Fenerbahçe sırat köprüsünde...

16 Ekim 2016

Karşılaşmanın 59. dakikasında golü yediğinde Fenerbahçe’nin sürekli azalan bir mücadele gücü vardı. Golden sonra bozulan morallerle birlikte reaksiyon vermek için ekstra enerjiye ihtiyaç duyuluyordu ancak bu Fenerbahçe’de yoktu. Son yirmi dakikada takım oyunundan eser kalmadığı gibi yapılan her değişiklik sonrasında da uyumsuz bir tablo çıktı ortaya.

Fenerbahçe’nin iyi oynadığı Feyenord karşılaşmasını ölçü alacaksak, maalesef elimizde başka bir veri de bulunmuyor, burada güçlü bir orta saha ve hızlı kanat oyuncularından oluşan bir kurgu vardı.

Ozan Tufan’ın yokluğunda Advocaat bu bölgeye Van Persie yerleştirerek başladı. Hollandalı belki de geldiği günden bu yana ilk defa bu kadar etkili olduğu bir 45 dakika çıkardı. Pas dağıtımında zaman zaman gerçek bir 10 numara gibiydi.

Yine özellikle ilk yirmi dakika Emenike’nin rakip alanda etkili koşularını ve mücadelesini izledik.

Volkan Şen ve Alper Potuk da ilk devre rakip savunmanın dengesini bozacak kadar adam eksilten karakterde oynadılar.

Ancak gol bu kurgunun çok daha ötesinde bambaşka bir oyunun sonucunda Mehmet Topal’ın kişisel çabası sonucu geldi.

Golün nasıl atıldığı aslında sahada mücadele eden futbolcudan tribündeki taraftara

Yazının Devamı

Fatih Terim-Arda Turan Taht Oyunları

5 Ekim 2016

Futbolcuların göndermek istedikleri teknik adamları futbol kamuoyu önünde zor durama düşürmek için gerekirse takımı sabote edecekleri bilinen bir gerçekliktir.

Kısaca futbol aslında taktik, diziliş, oyuncu seçiminden çok önce “futbolcunun canı isterse oynayacağı” bir spor dalıdır.

Biz sporseverlerse geri planda neler olup bittiğinden habersiz karşılaşmalar üzerine beklentiler içinde hatta rakip taraftarlar olarak birbirini yiyen aptallar konumundayızdır.

Geçtiğimiz günlerde Premier Lig’den gelen itiraflar; futbolcuların karşılaşmaların devre arasında dahi bahis oynadıklarını bize gösterdi.

UEFA ve FIFA’da yaşanan usulsüzlükler nedeniyle dönemlerinin başkanlarının düştükleri durumlar ortadadır.

Futbol aslında manipülatif bir yapı haline geldi.

Milli Takım ölçeğinde yaklaşık beş aydır gündemimizde duran Fatih Terim-Arda Turan polemiğinden ortaya saçılanlarsa artık mide kaldırmayacak seviyelere gelmiş durumdadır.

Dün akşam saatlerinde bir internet sitesinin haberci görünümlü derin kişiliğinin Fatih Terim’in zaten bilinen sözleşmesini internet üzerinden yayınlamasının tam da Milli maç öncesine denk getirilmesi zaten tuhaflıklarla dolu sürecin aslında ne kadar planlı programlı bir strateji ile

Yazının Devamı

Fenerbahçe'nin stres yönetimine ihtiyacı var

2 Ekim 2016

Son iki sezonda Fenerbahçe yenik duruma düştüğü hiçbir maçı çeviremedi. Bu sezon Başakşehir ve Bursaspor karşılaşmalarında senaryo aynen sürdü. Osmanlıspor karşısında Fenerbahçe için en kötü ihtimal maça yenik başlamaktı; öyle de oldu.

Penaltı mı değil mi tartışmalarının yaşandığı kritik pozisyona Mete Kalkavan ev sahibi takım lehine karar verince Fenerbahçe için stresi bol bir maç da böylece başlamış oldu.

Penaltı mıydı?

Meseleyi artık bu eksende tartışmak anlamsız; sorun şu ki hakemler penaltı kararını takımın kim olduğuna göre veriyorlar. Mete Kalkavan çok kötü bir yönetim sergiledi, penaltı kararıyla kalsa pozisyonda aldandı dersiniz geçersiniz ancak özellikle ikinci yarının başında Osmanlıspor’un Volkan Şen üzerine oynama stratejisine izin verdi. Fenerbahçe’nin golü biraz gecikse muhtemelen Volkan Şen atılabilirdi de.

