyledir durduğu yerde bile maça etki eder. Ligimizde Lens’in benzeri bir futbolcu olmadığını düşünüyor; hiç ihtimal vermesem de kalıcı olur diye umut ediyorum.
Bu maçta Fenerbahçe kalesine gelen isabetli şut sayısı yok denecek kadardı. Bunda takım savunmasının doğru yerleşmesinin etkisi vardı. Yenilen gol Manchester United karşısında olduğu gibi maç sonlarına yaşanan konsantrasyon eksikliğinden kaynaklandı.
Bu maça İzmir bölgesinden verilen hakem Halil Umut Meler, Mehmet Topal’ın ceza sahası içinde yaptığı harekete penaltı ve sarı kart ile ne kadar isabetli karar vermişse Van Persie’nin neredeyse gözünün çıkacağı pozisyon öncesinde peş peşe iki topsuz müdahaleyi görmezden gelmesi ülkemiz hakemliğinin içinde bulunduğu niyeti okuma adına anlamlıydı.
Tek bir hareket hakemin bir maçı yönetirken hangi kaygılar taşıdığını bize net olarak gösterir. O pozisyon Halil Umut Meler’in tam önünde oldu ve penaltı düdüğünü çalamadı.
Ancak merak etmesin bu ülkedeki üst klasman hakemlerin büyük bölümü aynı yönde karar verirlerdi; çünkü bu şekilde yetiştirildiler. Yetiştirildiler diyorum çünkü son 25 yılında Fenerbahçe’ye karşı bu ülkenin dörtte üçünün hani duygular içinde olduğunu biliyoruz.
Üçüncü golde Akhisar kalecisi Öztürk’ün topu tutamayıp, parmaklarının ucuyla kaleye göndermesi karşılaşmanın birinci hatta tek golü olsa bugün yine kebapla donatılmış masalarda bir taraftan boğulurcasına tıkınılırken diğer yandan da 3 Temmuz’a rahmet okutacak yorumlar yapılıyor olacaktı. Ama merak etmeyin bu yorumcular karlı havada güneşin çıkması gibi kirletilmiş, zehirli algı biriktirmekten de geri kalmayacaklardır.
Yani o penaltı kararı böyle ortamda büyümüş hakemler tarafından hiçbir zaman çalınmayacak; Fenerbahçe’nin hakları gasp edilmeye devam edecektir.
Van Persie sedye ile sahayı terk etmiş, hastanelik olmuş kime ne?
http://twitter.com/uzaygokerman
uzaygokerman@gmail.com