Tek galibiyet ile bahar gelmeyeceği çok açıktı. Fenerbahçe bu sezon bir kere daha Yeni Malatya engelini aşamadı. Tıpkı, ligin ilk yarısında kaybettiği puanları telafi edemediği diğer maçlar gibi.
Baştan yazayım, bunu okuyup beğenmeyen sonuna kadar ne diyecek diye merak etmesin.
Fenerbahçe’nin futbol aklı cesaret gösterip 4-5 futbolcusunu bir kenara çekip, teknik direktörünün arkasında durma kararlılığı sergileyebilmiş olsaydı, belki bu maçı yine kaybedecek ancak başka bir duruş, tutarlılık kazanacaktı.
Okumayı sürdürmek isteyenlerle devam edelim.
Konu Erol Bulut takıntısı değil, onu başarılı görüp abartmak hiç değil. Net bir şekilde başarısızlığı ortadadır; ancak bu bize başka gerçekler üzerinde düşünmeyi gösteremezse yeni sezonun ömrü de en fazla 10 hafta olacaktır.
Şu bir gerçek ki en kolay adam harcayan camia Fenerbahçe’dir. Hiçbir ismin üzerinde sonuna kadar kararlılıkla kalmayı maalesef başaramıyor.
Zaten bu nedenle bu kadar çok transfer yaptı. Harcayacağını, bir kenara atacağını en baştan biliyordu.
Oysa bunun örnekleri var; yıllar yıllar önce iki otobüsle antrenmanlara oyuncu taşınan sezonları oldu.
Fenerbahçe’de Emre Belözoğlu teknik direktör olarak göreve başladığı ilk karşılaşmada 3 puan alarak Süper Lig’de Galatasaray ve Beşiktaş’ın yenildikleri haftada takımını ikinci sıraya çıkarmayı başardı.
Dahası 3 gün sonrasına ligin seyri açısından bambaşka bir senaryonun gerçekleşmesi adına hem takımına hem camiaya umut verdi.
Sezonun tamamlanmasına 10 hafta kala Casino deyimiyle yeni deste kartları açıldı ve dağıtılmaya başlandı.
Şansı da yanında olan takımın yarışta bir adım öne geçeceği çok açık olarak görünüyor.
Neden şans?
Beşiktaş’tan başlayalım.
Bugüne kadar dar kadrosunu şansının da yaver gitmesiyle birbirleriyle oynamaya alışkın bir takım görüntüsüne çeviren Sergen Yalçın Milli ara sonrasında takımlarından sakat gelen oyuncular nedeniyle kadro kurmada zorluk yaşadığı ilk maçta Kasımpaşa karşısında tökezledi.
Galatasaray zaten haftalardır gel gitleriyle 11 puan kaybetti. Aslında kadro istikrarsızlığı bakımından Erol Bulut’un Fenerbahçe’sinden çok büyük farkı yoktu ama ismi Fatih Terim olunca hem toleransı hem de kapladığı alan başka oluyor.
Fenerbahçe dün akşam saatlerinde sezonun tamamlanmasına 10 maç kala Erol Bulut’un işine son vererek yerine sportif direktörlük görevini sürdüren Emre Belözoğlu’nu takımın başına getirdiğini belirten bir açıklama yayınladı.
Futbol takımının içinde bulunduğu durumu çok yakından biliyoruz; ancak Kulübün içindekilerin daha farklı detaylara hakim olduğu da muhakkak.
Neden 10. Hafta veya Yeni Malatya ve Gaziantep FK yenilgilerinden ya da sezonun ikinci yarısının 3. Maçı olan Galatasaray karşılaşmasından sonra değil de bugün; bunun takıma ne yararı olacak cevaplanmaya muhtaç sorular olarak ortada duruyor.
Şöyle başlayayım; Erol Bulut’un teknik direktörlük çerçevesini üç aşağı beş yukarı Yeni Malatya ve Alanyaspor tecrübelerinden hepimiz biliyorduk.
