Cenk Tosun’un Everton’a transferi ile Ozan Tufan’ın kadro dışı bırakılması eşzamanlı haber olarak gündemde takip edildi.
Biri, çok büyük başarı öyküsü olurken diğeri, üzerinden genç futbolcuyu aşan yorumlarla başka bir mecraya dönüştürüldü.
Son yıllarda Fenerbahçe’de her ne oluyorsa önce yönetim sonra da teknik adam üzerinden tartışılıyor. Sezon başında Aykut Kocaman Ozan Tufan’da ısrar ederken bu tartışmayı yapan ekip bu sefer Hoca’yı “neden oynatıyor, başka tercih yok mu?” diye eleştiriyordu.
Gündem şimdi Ozan Tufan onun üzerinden yürünüyor.
Bu tartışmanın matematiğine daha yakından bakalım mı?
Ozan Tufan Fenerbahçe’de 3. sezonunu yaşıyor. 98 maç, 5876 dakika oynamış ve bunun 63’ü ilk 11’de başlamış. 9 gol atmış, 16 sarı kart görmüş.
Peki Cenk Tosun ne yapmış?
Beşiktaş’ta 4 sezon oynamış, 142 maça çıkmış, 7625 dakika oynamış; bunun 73’ü ilk 11 olmuş. 64 gol atmış, 13 sarı kart görmüş.
Ozan Tufan Fenerbahçe’de maç başına 60 dakika, Cenk Tosun 54 dakika süre almış.
Kuşkusuz oynadıkları pozisyon, üstlendikleri sorumluluklar çok başkadır. Ancak iki oyuncu üzerinden tartışıldığı için ister istemez karışlaştırmak gerekiyor.
Eğer mesele matematikse, istatistikse bu tabloya bakıp Fenerbahçe’nin Ozan Tufan’a yeterli şansı vermediği söylenebilir mi?
Bu tabloyu gördükten sonra futbolcuya sorulması gereken en azından bir soru yok mudur?
Bakın burada yanlış bir anlaşılma olmasın; bakılmayan, gösterilmeyen, özellikle tartışılmayan yeri göstermeye çalışıyorum. Konuştuğumuz şey futbolcunun kalitesine yönelik değildir.
Şimdi gelin yılın ilk günü Hürriyet’teki röportajında Adebayor’un Messi mi Ronaldo mu sorusuna verdiği yanıtı okuyalım.
Adebayor son sözü söyleyecek bir uzman değil ancak bir gözlemini paylaşıyor bizimle ve biz bu gözlemin sonuçlarını da takip edebiliyoruz.
Konu Fenerbahçe olunca elbette teknik direktörüne çamur atılmadan geçilmiyor.
Hayatında bugüne kadar en fazla kaç kişiden sorumlu olup, kaç kişiyi yönettiğini bilemediğimiz, hangi tür projelerin içinde yer alıp, kaç tanesini başarıya ulaştırdıklarını takip edemediğimiz onlarca spor yazarı, yorumcu var etrafımızda.
Her gün gazete köşelerinde, radyo başında, televizyon ekranlarında kestikleri ahkamları takip ediyoruz.
Bugüne kadar onlardan özenle ayırdığım Cem Dizdar’ın Ozan Tufan tartışmasına Aykut Kocaman’a cephe açarak katılmasına çok şaşırdığım için üzerinde tartışmak istiyorum.
