Geçen haftayı şöyle bir yorum yaparak kapatmıştık;
Bu kadro Fenerbahçe’nin lig başından itibaren yaşadığı puan kayıplarına neden olan futbolculardan oluşuyordu; taraftara bir özür borçları vardı ve bu borç dört maçlık seri ile kapanmış oldu.
Aykut Kocaman bu takım birinci sağ bekinin Isla olduğunu söylemiş ancak bu sürede sakatlığı geçmesine karşın Şener tercihini kullanmıştı.
Fenerbahçe’nin 23-24 kişilik bir takım, bunların da görev verildiğinde formasını giyip sahada elinden geleni yapma profesyonelliğine sahip futbolcular olduğunu hiç unutmamız gerekiyor.
Osmanlıspor maçı sonrasında gelişen süreç Fenerbahçe’yi bir anda dağılma noktasına getirmişken bir çok unsurun bir araya gelerek kenetlendiğini ve takımı darboğazdan çıkarıp bugünlere getirdiğini de unutmamak gerekiyor.
Ekim ayının son haftasında liderle puan farkı 8-9 puanlar mertebesindeyken Aykut Kocaman çıkıp “rahatlıkla söylüyorum; devreyi Galatasaray ile aynı puanda hatta önde bile bitirebiliriz” derken hiç kuşkusuz falcılık yapmıyor, tecrübeli bir futbol adamı aklını ortaya koyuyordu.
O gün Hoca’ya dudak bükenlerin bugün kuyruğunu kıstırıp bir köşeye saklanıp, aynı durumda olan bir başka teknik adamın üzerine saldırıp, onu etkisiz hale getirmeleriyse bizim yine futbol gerçeğimizin tam anlamıyla kirli ifadesidir.
Fenerbahçe dört maçlık serinin tazelenmiş özgüveniyle sahaya çıkarken Karabükspor’un da işini iyi yaptığını ve dersine çalıştığının hakkını teslim etmemiz gerekiyor.
Kadıköy’deki son karşılaşmada Fenerbahçe’nin rakibini nasıl bükerek etkisiz hale getirdiğini izlemiştik. Burada etkin güç kanatlar; Şener’di.
Şener’e o boş koridorları hazırlayan da Fenerbahçe’nin kimilerine göre sıkıcı buldukları baş döndürücü pas organizasyonuydu.
Dün akşam Fenerbahçe ilk yarı bunların büyük bölümünü gerçekleştiremedi.
Çeşitli sebepleri olabilir.
Futbolun bir matematiği vardır ancak futbol her seferinde aynı çözüm kümesinin üretildiği bir matematik formülü değildir.
Ve Aykut Kocaman ikinci devreye çıkarken hepimizi şaşırtan bir değişiklik yaptı.
Şener-Valbuena değişikliği Fenerbahçe’ye ilerleyen zamanda farklı hücum organizasyonları sağlayacak taktiksel yerleşimin de işaretiydi.
Dirar savunmanın gerisine geçerken Fenerbahçe’nin sahadaki hücum silahı sayısı da çeşitleniyordu.
Valbuena, sezon başından itibaren Fenerbahçe’nin en etkili silahı olduğunu hemen herkes görüyordu. Ancak Fransız futbolcu gücünü, oyun bilgisini ve becerisini takıma katkı anlamında birleştiremiyordu.
Geride kalan dört hafta Valbuena’ya da bir şeyler kazandırmış olmalıdır.
Fenerbahçe’nin takım olmaktan ve birlikte hareket etmekten başka seçeneği bulunmadığı ortadadır.
İşte Karabükspor Fenerbahçe’nin bu oyun planı karşısında çaresiz kaldı, oyuna giren yeni oyuncusuna çözüm üretemedi.
Mehmet Topal’a yaptığı asist en az gol kadar güzel ve değerliydi.
Ancak Mehmet Topal’ın ceza sahası içinde topa doğru hareketlenmesi, kalecinin uzandığı ye rile tam kale direği arasında kalan boşluğa topu göndermesi de bir o kadar gösterişliydi.
Golden sonra Mehmet Topal’ın gol sevinci de görülmeye değer, futbolcunun içinde bulunduğu ruh halinin de yansımasıydı.
Fenerbahçe haftaya ligin ilk yarısını lider bitirme hesabıyla Konyaspor karşısına çıkacak.
Nereden nereye…
Dört savunma oyuncusunun birden pokerdeki kare as gibi sarı kart görmesi ve onlardan üçünün cezalı duruma düşmesi bir şans mıdır, tesadüf müdür yoksa başka bir şey midir, insanın hep kafası karışıyor.