Derbi öncesinde takımların bazı istatistiklerine bakalım.
Önce her iki takımın da ilk sekiz haftada oynadıkları takımların lig tablosundaki genel görünümünü görelim.
Tablodan da görüleceği üzere Galatasaray ligde henüz ilk dört içinde olan takımlarla oynamadı.
Fenerbahçe ise Galatasaray hariç ligin ilk altı takımı ile oynadı ve bunlardan Göztepe, Akhisar ve Başakşehir’e puanlar verdi.
Galatasaray’ın ligde oynadığı takımların ortalama puanı 8,9 olurken, Fenerbahçe 11,25 puan ortalamasına sahip takımlarla mücadele etmiş.
Her ne kadar Fenerbahçe ligi 5. Sırada devam ediyor olsa da yukarıdaki verilerden görüleceği gibi genel ortalamayı bu iki takım önde götürüyor ve aralarında da çok büyük farklar bulunmuyor.
Öncelikle sekizinci hafta sonunda ligde üstlerdeki sıralamayı hatırlayalım.
1. Galatasaray 22
2. Göztepe 16
3. Akhisarspor 16
4. Başakşehir 16
5. Fenerbahçe 14
6. Beşiktaş 14
Ligin yedinci haftası oynanırken Fenerbahçe’nin hâlâ takım oyununu oturtmada zorlanması normal midir değil midir?
Geçen sezon Manchester City’nin başına geçen ve ligi üçüncü tamamlayan Guardiola’yı takip edip, takımın futbolunu değerlendirenler için bu fazlasıyla toleranslı ve anlaşılır bir durumdur. Çünkü global dünyada futbola bakış ile Türkiye’deki yansıması birbirinden farklı olabiliyor.
Bir de şöyle bir durum var Avrupa futboluna bakarak orada olan biteni ülkemizde arama gayreti hatta eşleştirmeye çalışmak gibi komiklikler de söz konusudur.
Peki, Fenerbahçe Akhisar karşısında iyi bir futbol oynadı mı?
Oraya da gelmeden önce maçın ilk yarısı bittiğinde ev sahibi takımın yaptığı faul sayısını hatırlayalım; 11.
Bu sayı geçen hafta Galatasaray’ın deplasmanda oynadığı Bursaspor’un bütün maç boyunca yaptığı faul sayısı ile aynıdır.
Peki biraz daha ileri gidelim; ligin lideri Galatasaray geride bıraktığımız 6 hafta boyunca en fazla faul yapan 7. Takımı olurken, kendisine yapılan faullerde 14. Sıraya kadar geriliyor.
Fenerbahçe?
Ülkemizde son yıllarda oynanan her derbi bir depremdir ve sonrasında da artçıları olur. Bizlere de üzerine kafa yorma işi kalır.
Spor yapma diye bir derdimiz olsa aslında bambaşka sorunlarımız olur ama durum budur.
Figo, Real Madrid’e transfer olduğu sezon çıktığı maçta Barcelona taraftarı futbolcuya tepkisini domuz kafası atarak göstermişti.
Çünkü ortada tarihi nedenlere dayalı çok büyük bir rekabet vardır. Barcolana İspanya’nın en büyük etnik meselesinin başkentidir. Madrid de İspanya’nın başkentidir.
Türkiye’deki derbilerin veya ezeli rekabetlerin kökeninde böylesi tarihi, etnik, sınıfsal ayrımlar yoktur ve yapaydır. Ancak derbinin kelime anlamını özünde taşıyan sportif bir rekabetten söz edebiliriz.
Fenerbahçe’den, Beşiktaş’a ya da Galatasaray’a ya da Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye transfer olmak Türkiye’de olaydır. Çocukluğumda hatırladığım ilk sansasyonel transfer Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye geçen Büyük Mehmet olmuştu. Futbolunun sonbaharında Cemil Turan ile oynamak için Fenerbahçe’ye gelmişti. Engin Verel olayını şöyle böyle anımsıyorum. Sonrasında Raşit Çetiner, Erdoğan Arıca vs. transferlerini gördük.
Hasan Vezir’in Galatasaray’a transferi Fenerbahçe’ye
Adına Süper denilen Ligimizin bir ortalaması var ve ortalamanın hali pür melali de işte budur. Türkiye’nin iki numaralı derbisinde futbol dışında her şeyi konuşur hale geliveriliyor?
Memnun muyuz?
Evet fazlasıyla durumdan keyif çıkarıyoruz.
Neden?
Çünkü ne sportif bir ruha sahibiz ne de gerçekte futbol adına yeteri kadar bilgimiz, geleceğe dair vizyonumuz var.