Oraya biraz sonra gelelim…

Penaltı pozisyonunda hakem kadar etkili bir diğer unsur da kuşkusuz Fenerbahçe’nin tecrübeli file bekçisi Volkan Demirel’di. O kadar kötü bir müdahalede bulundu ki penaltıya adeta davetiye çıkardı. Bu nedenle Mete Kalkavan’ı penaltı verdi diye eleştirmede zorlanıyorum.

Ancak…

Son bir haftadır spor kamuoyunda bir Volkan Şen tartışmasıdır gidiyo

Yazının Devamı

Fenerbahçe, Feyenord'a sahayı dar etti.

30 Eylül 2016

Fenerbahçe’nin Avrupa Kupalarında çok daha farklı bir futbol ortaya koyduğu bilinen bir gerçekti. Ancak “bu kadarı bekleniyor muydu” kuşkusuz cevaplandırılması gereken soru budur.

Kuralar çekildiğinde Feyenord’un aynı zamanda Fenerbahçe için bir şans olabileceğini de konuşmuştuk. Advocaat Hollanda futbolunun içinden geldiği gibi Feyenord’u ezbere biliyordu; çünkü ‘aşında’ emeği vardı.

Dün gece başından sonuna kadar bu bilginin sonuçlarının sahaya nasıl yansımış olduğunu gördük.

Kuşkusuz tek başına bunun da yeterli olmadığı ortadadır; takımınız düşündüğünüz şeyi uygulayacak seviyede veya karakterde değilse siz ne kadar veri yüklerseniz yükleyin karşılığını alamazsınız.

İşte bir kaç haftadır üzerinde konuştuğumuz da Fenerbahçe’nin yavaş yavaş yerleşmeye başlayan bu futboluydu.

Dün gece Feyenord karşısında izlediğimiz Fenerbahçe ile Kasımpaşa veya Gaziantepspor karşındaki takım arasında fark var mıydı? Dudak bükülen hatta rakibi üzerinden analiz yapma kolaycılığına düşülen Fenerbahçe Hollanda’nın yenilgisiz armasına sahayı kelimenin anlamına yakışacak biçimde sahayı dar etti.

Son yıllarda futbolumuza Lens ayarında futbolcu geldi mi emin olamıyorum?

Mesele sadece futbolu, hızı, yaratıcılığı d

Yazının Devamı

Fenerbahçe’nin yıllardır yerini dolduramadığı açık pozisyonu...

26 Eylül 2016

Geçen hafta oynanan Kasımpaşa maçıyla dünkü Gaziantapspor karşılaşmasında Fenerbahçe adına eksik olan neydi, sorusunun karşılığı ilk yarısının en az üç farklı skorla kapanmamasıydı, diyebiliriz.

Peki, mümkün müydü?

Daha karşılaşmanın başında Mehmet Topal çerçeveyi bulan bir şut çekebilmiş olsa, Volkan Şen’in defalarca çalım deneyerek uygun vuruş anı aradığı bir pozisyonda daha müsait durumdaki iki arkadaşıyla topu buluşturabilse, Volkan Şen’in ara pasında Lens uygun açıdayken şutu çekebilmiş olsa, devamında Ozan fantastik yerine daha sağlam olanı denese daha ilk yarıda skor adına çok daha farklı bir sonuç çıkabilirdi.

Ancak olmadı.

Çünkü Fenerbahçe’nin yıllardır bir türlü yerini dolduramadığı açık bir pozisyonu var; golcüsü yok!

Kimler geldi kimler geçti ancak hiçbiri sağlam bir golcünün yerini tutmadı.

Örneğin Fenerbahçe’de Gomez ayarında bir golcü izleyemedik.

Fenerbahçe’nin çok gol attığı sezonlarda dahi bu eksik kendini hep göstermiştir.

Yazının Devamı

Fenerbahçe en son beş gol attığında...

20 Eylül 2016

Proje takımlarının böyle bir kaderi vardır. Kasımpaşa da o kader mahkûmlarından; bir süre önce bir grup işadamı tarafından desteklenirken onların ilgileri ortadan kalkınca bir anda küme düşmeye aday, kadrosu Süper Ligin çok altında bir takıma dönüşüvermiş görünüyor. Oysa taraftar potansiyeli de bulunan böyle takımların yaşatılması, güçlendirilmesi çok önemli sonuçlar sağlayabilirdi.

