Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Derbinin ilk yarısı tamamlandığında Fenerbahçe tarafında şöyle bir görüntü vardı; sanki bu onbir ilk defa bir araya gelmiş ve sezonun da ilk maçına çıkmıştı.

Beşiktaş’ı da rakibinden ayıran en birincil özellik de buydu. Gözleri kapalı, ezbere, önemlisi de hızlı bir pas trafiği yapabilen, kaleye çok rahat gidebilen bir ekip görüntüsündeydi, siyah beyazlılar.

Kuşkusuz bunun çok önemli sebepleri var.

Tamer Bağlan geçen gün Twitter’da çok önemli bir veri paylaştı.

Fenerbahçe, 29 lig maçına 28 farklı 11’le çıktı.

Haberin Devamı

Bu sayı Galatasaray’da 25, Beşiktaş’ta 24.

Tabii bunun alt detaylarını da çalışmak gerekiyor. Farklı onbir derken 1 oyuncu mu değişmiş, 2,3 yoksa 5,6 mı?

Fenerbahçe’nin temel sorunlarından birinin takım kurgusunu oturtamadığı artık çok net görünüyor.

Takım olamayınca bir oyununuz da şekillenmiyor.

Dünkü karşılaşmanın 60. Dakikasından sonra Fenerbahçe’nin baskılı oynamasının sebeplerinden birinin Sergen Yalçın’ın geç oyuncu değişikliklerine gitmesi olarak değerlendirildi sıklıkla.

Doğrudur; ancak Beşiktaş’ın zaten kadrosu sınırlı ve eldekilerini de sonuna kadar kullanmak gerekiyor. Sezon başında Beşiktaş’a şampiyonluk şansının daha yüksek oranda verilmiş olmasının nedeni de bu.

Kısıtlı ve opsiyonu az kadro ile 40 maçı çıkaramaz diye düşünülüyordu.

Ancak öyle olmadı.

Fenerbahçe 18+4 transferinden bir takım oluşturamazken; Beşiktaş onun yarısı kadar transferinden devamlılığı olan bir kadro çıkardı.

Fenerbahçe sakatlıklar ve cezalı oyuncularla boğuşurken, Beşiktaş bu durumdan en azından Fenerbahçe kadar etkilenmedi.

Konu Galatasaray olmadığı için yazmıyorum, aynı sorunun sarı kırmızılılar için de geçerli olduğu çok açık.

Beşiktaş birbiri ile oynamaya alışık bir takım kurmayı başarıp, bir de bunun içine takıma “adanmış” futbolcu sayısını ekleyince dünkü karşılaşmadaki fark çıktı ortaya.

“Maç berabere bitti, neredeyse Fenerbahçe 2-1 kazanıyordu, yenilmiş gibi yorum yazıyorsun” şeklinde değerlendirme yapabilirsiniz, bu maçın berabere bitmesi de Fenerbahçe’de özellikle sonradan oyuna giren ve bu maç özelinde biraz da “bireysel kurtuluşu” için adanmış gibi görünen birkaç futbolcu sayesinde olduğu da bir gerçek.

Haberin Devamı

Mesela Fenerbahçe’de Josef kadar takıma adanmış bir oyuncu sivrilmiyor. Josef takıma dahil olduktan sonra Beşiktaş’ın savunma direncini gerçek anlamda 2 değil, 4 misli artırdı.

Gustavo sakatlanana kadar bu etkiyi gösteriyordu ancak geri dönüşü çok da aynı seviyelerde olmadı.

Fenerbahçe’nin temel sorunlarından bir diğeri de işte bu; takıma adanmışlık.

Altay’ın maç sonunda döktüğü gözyaşı işte bu adanmışlığın göstergesiydi.

Ozan Tufan’ın golü attıktan sonra tam olarak nereye gösterdiği anlaşılmayan o hırsı ise takım adanmışlığından çok bir kişisel ego gösterisiydi.

Bütün bunları Erol Bulut’un halletmesi gerekmiyor muydu?

Futbolcu topluluğunu oynatmayı düşündüğü futbola ikna ederek, onları bu takımın bir parçası haline getirerek, birer adanmış oyuncu oluşturmayı çoktan başarmalıydı.

Oraya gelmeden mutlaka “Erol Bulut’un oynatmayı düşündüğü bir futbol anlayışı var mıdır” diye imalı bir şekilde soranlar da olacaktır.

Haberin Devamı

İş buraya geldikten sonra artık Erol Bulut tarafından empati ile bakabilmek kolay da değil; zaten kimselere derdinizi anlatamazsınız.

En başından beri ben bütün ihaleyi Erol Bulut’a yüklemesem de artık kimsenin buraları dinleyecek hali olmayacağı da malum.

Samandıra’da duygusal bir takım bağların kopmasa da zedelendiği çok açık.

Dün sahadaki oyuncuların hali pür melali de bir anlamda bize bunu gösteriyordu.

Bir pozisyonda Ferdi’nin Pelkas’ın attığı pasa uzağında kaldı diye koşmaması sanırım bir tek bana tuhaf gelmemiştir.

Bunun Beşiktaş’ta karşılığını biz dünkü maçta hiç görmedik. Her topa sanki dokunduğunda gol olacakmış gibi koşan bir takım vardı, kuşkusuz yorulana kadar.

Fenerbahçe maçı kaybetmemişse burada Altay Bayındır gerçeğini yazmamak olmaz. Takımını neredeyse tek başına ayakta tuttu diyebiliriz.

O kadar net şutun Altay’ın kalesine atılması başlı başına bir sorundur.

Bunu ister oyuncuların saha içi performansı ile açıklayın ister teknik direktörün takıma bir savunma şablonu oturtamamış olmasıyla.

Kimi sorumlu tutmak istiyorsanız bolca dayanak bulursunuz.

Diğer yandan saha kenarındaki teknik direktör tepkisi.

Sergen Yalçın mücadele sırasında olan biten her pozisyona ellerini açarak tepki gösterirken ya da bunlar ekrana gelirken, Erol Bulut’un en azından Sergen Yalçın kadar olamaması bir eksiklik midir bilmiyorum; ancak Türkiye’de geçerli olanın Beşiktaş’ın teknik direktörünün yaptığı da çok açık. Mutlak surette oyuncularını ve hakemleri etkilediği bir gerçek.

Fenerbahçe kaybetmeyerek en azından rakibi ile arasındaki puan farkını sabit tuttu.

Beşiktaş’ın 11, Fenerbahçe’nin 10 maçı kaldı. Fenerbahçe’nin Bay geçtiği hafta Beşiktaş Sivasspor ile karşılaşacak.

Ayrıca Beşiktaş’ın ligin 40. Haftasında Galatasaray ile maçı var.

Normal şartlar altında bu mücadele sonuna kadar devam eder ancak Fenerbahçe bu ışığı göstermiyor.

Fenerbahçe yönetiminin başarısızlığı da bu işte.