Maç önü ve sonu nasıl konuşur, Türkçesi nasıldır ilk defa Fenerbahçe’de duymadık.
Nasıl bir futbol anlayışına sahip olduğunu da onu bu göreve layık görenlerin derinlemesine incelemiş olmasını bekliyoruz.
Fenerbahçe yönetiminin sezona hazırlık döneminde Erol Bulut dışında birkaç yabancı teknik direktör adayı üzerine çalıştığı hatta görüştüğünü de hem son dönemde sızan dedikodulardan hem de o zamanlar yapılan bilgilendirmelerden
Derbinin ilk yarısı tamamlandığında Fenerbahçe tarafında şöyle bir görüntü vardı; sanki bu onbir ilk defa bir araya gelmiş ve sezonun da ilk maçına çıkmıştı.
Beşiktaş’ı da rakibinden ayıran en birincil özellik de buydu. Gözleri kapalı, ezbere, önemlisi de hızlı bir pas trafiği yapabilen, kaleye çok rahat gidebilen bir ekip görüntüsündeydi, siyah beyazlılar.
Kuşkusuz bunun çok önemli sebepleri var.
Tamer Bağlan geçen gün Twitter’da çok önemli bir veri paylaştı.
Fenerbahçe, 29 lig maçına 28 farklı 11’le çıktı.
Bu sayı Galatasaray’da 25, Beşiktaş’ta 24.
Tabii bunun alt detaylarını da çalışmak gerekiyor. Farklı onbir derken 1 oyuncu mu değişmiş, 2,3 yoksa 5,6 mı?
Fenerbahçe’nin temel sorunlarından birinin takım kurgusunu oturtamadığı artık çok net görünüyor.
Galatasaray, 2 hafta önce Ankaragücü deplasmanında kötü oynayarak maçı kaybetti; teknik direktörü başta olmak üzere çıktılar “kötü oynarız bu ayrı bir konu, biz adalet istiyoruz” diyerek neredeyse her tarafı inletti. Maç oynanmadan önce Ankaragücü ligin sonuncusuydu.
Fenerbahçe dün ligin sonuncusuna sahasına yenildi; hakem hatalarının hatta VAR’ın tartışmalı kararları vardı. Erol Bulut biraz üzerinde durdu, geçti.
Fenerbahçe’nin yöneticileri yine hafta içindeki belirsiz bir güne randevu verirken; elde bir tablet, derdini anlatmaya çalıştı.
Sanki FBTV diye bir televizyonu yok.
Ama çağdaşlaşacağım, dijitalleşeceğim diye televizyonunu yok etmeye, YouTube’da bol eğlenceli içerikler üretmeye soyunursan, işine en fazla yarayacağı günde pozisyonu da tabletle anlatırsın.
Bu kaçıncı mağduriyet? Kaç çizgide kaldı Fenerbahçe’nin golleri?
Daha dramatik olanı da dünkü maç için kimse Fenerbahçe yöneticisinin açıklamasını dinlemiyor, konuyu saha içindeki yetersizlikle kestirmeden kapatıveriyor.
Çünkü atı alan Üsküdar’ı geçmekle kalmadı, Bağdat’a vardı.
Bu sezon futbol kamuoyu çok ilginç bir genel durum değerlendirme ve yorumlamasında bulunuyor.
Fenerbahçe’nin kazandığı maçlardan sonra oyuncuların performansı mercek altına alınırken, puan kaybettiği karşılaşmalarla birlikte ortalık Erol Bulut eleştirisiyle doluyor.
Ezeli rakibindeyse durum daha farklı; Galatasaray eğer bir karşılaşmadan yenik ayrılmış veya puanlar kaybetmişse o gün oyuncu performanslarının istenilen seviyede olmadığı konuşulur, futbolcular yerden yere vurulurken, kazandığı bir maç sonrasında da Fatih Terim’e dair teknik taktik güzellemelerden geçilmiyor.
