Son yıllarda yaşananları alt alta aldığımızda Fenerbahçe ile ilgili görünen hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, mutlak surette başka bir bakış açısına ihtiyaç duyulduğunu yaşayarak öğrendik.
Dünkü maçın da sportif bir olay olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Öncelikle Fenerbahçe tribünleri içinden kişiler için birkaç cümle etmek gerekiyor.
Kuşkusuz bütün tribünlerden söz edemeyiz. Belli ki ne olduğu ve kime hizmet ettiği asla bilinmeyen, artık kaç kişiden oluşuyorsa bu tiplerin özellikle korner atışları sırasında yarattıkları saçma sapan ortamın provokasyona çanak tuttuğunu hemen söylememiz gerekiyor.
Bu kişilerin gözaltına alındıkları bilgisini aldık. Onlar mıdır bilemeyiz; ancak eğer gerçeğe ulaşılmak isteniyorsa bu duruma neden olanların gerçek kimlikleri, geçmişleri, hatta birkaç gündür kimlerle nasıl haberleştiği, yazıştığına varıncaya kadar tüm detaylar incelenmelidir.
İncelemeyi düşünüyor musunuz?
Gerçeği bilmek istiyor musunuz?
Yoksa size verilenle yetinmek mi istiyorsunuz?
Mavi mi yoksa kırmızı hapı mı seçeceksin Neo?
Elbette son birkaç senedir Fenerbahçe tribünlerinden yükselen her türlü protesto sesini demokratik hakmış gibi alkışlayanların bu çanağı itinayla parlattığını da eklemeliyiz. Bu kişilerin bugün kokmaz bulaşmaz şekilde ortamın rengine göre yorum yapmaları da utanmazlığın son noktalarından biridir.
Bunlar yarın da aynı utanmazlıkla hareket etmeye devam edeceklerdir.
Mete Kalkavan.
2011 yılından bu yana, yedi yıldır Süper Lig’de görev yapıyor. Son yedi yıl Türkiye’de hiç kolay geçmedi. Birçok tribün olayı yaşandı. Maçlarda sıklıkla görülen özellikle misafir takımın korner atışı sırasında gelişen sahaya yabancı madde atma gerilim seviyesi yüksek hemen tüm maçta defalarca kere tekrar etti.
İki hafta sonra oynanacak Galatasaray-Beşiktaş maçında olmayacak mı?
Büyük bir olasılıkla…
Ligin 9. Haftasında oynanan ve Cüneyt Çakır’ın yönettiği Galatasaray-Fenerbahçe maçında yardımcı hakemin maruz kaldığı durumu anlatan fotoğraf her şeyi yeterince özetliyor olmalıdır.
Bu “onda oldu bunda olmuyor, oradaki daha şiddetli, buradaki öyle değil” kıyaslaması değildir.
Mesele yaşananlar karşısında hakemlerin gösterdiği tepkidir.
Kural hakeme benzer olayların tekrar etmesi durumunda maçı durdurma, hatta tatil etme yetkisini veriyor ve 1995 yılında böylesi bir hareket çektiği için Federasyon tarafından hakemliği bitirilen Serdar Çakman örneğini de biliyoruz.
O günkü Federasyon Serdar Çakman’ın arkasında duramadığı için belki 2006 senesinde Denizli’de oynanan ve defalarca kere sahaya atılan yabancı maddeler nedeniyle durmak zorunda kalan maçı Selçuk Dereli devam ettirip, son düdüğü çalmak zorunda kaldı.
O maç devam ettiği için Fenerbahçe şampiyon olamadı; tesadüf müydü?
Bir sene sonraki sulu derbinin hakemi Bülent Demirlek Ali Sami Yen Stadyumunun hemen her şeyinin sahaya atıldığı maçı devam ettirmiş, tamamlatmıştı. Bir hafta önce Fenerbahçe şampiyonluğunu ilan etmişti; ya etmesiydi? O gerilim altında maç başka bir skorla sonuçlanabilir miydi?
Bu da tesadüftü değil mi?
Dünkü derbinin hakemi Mete Kalkavan ikinci korner atışında Quaresma’ya atılan birkaç yabancı maddeyi bahane göstererek maçı durdurdu, yardımcılarını yanına çağırdı ve kenara gelerek, muhtemelen saha gözlemcisine bir şeyler not ettirdi. Bir süre bekledikten sonra da oyunu devam ettirdi.
Fenerbahçe Stadyumundaki iradeyi verilen mesajı görebiliyor musunuz?
Normal mi?
Bu maçta olması tesadüf mü?
