Fenerbahçe-Osmanlıspor maçını 2-0 kazandı ancak özellikle spor medyası bu karşılaşmayı Aykut Kocaman’a karşı kazanılmış bir zafer olarak değerlendirmeyi uygun gördü.
Neydi bu zafer?
İlk yarı kötü futbol oynayan Fenerbahçe’de ikinci devre spor medyasının Aykut Kocaman’a karşı argüman olarak kullandığı Valbuena girererek sorunu çözdü.
Haftalardır Fenerbahçe’de Valbuena’nın oynaması gerektiğini iddia edenler karşılaşma sırasında ve sonrasındaki yorumlarında;
“Bak gördün mü Aykut Hoca, senin haftalardır bizimle inatlaşma uğruna kulübeye mahkum ettiğin futbolcu çıktı sonucu değiştirdi!” şeklinde ifade kullandılar, yorum yaptılar, yazılar yazdılar, tweet attılar.
İstisnasız tüm yorumcuların tamamı maçı Aykut Kocaman-Valbuena ekseninde tartışmayı uygun gördüler.
Basın toplantısındaki neredeyse tüm muhabirler, gazeteci ve yorumcular Aykut Kocaman’a bu soruyu sordular.
Ertesi gün manşetlere taşınan da buydu:
“Aykut Kocaman’ın inadı!”
“Aykut Kocaman ikinci yarıdaki oyuna rağmen maça aynı şekilde başlayacağını açıkladı!”
“Aykut Kocaman bizimle inatlaşma uğruna takımın kaderiyle oynuyor.”
“Aykut Kocaman vasat sevici!”
Soruyu bir başka şekillerde soranlar da vardı.
“Fenerbahçe şu kadar maçı şu üç futbolcu ile kazanmış ve puanlar toplamış Aykut Kocaman bu üç futbolcuyu neden bir arada oynatılmıyor?”
Bir radyo bağlantısında tesadüfen dinlediğim Mustafa Sapmaz’dan yapacağım bir alıntı ile lafı çok uzatmadan şu tespiti tekrar edeceğim ve manşete taşıyacağım.
“Türkiye’de futbolu/sporu anlatan/yorumlayanların değişmesi gerekiyor!”
Neden buralardan başlamak gerekiyor?
Aslında bir çok yerden başlamak gerekiyor ancak;
1- Sıra bir türlü bu kişilere gelemediği,
2- Her fırsatta sanki sorunun bir parçası değilmiş gibi davrandıkları,
3- Sorumluluktan her zaman kaçtıkları ve kritik yerde “bu bizim işimiz değil” deme kolaycılığına kaçtıkları,
4- Başka kaygılarla Aykut Kocaman örneğinde olduğu gibi bir teknik adamı hedef tahtasına yerleştirip, onunla her maç sonrasında mücadele edip, ertesi gün kamuoyunun önünde hedef tahtasına çevirdikleri,
5- Futbolu bilmedikleri, anlamadıkları için hemen ve ilk fırsatta değişmeleri gerekiyor.
Aykut Kocaman bir teknik adamdır ve kendine ait doğruları vardır. Futbolu bu kişilerden çok daha iyi bildiği bir gerçektir.
Futbolun içinden, her türlü sıkıntısını yaşayarak gelmiştir. Yani televizyon, bilgisayar başından değil.
Bilgisayar-konsol oyunu oynayarak hiç değil.
Bilgisayardaki bir kaç tane popüler olmuş teknik direktörlük oyunu oynayarak hiç ama hiç değil.
Aykut Kocaman kendisini farklı takımlarla kazandığı kupalar ve başarılarla ispat etmiştir.
Aykut Kocaman futbolcularla birlikte yaşamakta, onların aldığı havayı solumaktadır. Onların neyi yapıp yapamayacağını her teknik adam gibi çok daha iyi bilmektedir.
