Ligin onuncu haftası sonrasında şampiyonluk puanının ne olacağı ile ilgili bazı istatistik verileri tartışmış, sezon ortası için de randevulaşmıştık.
Bunun için bir modellemeye; en iyi yöntemin ligin ortalamalarını bularak ve geçmiş sezonlarda yaşanan rekabete dayalı benzerlikler kurmaya, ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Geride bıraktığımız 10 sezona bakacak olursak şöyle bir tablo çıkıyor karşımıza; (2011-12 sezonunu özel durumundan dolayı bu tablonun dışında tutmayı tercih ediyorum)
(Renkler şampiyon olmuş ve küme düşmüş takımların ilk yarıyı nerede tamamladığını göstermek için kullanılmıştır)
Son on sezonda 4 defa ligin ilk yarısını lider tamamlayan takımın mutlu sona ulaştığını görüyoruz.
2007-08 ve 2008-09 sezonlarının ilk devresini lider kapatan Sivasspor sonunu getiremediği için ilk sırayı Galatasaray ve Beşiktaş’a teslim bıraktığını hatırlayalım.
Geçen sezon da aynı şey Başakşehir’in başına geldi; bu sene gibi ilk yarıyı lider bitirmesine karşın şampiyonluk sevinci yaşayamadı.
2009-10 sezonundaysa devreyi 35 puan ile üçüncü sırada tamamlayan Bursaspor ikinci yarı 40 puan toplayarak mutlu sona ulaştı.
İlk yarıyı sıralamada aldığı yerden bağımsız ikinci devre toplanan puanlar şampiyonluk için önemli bir kriter oluyor.
Ligi şampiyon tamamlayan takımın ilk yarı ve ikinci yarı aldığı puanlarla ile şampiyonluk puanlarını gösteren tabloyu yukarıda görüyoruz.
Bu tabloda standardı ve genel ortalamalayı bozan üç sezon dikkat çekiyor.
2006-07 ve 2013-14 sezonlarında şampiyon olan takıma ikinci yarı 33 puan yetmiş; 2010-11 sezonundaysa 49 puan bile ucu ucuna denk gelmiş gibi. Bu takımın Fenerbahçe olduğunu biliyoruz.
Buradan çıkan sonuç ligin bir matematik ortalaması, standadı olsa da 2+2’nin her zaman 4 sonucunu vermediğidir.
2010-11 sezonunda Fenerbahçe ilk yarıyı 33 puanla bitirip ikinci yarı 49 puan alarak şampiyon olabilirken, iki sezon sonra Galatasaray’a 38 puan yetebilmiştir.
Biz yine standart ortalamalarla devam edelim.
Bu tablolar bize ikinci yarıda mutlu sona ulaşan takımların 38-40 puan ortalamayla oynadıklarını gösteriyor.
İkinci veri olarak da ligin ilk 3, 5, 6 sıralarındaki puan dağılımına bakmak gerekliliği öne çıkıyor. Çünkü puanlar bu takımlar arasındaki mücadelenin sonunda dağılıyor.
Doğru modelleme için bu önemli bir referanstır.
Bu bakış açısıyla son on sezon karşılaştırmasında içinde bulunduğumuz sezona en yakının 2008-09 olduğunu görebiliyoruz.
Biraz daha yaklaşalım.
Her iki sezonu birbirine benzeştiren ligin ilk 6-7 sırasındaki takımların topladığı puanlar ve sezonun genel rekabet seviyesi oluyor elbette. Ancak 2008-09 sezonundaki rekabeti belirleyen etki ile bu sezonunkinin aynı olmadığını da belirtmeliyiz.
2008-09 sezonunda Fenerbahçe ve Galatasaray ligin ikinci devresinde şampiyonluk yarışından kopmuş, Beşiktaş da Mustafa Denizli hamlesiyle Sivasspor ile zirve mücadelesinde 40 puan toplayıp mutlu sona ulaşmıştı.
Bu sezonu ayıran temel fark ligin ilk 6-7 sırasındaki tüm takımların da şampiyonluk yarışına kadro yapı ve kaliteleriyle etki etmeleridir. İşte bu da matematiksel olarak ortalamaya yansıyacaktır.
Bu nedenle şampiyonluk puanının 70-71 sınırına yakın kalması muhtemel görünüyor.
70-71 puan ligin ikinci yarısında toplanması muhtemel 35-40 puanın şampiyonluk anlamına geldiği sonucunu çıkarıyor.
35-40 puan da 11 ile 13 arasında galibiyete karşılık gelmektedir.
Yani ilk 6-7 sıradaki herhangi bir takım ligin ikinci devresinde eğer 13 galibiyet (ya da 11 galibiyet 6 beraberlik) alırsa matematiksel olarak bunun şampiyonluk için yeterli olacağını söyleyebiliriz.
Aynı denklemden hareketle kalan 17 maçta 4-6 arasında karşılaşmada yaşanacak puan kayıplarının sorun olmayacağını varsayabiliriz.
Yani “bir kırlangıçla yaz gelmediği” gibi bir kaç yenilgi ya da beraberlikle herşey bitmiyor veya peş peşe alınmış seri 6-7 galibiyet de şampiyonluk ilanı için yeterli olamıyor.
Evet futbolun bir matematiği varsa böyle bir şeydir. Ancak futbolun matematikleri alt üst eden sonuçları da olduğu gerçeğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamamız gerektiğini de unutmamalıyız.