Manchester United’ın kaleye çektiği tek topun gol olması bu sene Fenerbahçe’nin oynadığı futbolun ve yaşadığı sıkıntının özetidir!
Ya 14 gün önce farklı mıydı?
Penaltı pozisyonlarına kadar Manchester United Fenerbahçe kalesine şut çekebilmiş miydi?
Ancak o karşılaşma 4 gollü bir yenilgiyle sonuçlandı, yer yerinden oynadı!
Dün Emenike, Lens’ten aldığı kusursuz gol pasını değerlendirebilmiş olsa belki de Fenerbahçe Karabükspor karşısında aldığı farklı galibiyet gibi görkemli bir skora imza atacaktı!
Peki Karabükspor maçı sonrasında Türkiye’nin genel futbol kamuoyunun sahada olup bitenden uzak bakış açısının yorumu neydi?
“Efendim, oyun 11’e 11 devam etmiş olsa ikinci yarı Karabükspor maçı çevirir”miş!
Nasıl oldu da 2 dakikada fişi çekilen Manchester United o gösterişli kadrosuna, Rooney’e, Zlatan’a rağmen karşılaşmayı döndüremedi?
Demek ki öyle olmuyormuş!
Manchester United ile Karabükspor aynı sahada benzer pozisyona düşebiliyormuş. Çünkü futbol ne tek başına mühendislik ne istatistik ne de işlemlerinin hep aynı sonuç verdiği matematiktir!
Ve kuşkusuz modern futbol bilimin merkezde olduğu ancak futbolcu denen büyük fenomenin oynadığı bir oyundur!
Fenomendir çünkü Sow gibi her an ne yapacağı önceden kestirilmesi imkânsız bir futbolcu çıkar ve ikinci dakikada hayatınızda belki bir daha göremeyeceğiniz olağanüstü bir vuruş yapar ve hem Manchester United’ın hem de Fenerbahçe’nin talihini değiştiriverir.
Fenomendir çünkü Lens gibi ayağına aldığı her topla rakip takımın birden fazla oyuncusunu maymuna çevirecek bir futbolcu çıkar duran topa 120 derecelik bir dönüşle alışılmadık bir başka vuruş yapar bu sefer kalecinin yerinden bile kıpırdamasına gerek kalmaz!
Ondan sonra da siz oturur sahadaki tüm dizilimleri tartışırsınız.
Bu ülkenin gündemine giren başka bir tuhaflık da oyunu rakibin üzerinden okuma, izleme üzerine kuruldu. Ve o gözler diğerinin ne yapıyor olduğundan uzaklaştı.
Futbol böyle bir şey değil!
Mesela şu soruyu soralım; böylesine güçlü bir takım karşısında Fenerbahçe kalecisini maçın adamı seçmek gerekirdi değil mi? Galatasaray’da Muslera’nın nasıl fark yarattığını biliyoruz; oysa dün belki de sahanın Fenerbahçe adına isteneni veremeyen oyuncularından biri olmaya aday bir kalecisi vardı ve buna rağmen Fenerbahçe’nin kalesi tehlike altında değildi.
Çünkü takım savunması 4-3-3’ün en ideal oturumuyla sahaya yerleşmişti.
Nasıl ölçüldüğü muamma olan takımın topla oynama mesafesinin uzadığı yönündeki görüşe karşın rakibi karşılarken hemen hemen 30 metreye kadar inen dar alan oyununda rakibine nefes aldırmayan bir Fenerbahçe vardı.
Ligde izlediğimiz hızlı hücumların provalarının tesadüf olmadığını da Manchester United karşısında gördük.
Fenerbahçe her geçen gün üzerine koyarak futbolunu geliştiriyor.
Evet, bir defa daha söyleyeceğiz; futbol zaten böyle bir şeydir, yeri gelir 65 maçlık bir maraton olur ve buna uygun, stratejik oynama mecburiyetiniz vardır.
Dün Fenerbahçe topu rakibine bıraktı ancak hep kontrollüydü. Belli bir mesafeye kadar Manchester United’ın oynamasına izin verdi. Ancak sürekli gözetim altında tuttu.
Tek bir an, sadece birkaç saniye kontrolü yitirdi ve o boşluktan Rooney cezayı kesiverdi.
Böylesine önemli takım oyununda hele sezonun bu kadar başındayken “şu çok iyiydi, bu kötüydü” yorumunu yapmanın da doğru olmadığına inanıyorum.
Bir takım kolay kurulmuyor.
Hele ilk devre acemi hareketler yapan Hasan Ali’nin ikinci golden sonra kendine güvenle oynamaya başladığını görünce bu bakış açısı çok daha önem ve değer kazanıyor.
Ancak Mehmet Topal’ın özellikle ikinci yarı Manchester United’ın bunalttığı dakikalarda tecrübesini konuşturarak sahaya olgun futbolunu yansıttığı oyununu mutlaka not etmek gerektiğini düşünüyorum.
Alper’in de cesur yürek duruşunu asla unutmamalıyız. Psikolojik savaş verdi!
Premier Lige yabancı olmayan Skrtel’in profesyonelliği ise gerçekten görkemliydi.
Fenerbahçe istediğini aldı. Bu üç puan çok önemli ve değerliydi.
Bu sezon tribünleri doldurup gerçekten 12 adam rolüne soyunan Fenerbahçe taraftarı görevini kusursuz ve özlenen şekilde yaptı.
Sorumluluğu sadece futbolculara bırakmamanın çok güzel ifadesiydi bu.
Zlatan’ın başına tüm stadyumu yıkan ve oyundan düşüren bu etkinin gücünün farkına varmak gerekiyor.
Böyle oldukça Fenerbahçe’nin kendine gelmesi çok daha kolay olacaktır.