Son yıllarda yaşananları alt alta aldığımızda Fenerbahçe ile ilgili görünen hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, mutlak surette başka bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğunu yaşayarak öğrendik.
Dünkü maçın da sportif bir olay olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Öncelikle Fenerbahçe tribünleri içinden kişiler için birkaç cümle etmek gerekiyor.
Kuşkusuz bütün tribünlerden söz edemeyiz. Belli ki ne olduğu ve kime hizmet ettiği asla bilinmeyen, artık kaç kişiden oluşuyorsa bu tiplerin özellikle korner atışları sırasında yarattıkları saçma sapan ortamın provokasyona çanak tuttuğunu hemen söylememiz gerekiyor.
Bu kişilerin gözaltına alındıkları bilgisini aldık. Onlar mıdır bilemeyiz; ancak eğer gerçeğe ulaşılmak isteniyorsa bu duruma neden olanların gerçek kimlikleri, geçmişleri, hatta birkaç gündür kimlerle nasıl haberleştiği, yazıştığına varıncaya kadar tüm detaylar incelenmelidir.
İncelemeyi düşünüyor musunuz?
Gerçeği bilmek istiyor musunuz?
Yoksa size verilenle yetinmek mi istiyorsunuz?
Ligin en zor deplasmanlarından birinden Fenerbahçe çok da zorlandığı bir maçtan 3 puan almasını bilerek Kadıköy’e dönüyor.
Neden Sivas ligin en zor deplasmanı oluyor?
Çünkü daha önce sırasıyla Başakşehir, Beşiktaş ve Galatasaray maçlarından 3 puan almayı başarmış bir Sivasspor gerçeği vardır.
Kayserispor’dan sonra 7. Sırasında bulunmaktadır ve geçen haftaki sıra dışı sonucu bir kenara bırakırsak Sivasspor’un ligin ilk dört sırasındaki takımından sonraki klasmanda zirveye oynadığı söyleyebiliyoruz.
Ligin ilk üç sırasındaki takımı ikişer hafta arayla yenebiliyorsanız orada istikrarlı bir durum vardır.
Zaten 90 dakikanın geneline baktığımızda da maçın başka bir skora dönme ihtimalini de görebiliyoruz.
Bifouma ve Emre’nin ilk yarıda girdiği pozisyonlar tehdit edeciyidi ve golle sonuçlanabilirdi.
Robinho oyuna girdikten sonraki bölümde de etkili olan hatta son dakikada attığı golle farkı bire indiren bir Sivasspor vardı.
Fenerbahçe-Osmanlıspor maçını 2-0 kazandı ancak özellikle spor medyası bu karşılaşmayı Aykut Kocaman’a karşı kazanılmış bir zafer olarak değerlendirmeyi uygun gördü.
Neydi bu zafer?
İlk yarı kötü futbol oynayan Fenerbahçe’de ikinci devre spor medyasının Aykut Kocaman’a karşı argüman olarak kullandığı Valbuena girererek sorunu çözdü.
Haftalardır Fenerbahçe’de Valbuena’nın oynaması gerektiğini iddia edenler karşılaşma sırasında ve sonrasındaki yorumlarında;
“Bak gördün mü Aykut Hoca, senin haftalardır bizimle inatlaşma uğruna kulübeye mahkum ettiğin futbolcu çıktı sonucu değiştirdi!” şeklinde ifade kullandılar, yorum yaptılar, yazılar yazdılar, tweet attılar.
İstisnasız tüm yorumcuların tamamı maçı Aykut Kocaman-Valbuena ekseninde tartışmayı uygun gördüler.
Basın toplantısındaki neredeyse tüm muhabirler, gazeteci ve yorumcular Aykut Kocaman’a bu soruyu sordular.
Ertesi gün manşetlere taşınan da buydu:
Fenerbahçe’nin iyi oynayarak kazandığı Başakşehir karşılaşması sezonun Fenerbahçe adına 59,52 dakika ile topun en uzun süre oyunda kaldığı bir maçtı. Geçen hafta oynadığı ve 5-0 kazandığı Kayserispor maçı da 58,37 dakika ile ikinci maçtı.
Durmadan akan oyunda Fenerbahçe her zaman avantajlı duruma geçiyor.
Bu nedenle ligin üst sırasındaki takımlarla oynarken Fenerbahçe görece hem çok daha iyi oynuyor hem rakiplerine üstünlük sağlayabiliyor.
20. Hafta oynanan, topun 46,37 dakika oyunda kaldığı ve tam 29 faul ile durduğu, iki tuhaf bireysel hata ile kalesinde gol gördüğü Gençlerbirliği maçı ise 2-2 beraber bitmişti.
Küme düşme potasındaki Osmanlıspor, Gençlerbilirliği, Karabüksüpor, Konyaspor gibi takımların Fenerbahçe’ye karşı Kayserispor, Başakşehir gibi oynama şansı yok.
Oyunun tüm boşluklarına gizlenip, mümkün olduğunca durmasını sağlamaları gerekiyor ki Fenerbahçe’nin akan oyundaki başarısını dengeleyebilsinler.