Cem Dizdar ne diyor, okuyalım:
“Beklentileri karşılayamıyor da sen o beklediğin şeyi doğru tarif edebildin mi, sorun o. Krasic’te yanlış tarif etmişsin, Emenike’de yanlış tarif etmişsin, Serdar Kesimal’da yanlış tarif etmişsin, say gitsin, Mehmet Topuz… Herşeyi yanlış tarif etmişsin. Tarifleri yanlış olan sensin, onlardan yanlış tarifleri sağlamasını, kendilerini düzeltmelerini bekliyorsun. Aykut Kocaman sorunlu oyuncu istemiyormuş. 22 yaşında bir çocuk sorunlu olur mu? 22 yaşında bir çocuk yani ne sorunu olur? Valbuena şöyle hareket yaptı mı, ben buradayım dedi mi? Sorun mu bu? Sorun! E onu istememezlik yapabilir misin? Yapamazsın. O da sorun. Ama dünyanın transferini yapmışsın, onu kenarda bekletemezsin, suratını asar sesini çıkaramazsın, 22 yaşında eğitilebilecek bir çocuk, 2 senedir burada ve geliştiremiyorsun. Tabii bu sadece Aykut Kocaman’ın sorunu değil, çocuk ayağına topu aldı mı herkes başlıyor bağırmaya. Bizim meselemiz şu hep öteki bakış açısını değiştirsin istiyoruz. Ozan kendini değiştirsin. Değiştirir. Ülkede bu pozisyonda oynayan oyuncu yok. Sorunu sadece Ozan’ı değiştirerek yapamazsın ki, tribününle bunu tartışman gerekmiyor mu? Kulübü yönetmek, takımı yönetmek, kültürü de yönetmektir aynı zamanda. ‘Bir dakika arkadaşlar ne yapıyorsunuz ya?’ dersin.” (*)
Yorumcular kendilerini geliştirmediklerinde bir süre sonra kendilerini tekrara düşüyorlar. Daha kötüsü vicdanlarını, değerlendirme melekelerini yitiriyorlar.
Daha da kötüsü nedir biliyor musunz; kendilerinin eleştirilmesine tahammül edememesidir.
Öncelikle bir teknik adam ile 22 yaşındaki futbolcu bu şekilde karşı karşıya getirilmez. Yapanlar var gizli hesapları olduğunu bildiğim için onlara başka türlü cevap veriyorm. Cem Dizdar’ın bunu bilmemesine şaşırıyorum.
Medeni kanuna göre 18 yaşını bitirmiş kişilere çocuk değil ergin denir. (Madde 11) Elinde seçme hakkı olan yetişkin bireydir. Çocuk ergin olmayan kişidir.
Hadi orayı geçelim; bugün 22 yaşındaki bir oyuncuya bile genç diyelim mi demiyelim mi tartışması yapılıyor.
Real Madrid’in 19 yaşındaki gaurdı Luka Doncic’e ne diyeceğiz?
“22 yaşındaki çocuk sorun olur mu?” (Sanki 12 yaşında birinden konuşuyoruz.)
Elbette olur. Zaten ülkemizin temel meselesi de bu değil mi?
Bu ülkede Luka Doncic gibi bir oyuncu yetişmemesi sadece yöneticilerin çözeceği bir problem değildir, ülkenin genleriyle, karakteriyle ilişkilidir.
Ülkenin sporunun seviyesinin yorumcularından bağımsız konuşlamayacağı gibi.
200 yıl önce filozof demiş ki “bugüne kadar filozoflar dünyayı anlamaya çalıştı, ancak artık mesele onu değiştirmektir!” Cem Dizdar’ın bu sözü kimin söylediğini çok iyi bildiğine eminim; evet, yorumcu dediğimiz kişi duruşunu, pozisyonunu 50 senedir olduğu gibi koruduğu için bu ülke sporunun hali pür melali böyledir!
Popülizm yaparak, Aykut Kocaman’a ve Fenerbahçe’ye bel altından vurarak 22 yaşındaki futbolcuyu koruyamazsınız.
Aykut Kocaman’ın Ozan Tufan’ı kazanmak için Vardar maçından sonra Osmanlıspor krizine kadar geçen sürede ne kadar çabaladığını, destek olduğunu biliyoruz.
Osmanlıspor maçından sonraki süreçte Mehmet Topal ile Ozan Tufan isminin Cem Dizdar’ın da dahil olduğu medyada kapalı kapılar ardında açık açık, kamuoyu önünde imalarla nasıl tartışıldığı ve kaynatıldığını da biliyoruz.
O gün hesap başkaydı, bugün çok başka şekliyle seslendiriliyor.
Cem Dizdar’ın çözüm önerisini bırakın Türkiye gerçeklerini Avrupa’da karşılığı olduğundan bile şüpheliyim.
Aykut Kocaman tribünle tartışacakmış öyle mi?
Bu ve benzer romantizmler nedense hep Fenerbahçe’ye misyon biçiliyor.
Hakemi de yenmesi gerektiği gibi…
(**) İstatistik Mackolik.com
(***) Meraklısı için Ozan Tufan gerçeğina dair İlker Yağcıoğlu haberi.
http://www.milliyet.com.tr/iste-ozan-tufan-gercegi-aykut—2585579-skorerhaber/