Bunları da varmış gibi başkalarını taklit ederek kapatmaya çalışıyoruz.
Bir maçla ligin kaderi tayin ediliyor, birkaç maçla şampiyon belirleniyor, teknik direktörler yer değiştiriyor.
Dünkü derbiyi öncelikle bu girişle değerlendireceğiz.
Geçen hafta Fenerbahçe’nin Başakşehir’e attığı ve Fırat Aydınus tarafından başarıyla süzülerek verilen ikinci gol futbol kamuoyu için çok ağır gelmişti; bu pozisyonda Janssen’in topa müdahalede bulunmaması bir futbol zekasıydı. Bu golü hazmetmekle uğraşırken Hollandalı’nın Alanyaspor karşılaşmasının 59. dakikasında önce rakipten kaptığı topu dikine ceza sahasına kadar adam eksilterek götürüp penaltıya sebebiyet vermesi futbol kamuoyumuzu daha da içinden çıkılmaz bir hale soktu.
Öncelikli olarak Janssen ve Valbuena olmak üzere Fenerbahçe’nin dün akşamki etkili oyunu sonrası birçok kişinin sezona dair hem tahmin ve yorumlarında yeni bir postür arayışına girecekleri malumdur.
Her geçen hafta yerleşen takım kadrosu ve oturan oyuna karşın bir türlü istediği sonuçlara ulaşamayan Fenerbahçe ihtiyacı olan bir galibiyet aldı.
Maça ayağa toplarla tek paslarla başlayan Fenerbahçe özellikle sağ kanattan Dirar, Isla ve Giuliano ile Alanyaspor kalesine doğru etkili ataklar geliştirdi. Dirar’ın etkisini oyunda kaldığı 32 dakikada 31 defa topla buluşmasıyla anlatabiliriz. Onun sakatlanarak oyundan çıkması Fenerbahçe’nin etkinliğini çok bozdu.
Mehmet Ekici’nin takıma katılması ve
Dört yıl aradan sonra yeni bir kitap ile tekrar okuyucunun karşısına çıkıyorum.
İçinde on dört öykünün olduğu ilk kitabım Adalar ve Kıtalar’ı 2009 yılında çıkarmış, dört yıl sonra bu sefer güncel bir araştırma kitabı olan 3 Temmuz ve Fenerbahçe İdeolojisi gelmişti.
Üçüncü kitap bir roman; Gamzeda…
Kişi neden yazar?
Son yıllarda ilişkilerimde giderek daha fazla düşündüğümü, yorulduğumu, üzüldüğümü fark ediyorum. Beni tanıyanlar bilirler öyle herkesle dertleşen biri değilimdir. Çok yakınlarımın bile bilmediği sadece kendime ait sırlarım vardır. Sırlarım derken bunlar çoğunlukla da kişilerden kaynaklı hisler, hayal kırıklıklarıdır.
Kısa süre içinde kitabı okuyup düşüncelerini paylaşan bir arkadaşım; “herkesi anlamaya çalışmış, tüm kahramanlara iyi davranmışsın. Ama bu seni belli ki çok kırıyor” diye yorum yaptığında fark ettim yaşadığım ancak farkına bile varamadığım bu gerçeği.
Üzerine profesyonel iş hayatının yarattığı sıkıntılar eklendiğinde hayat gerçekten baş edilmesi güç bir mücadeleye dönüşüyor.
Tüm sorunlar benim üzerime geliyor demiyorum; biliyorum ki herkesin bir tragedyası var ve kendi menkıbesini yaşıyor.
Topu pasla orta alandaki iki merkez istasyona getirerek oradan sağ ve sol kanatlardan işlerlik kazandırıp rakip ceza sahası çevresinde oluşturulacak boşluklardan gol vuruşu yapacak oyunculara ulaştırmasını sağlamak.
Nasıl olacak bu?
Öncelikle kuşkusuz yüksek düzeyde topa sahip bol paslı oyunla bunu yapabilirsiniz.
Bu oyun planı kendi içinde farklı versiyonlara da dönüştürülebilir.
Peki bu oyun planı nerede oynanacak?
Fenerbahçe’nin geride bıraktığımız maçlarına baktığımızda bunun cevabını üçüncü bölge olarak görüyoruz.
Fenerbahçe savunmasının en gerisindeki tandem oyuncular orta alana yakın pozisyon alırken, diğerleri üçüncü bölgede kendilerine tahsis edilmiş alana yerleşiyorlar.
Bu yerleşim aynı zamanda rakip topla çıkmaya çalışırken de baskı yapmayı da olanaklı hale getiriyor.