Fenerbahçe böyle bir takımla karşılaştı.

Kadrolar açıklandığında çok geniş bir kesimin “o zaman Pereira niye gitti?” sorusunu soracak kadar geçen seneyi andıran tanıdık bir diziliş olduğu görüldü.

Fenerbahçe’de bu türden kıyaslamaların hiç bitmeyeceğini çok iyi biliyoruz.

Pereira geçen sene elindeki çok iyi kadroyu neredeyse futbol oynamayı unutturacak hale getirdi. Takım hücum etmeyi, gol atmayı unuttu. Birçok karşılaşma neredeyse ceza sahasına bile giremedi. Fenerbahçe maalesef onun sebep olduğu enkazın etkilerini ortadan kaldırmakla uğraşıyor.

Bursaspor karşılaşması kuşkusuz skora göre yorum yapanlar için bulunmaz bir nimetti; oysa Fenerbahçe kazanabileceği bir maçı kaybetti. Peşinden çıktığı Zorya deplasmanı da benzer sonuçlanabilirdi. Neyse ki son saniyede de olsa şeytanın bacağı

Yazının Devamı

Fenerbahçe zor bir süreçten geçiyor!

16 Eylül 2016

Fenerbahçe zor bir süreçten geçiyor ama bu ne ilk ne de son olacaktır. Manchester United, Ferguson sonrasında artık Şampiyonlar Ligi’ni bile göremez oldu. Düzen, sistem bir defa bozuldu mu yerine yenisinin kurulması zaman alıyor.

Daum sonrası Zico, II. Daum sonrası Aykut Kocaman dönemleri hep sıkıntılı başlamıştı. 2010-11 sezonunda Fenerbahçe’nin nerelere gerilediğini ve aynı zamanda oralardan nasıl geldiğini biliyor ve çok iyi hatırlıyoruz.

Ancak Fenerbahçe’nin meselesinin artık bu olmadığı da ortadadır.

Fenerbahçe parçalara ayrılmış, bölünmüş durumda ve merkezine de Yönetim sorunu oturmuş görünüyor ya da insanlar en kolay yoldan giderek Fenerbahçe’de kötü gidişi tek bir şeye bağlama eğiliminde birleşiyorlar.

Futbol insanları birleştirebildiği gibi en kolay şekilde ayrıştırabiliyor. Taraftarlık diğer tüm insani duygulardan çok daha hızlı değişim gösteriyor. Hele hayattan aldıkları tek keyif, mutluluk bu olmuşsa ki sadece ülkemizde değil, Avrupa’da da böyle olduğunu biliyoruz, reaksiyonların bu şekilde gösterilmesi eşyanın tabiatına uygun oluyor.

Bugün medyada işi spor yorumculuğu olanlar bile Fenerbahçe’yi Yönetimi üzerinden değerlendirmeyi uygun görüyor.

Oysa bu

Yazının Devamı

Milli takımın "felsefesi" ve "kadro mühendisliği" üzerine

6 Eylül 2016

Hırvatistan ile berabere kalınca sanki İspanya veya Almanya’dan puan almış gibi sevindik. Sevindik derken Fatih Terim şahsında ifade ediyorum.

Yaklaşık on gündür bir kadro meselesi var ortada ve herkesin kendine göre bir tezi, yorumu ve kanaati var.

Önceki günkü basın toplantısında Fatih Terim felsefeden, futbol anlayışından söz ediyor.

Söze felsefe kavramıyla başlayınca çok önemli bir şey söylemiş oluyorsunuz.

Aynı etkiyi cümle içinde “kadro mühendisliği”ni kullandığınızda da yaratıyorsunuz.

Bir mühendis olarak kadro ile mühendislik arasındaki ilişkinin kuruluş biçimini ilgiyle izlediğimi belirtmek isterim; bu kavramları kullanan kişilerin Rusya maçı öncesinde “Fatih Terim’e en baba soruyu sorarım, bu işin kitabını yazarım” havasında çıkış göstermeleri de ayrı bir kategori oluyor.

Felsefe dediniz mi derinliği olan bir düşünceden söz etmek gerekiyor; üstelik sadece düşünmek de yetmiyor bütün hayat kurgunuzu bunun üzerine inşa ederseniz anlam kazanıyor.

Kendimden örnek vermem gerekirse hayat felsefem canlılara mümkün olduğunca zarar vermeme kuralı üzerinedir ve vejetaryen beslenmeyi tercih ediyorum.

Yazının Devamı