Geçen hafta Kayserispor maçı sonrasında yazdığımız yazının içinde bu vardı.
İlk yarıda Osmanlıspor’un çok sayıda faul ile oyunu durdurmasının, daha ilk dakikalardan itibaren her ikili mücadele sonrasında saha içine sağlık ekibinin girmesi için yerden kalk
Sezonun çok başında yazmıştık; Fenerbahçe’nin başarılı olma kriterlerinin çokluğu üzerine…
Yıllar önce çok cevabını vermişti birkaç hafta önce aramızdan ayrılan sevgili Halit Deringör; kolay mı Fenerbahçeli olmak, diyerek.
Hiç kolay değil!
Bu sezon Fenerbahçeli olmak daha da zorlaştı.
Merak etmeyin, hepsini kaydediyoruz. Bugünler geçecek, bitecek ancak bu dönemde yapılanlar asla unutulmayacak, tekrer teker ortaya serilecek.
Fenerbahçe’nin nasıl yalnızlaştırılarak tek başına bırakıldığının belki kitabını yazacağız.
O zaman da dersiniz “aslında ben kendi kendime konuşuyordum!”
Neresinden bakarsanız bakın adil ve eşit bir rekabetin olmadığı bir lig yaşanıyor.
17 Mart 2018 gecesi saat 22.30’da NTV Spor yayın hayatına son verdiğini açıkladı ve frekansı bir başka kanal tarafından kullanılmaya başladı.
Hem içerik hem çalışanları bakımından önemli bir haber kaynağı olan NTV Spor medyanın spor anlamında en nitelikli kanalıydı diyebiliriz.
Ancak yetmedi…
Kanal sahibi küçülme kararı verdi, diğer haber kanalı NTV’den doğan NTV Spor yuvasına döndü. Çalışanları, program yapımcıları, yorumcuları televizyona veda ettiler.
Daha önce de bir çok televizyon, radyo, gazetenin el değiştirdiği olmuş, ancak yayın hayatına devam etmişti. Bu sefer yeni yatırımcı/sahip spor kanalını yaşatmayı düşünmedi.
Bu durum bir şekilde ucundan kıyısından da olsa içinde olduğumuz medya açısından üzüntü verici bir gelişme olmuştur.
Kanalın kapanacağına dair bilgiyi aldığımız günden itibaren çeşitli sosyal medya hesaplarında çalışanların nostaljik duygu yüklü paylaşımlarını gördük, anılarını okuduk, dinledik.
Yapıldı mı bilmiyorum, varsa da henüz bana ulaşmadı, bu süreçte eksik kalan bir şey kaldı; yaşanan gelişmenin özeleştirisi.
Türkiye’de “iyi” spor yorumcusu olmanın genel kriteri ‘ortaya karışık konuşmaktır;’ haliyle derbinin skoru sorulduğunda da verilecek en güzel cevap 2-2’dir.
Bunun hakem versiyonu derbi maçları mümkün olduğunca berabere bitmesini sağlamaktır.
Dün akşam oynanan ve 87 farklı ülkede yayınlanan derbi maçını Bülent Yıldırım’ın nasıl yönettiğini gördük, bir fikrimiz var.
Peki, Cüneyt Çakır olsaydı nasıl sonuçlanırdı? Ya Mete Kalkavan? Ali Palabıyık? Halil Umut Meler? Fırat Aydınus?
Herhangi biri için kanatimiz var mı?
87 ülkenin futbol izleyicisinin maçın kritik pozisyonları ile ilgili farklı bir yorumu veya fikri var mıdır?
Kuşkusuz ve muhtemelen bizdekinden de farklıdır.
Hakemin bu kadar belirleyici hatalar yaptığı ortamda kaliteli futbol oynamak ya da konuşmak mümkün müdür?
Fenerbahçe’nin Başakşehir maçından sonra aynı futbolu oynayamadığı bir gerçek; üzerine gelen Beşiktaş derbisiyle takım sezon başında yaşadığı özgüven sorunuyla yeniden yüzleşti. Akhisar karşılaşması Fenerbahçe’nin bu anlamda dönüm maçıydı. Çevirebilme başarısını gösterseydi Yeni Malatya çok başka bir formatta oynanırdı.
Tüm spor olaylarında özgüven çok önemli bir motivasyon bileşenidir; duygulara karşılık gelir.
Özgüven etrafınızda size inananların çoğunluğuyla pekişir, güçlenir.
Sıradan, vasat bir takımı özgüven duygusuyla farklı bir role büründürebilirsiniz.
Hiç kuşku yok ki tam tersi yapılanlar iyi bir ekibi vasat, sıradan bir takım haline getirebilir.
Bir ay önce Başakşehir maçından sonra kamuoyunun tamamı tartışmasız bir şekilde Fenerbahçe’yi ve haliyle Aykut Kocaman’ı hakkını veren bir takım ve teknik adam olarak görüyordu.
Beşiktaş maçından sonra her şey değişti.
Ortadaki bu puan durumuna bakarak meseleyi kadro kalitesi ya da mühendisliği ile açıklayamazsınız.