Bu hareketin normal olmadığı, belki de çok daha ağır saha olaylarına karşın 23 yıldır sahalarda görülmüş bir uygulama olmadığı ortadadır.
Akla gelen ilk soru şudur; Mete Kalkavan’a bu kuralı uygulatan “en ufak olaya taviz vermemesini” söyleyen bir irade mi olmuştur?
Yıllarca görmezden geldiği kuralı uygulamak nereden aklına gelmiştir?
Fenerbahçe her türlü kuralın veya uygulamanın test edileceği bir sosyal laboratuvar mıdır?
2006 Denizli, 2010 Şükrü Saraçoğlu, 2011 3 Temmuz, 2015 – 4 Nisan kurşunlanma olayı…
Son 13 yılda belirli periyotlarla yaşanmış bu olayların hiçbirinin tesadüf olmadığını artık net olarak biliyoruz. Hatta kimler tarafından organize edilmiş olabileceğini de…
İyi saatte olsunlar kapıyı çalmadan bunlar olmuyor.
Eğer bu maç yarıda kalmamış olsaydı bu sorunun cevabını aramak durumunda kalmayabilirdik. Ancak maç tamamlanamadı, üstelik bazı olaylar nedeniyle yarım kaldı.
Daha kötüsü olur muydu?
Hakeme alışılmadık kuralı uygulatan refleks acaba bilinçaltındaki bir başka uyarı, mesaj, bilgi ya da her neyse o muydu?
Bilmiyoruz. Ancak sezon içinde MHK’den hakemlere yönelik bir dizi eylem olduğundan da haberdarız.
Daha birkaç ay önce Abdullah Yılmaz MHK Başkanı tarafından maçtan önce aranıp tehdit edildiği için hakemliği bıraktığını hatırlıyoruz.
Bunların yaşandığı bir ülkede elbette aklımıza gelen ve bizi rahatsız eden bazı soruları soracağız.
Sayın Şenol Güneş’e geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Yanı sıra aynı şeyi Tolga Zengin için söylemek mümkün değildir. Hangi akla hizmet rakip sahada, bulunduğun yedek kulübesini terk ederek tribünlerle sıcak temasa girdiğini gerçekten merak ediyoruz.
Kimse edilen küfürlere ya da atılan cisimlere bahane aramasın; Türkiye’nin hemen her stadyumunda Volkan Demirel’e bunların çok daha fazlası atılıyor, atılmaya da devam edecektir. Volkan Demirel ne yapmalı, tribünlere dönüp onlarla ağız dalaşına girip, gergin olan ortamı daha da gerginleştirip, provoke ederek insanların sahaya girmesine ortam mı hazırlamalıdır?
Beş gün önce Arda Turan Galatasaray tribünlerine dalsa mıydı?
Bu şekilde maçların sonuçlanması mümkün müdür?
Bugünden sonra Türkiye’de bir derbi maçının artık sonlanabilmesi mümkün müdür?
Tolga Zengin gibi bir profesyonelin böylesi protestolara hazır ve hazırlıklı olması gerekmiyor mu?
Soru elbette Tolga Zengin’e sorulmalıdır?
Maçın gerilimi ortadayken her ne sebep olursa olsun, Fenerbahçe tribünleriyle neden sıcak temasa girdin?
Maçın bu hale gelmesini mi istiyordun?
Tolga Zengin 22 yaşında değildir. 2010-11 sezonu ve sonrasındaki yılları Trabzon’da yaşamı biridir. Trabzon’da kaç defa maçların yarıda kaldığını bizlerden çok daha iyi bilmektedir. Bu tecrübeye sahip bir kişi bu hareketlere girişiyorsa kusura bakmasın, normal bir hareket olarak görülemez, arkasında bir niyet, kasıt aranır.
Alt alta toplayalım…
Birkaç kimliği belirsiz taraftarın sahaya fiili müdahalesi…
Hakem Mete Kalkavan’ın kural icat etmesi…
Tolga Zengin’in provokasyonu…
Sahanın karışması ve maçın yarım kalması…
Sonrasında Hollywood senaryolarına dönüştürülen dramaları saymıyorum.
Israrla sanık sandalyesine çıkarılmaya çalışılan bir Fenerbahçe…
Biz bu filmi daha önce görmedik mi?
Bu maç başından yarım kalan kısmına kadar her zerresinde normal olmayan olaylarla örülmüş görünüyor.
İçinde olan ve sebebiyet veren tüm aktörler hesap vermelidir.
Artık mesele kazanmak ya da kaybetmek değildir.
Böyle kazanmayı seçenlerin yarınlara vereceği bir değer kalmamış demektir.