Fatih Terim büyük bir kariyer ve Galatasaray’a göreve geldiği son dönemde bugün itibarıyla 1173. Gününde teknik direktörlük yapıyor. 139 maça çıktı; 78G, 26B, 35M aldı. Oynadığı karşılaşmalarda yenilgi oranı %25.
Erol Bulut teknik direktörlük kariyerinde 3. Takımını çalıştırıyor ve 4. Senesi. Fenerbahçe’de bu sezon 32 maçına çıktı; 21G, 4B ve 7M aldı. Oynadığı karşılaşmalarda yenilgi oranı yaklaşık %22.
Daha yolun başında olduğu kesin ve Fenerbahçe’nin teknik direktürü.
Aşağıda 1959 sonrası dönemde şampiyonluk yaşamış yerli teknik direktörlerin göreve başlama ve ilk şampiyonluk yaşama kariyerlerine
Bu sezona dair önemli bir istatistik ortaya çıktı, bunu paylaşarak değerlendirmeye başlamak doğru olur.
Daha önce bu konunun üzerinden geçerek bir başlık atmıştım ancak bu sefer biraz sayısal verilerle de etrafını doldurmanın zamanı geldi.
“İlk golü atma veya yeme” takımların o maçta gösterdikleri performansa direkt etki ediyor.
Galatasaray bu sezon 6 yenilgi aldı; bu maçların beşinde ilk golü yedi ve çeviremedi. Bir karşılaşmada öne geçmesine rağmen kaybetti.
Beşiktaş 5 yenilgi aldı, bu maçların dördünde ilk golü yedi ve çeviremedi. Trabzonspor karşısında öne geçti ama kaybetti ve sadece Göztepe’yi geri düşmesine rağmen yenmeyi başardı.
Trabzonspor 6 yenilgi aldı, bu maçların beşinde ilk golü yedi, Fenerbahçe’ye karşı sezonun ilk karşılaşmasında öne geçmesine rağmen kabettti. Rizespor ve Beşiktaş maçlarında geri düştü ama kazandı.
Ve Fenerbahçe... 6 yenilgisi var, tamamında geri düştü ve çeviremedi. Ancak Rizespor, Trabzonspor ve Başakşehir maçlarında geriye düşmesine rağmen sahadan 3’er puanla ayrılmasını bildi.
Bu veriler önemli; ilk golü yiyen takım kim olursa olsun zorlanıyor. Galatasaray, Ankaragücü karşısında aldığı yenilgi sonrasında ortalığı ayağa kaldırdı
Her ne kadar öncesinde Caner’in Trabzon’a götürülmeyeceği ve Ozan Tufan’ın da büyük bir ihtimalle yedek soyunacağı bilgileri Samandıra’dan kamuoyuna fısıldanmış olsa da ilk on birler açıklandığında Mert Hakan ve Sosa’yı merkezde görenler orta alandaki mücadeleyi Fenerbahçe’nin asla kazanamayacağı yönünde fikir beyan etmişlerdir.
Ancak şöyle bir de gerçek var; diyelim ki sezonun ilk maçı ve Erol Bulut orta alanı Mert Hakan ve Sosa’ya bıraktı.
Kim itiraz ederdi?
Geçen sezon Sivasspor’un Fenerbahçe’yi 3-1 yendiği karşılaşmada Mert Hakan, Trabzonspor’un da Fenerbahçe’yi 2-1 yendiği maçta da Sosa’nın oynadığı bölge yaklaşık olarak burasıydı ve kimse o karşılaşmalarda futbolcuların yaptığı görevi yadırgamamıştı.
Zaten Fenerbahçe transferleri de buna göre yapmış olmalıydı.
Fakat sezon öyle bir şekil aldı ki, her iki oyuncu da gösterdikleri performanslarından ötürü çok ciddi eleştiri aldılar, neredeyse değerleri yarıya hatta daha da altına düştü.
Erol Bulut’a yöneltilenler de bunun kat be kat üzerindeydi.