Spor medyasındaki bir çokları gibi söylediğini yutma, tükürdüğünü yalama, bir dönem başka hesaplar, farklı gruplarla hareket etme gibi bir durum yaşamamıştır.
Aksine söylediği her şey bir gün gerçeğe dönüşmüştür.
Bundan 8 sene önce koşu mesafesini gündeme getirdiğinde dalga geçenler yine bu spor medyasındaki kişilerdi. Şimdi koşu mesafeleri ekrana ilk önce gelen istatistik oluyor. Çünkü çok önemli ve değerli. Evet koşmadan olmuyor.
Aykut Kocaman şu üç futbolcu ile bir sürü puan kazanmışken neden ısrarla bunları kullanmıyor sorusunu sormadan önce bu üç futbolcunun 27 haftada hangi periyotlarla bir araya gelebildiğini, eğer gelemiyorsa nedenlerini de ortaya koymak “mecburiyetiniz” vardır.
İsatatistiğe, sayısal verilere bu kadar inancınız varsa Fenerbahçe’nin ilk 5 hafta hangi oyuncularla, ikinci hafta hangileriyle, sonraki beşinci hafta hangi oyuncularla oynamak “zorunda” kaldığını göstermeniz gerekir.
Gazetecilik, habercilik, yorumculuk sadece hesap sorma, bir teknik direktör ile inatlaşma, ona “bak gördün mü” deme yeri değildir!
Senin görevin öncelikle saha olanı anlamak, bunu da sahip olduğun araçlarla kamuoyuna aktarmaktır.
Dün Roma’da oyuna girip gol pasını veren Cengiz Ünder futbolun nasıl birinci kahramanı ise meselenin saha içindeki futbolcu ile oynandığını onların görevini ne şekilde yaptığını ya da yapmadığını da anlatmak elbette yorumcunun birinci vazifesidir.
22 yaşında hayatın henüz başındaki bir futbolcu ile yarım asır futbolda her görevde bulunmuş bir futbol adamını karşı karşıya getirmeden önce mesleğinin neyi gerektirdiğini senin bilmen gerekir!
Gazetecilik, yorumculuk; elinde bu kadar veri, yerleşim ölçümü, futbolcunun hareketlerini gösteren araç varken 30-40 sene öncesinin arkaik yorumcu anlayışında olduğu gibi oyunu bir futbolcu üzerinden konuşma kolaycılığı, basitliği asla değildir.
Bu sene Fenerbahçe şampiyon olursa elbette Aykut Kocaman’ın çok büyük emeği ile gerçekleşecektir.
Olursa bunu daha açık ve net anlatacağız.
Ancak tersi durumda bu tek başına Aykut Kocaman’ın onu oynatıp, bunu oynatmamasına bağlanamayacak kadar bir sürü bileşene sahip bir sonuç olacaktır.
Bunu anlatırız ancak “sizin” bağırışlarınız arasında okunur mu emin olamıyorum.
Benim burada bugün sıralamama gerek yok zaten malumu herkes bilmektedir. Bildiğinin tersine hareket ettikleri için tekrar ediyorum;
“Türkiye’de futbolu/sporu anlatan/yorumlayanların değişmesi gerekiyor!”
Bir teknik direktörün 27 haftadır anlatmaya çalıştığını anlamayıp, maç sonunda ettiği iki cümlesinden bir sonuç çıkarmaya çalışıp, bunu da kamuoyuna kendi savunduğunu aktarma popülizmi ile hareket ettiği için;
“Türkiye’de futbolu/sporu anlatan/yorumlayanların değişmesi gerekiyor!”
Çünkü ya dinlediğini anlayamıyor, birleştiremiyor… Bu durumda zaten yeterli değil!
Ya da art niyetli davranıp kasten söyleneni eğip büküyor bu da görevini kötüye kullanma anlamına geliyor!
O zaman daha güçlü bir şekilde söyleyelim;
“Türkiye’de futbolu/sporu anlatan/yorumlayanların değişmesi gerekiyor!”