Fenerbahçe’nin haftalardır sorunu kalesine gelen her atağın ya penaltı ile ya da golle sonuçlanmasıydı. Belki de buna önlem olsun diye Advocaat son lig maçından farklı olarak iki forvetinden birini kenara çekip Neustaedher’i oynatmayı tercih etti.
Bu tür değişikliklerin futbolda doğru sonuç verdiği hiç görülmemiştir.
Gol atmak için sahaya beş golcü çıkamayacağınız gibi gol yememek adına da tüm takımı savunma ağırlıklı bir kadro ile kuramazsınız.
Haftalardır Emenike ilk on birde oynarken bu karşılaşmayı Van Persie üzerine kurmak da bir diğer hatalı tercih oldu.
Oysa Alanyaspor karşılaşmasının ilk devresinde Van Persie ve Emenike iyi işler çıkarabileceğini de göstermişti.
Bütün bunların ötesinde kuşkusuz Fenerbahçe savunmasının böylesine kritik hatalar yapması, hızlı olamaması, özellikle ceza sahasının içinde üst üste penaltıya sebebiyet veren gereksiz müdahaleleri bu seviyelerdeki oyuncular adına yakışık almadı.
İlk yarının futbol hakkı kuşkusuz 3-0 değildi ancak iki penaltı tüm dengeyi alt üst etti.
Bu yorum belki fazla ağır kaçabilir yine yazılması gerekiyor; Volkan’ın uzun süredir penaltı kurtaramaması hatta kalesine gelen toplarda yetersiz kalması Fenerbahçe savunmasının en önemli handikaplarından birine dönüştü.
Şener hayal kırıklığı yarattı. Kjaer son bir senelik performansına yakışmayan bir penaltıya neden oldu.
İlk yarının Fenerbahçe adına en önemli gol pozisyonunun Mehmet Topal ile Souza’nın işbirliğinden çıkması da karşılaşmanın ilginçlikleri arasındaydı.
Fenerbahçe’nin takım oyunu adına büyük eksiklikler yaşadığı ortadadır ve toparlanması da zaman alacaktır.
Fenerbahçe ile Manchester United arasında dört gollük bir fark olduğunu düşünmüyorum.
Ancak Alper gibi oyuncular fizik mücadelede zayıf kalıyorlar.
İngiliz ekibi de Fenerbahçe gibi zor bir süreçten geçiyor, bir türlü istenilen seviyeye çıkmada başarılı olamıyor. Bu nedenle Mourinho bu maça özel önem vermiş ve takımını buna göre hazırlamış.
Fenerbahçe’nin kırılgan oyun yapısı karşısında evdeki hesapları da pekâlâ çarşıya uydu.
Fenerbahçe zor bir tünele girdi; buradan toparlanarak mı yoksa daha ağır yara alarak mı çıkacak, çıksa bile ne değişecek böylesi tuhaf bir paradoks ile karşı karşıyadır.
Böyle zamanlarda gözler ister istemez Yönetim'e çevrilir.
Manchester United'ın Van Persie sevgisi ve futbolcuya gösterdiği yakınlık fazlasıyla etkiliyiciydi. Buradan bazı dersler çıkarmak gerekiyor.