Fenerbahçe dün akşam saatlerinde sezonun tamamlanmasına 10 maç kala Erol Bulut’un işine son vererek yerine sportif direktörlük görevini sürdüren Emre Belözoğlu’nu takımın başına getirdiğini belirten bir açıklama yayınladı.
Futbol takımının içinde bulunduğu durumu çok yakından biliyoruz; ancak Kulübün içindekilerin daha farklı detaylara hakim olduğu da muhakkak.
Neden 10. Hafta veya Yeni Malatya ve Gaziantep FK yenilgilerinden ya da sezonun ikinci yarısının 3. Maçı olan Galatasaray karşılaşmasından sonra değil de bugün; bunun takıma ne yararı olacak cevaplanmaya muhtaç sorular olarak ortada duruyor.
Şöyle başlayayım; Erol Bulut’un teknik direktörlük çerçevesini üç aşağı beş yukarı Yeni Malatya ve Alanyaspor tecrübelerinden hepimiz biliyorduk.
Maç önü ve sonu nasıl konuşur, Türkçesi nasıldır ilk defa Fenerbahçe’de duymadık.
Nasıl bir futbol anlayışına sahip olduğunu da onu bu göreve layık görenlerin derinlemesine incelemiş olmasını bekliyoruz.
Fenerbahçe yönetiminin sezona hazırlık döneminde Erol Bulut dışında birkaç yabancı teknik direktör adayı üzerine çalıştığı hatta görüştüğünü de hem son dönemde sızan dedikodulardan hem de o zamanlar yapılan bilgilendirmelerden haberdarız.
28 Ekim 2020 tarihindeki imza töreninde Başkan şöyle üzerinden geçti.
“Yepyeni bir hocamız olsun, bu 8 haftayı takımı tanımakla geçirsin; kimse bu hocadan nasıl olsa hesapta sormaz. Kendi kurduğu takım değil. Son 8 hafta. Takımı tanısın. Önümüzdeki yıl yapılanmamızı kadro mühendisliğini daha da rahat yapabilsin. Ülkeyi, ligi, medyayı tanısın. Düşüncemiz oydu. Pek çok hoca ile görüştük. Gönlümüzde olan tek Türk hoca Erol hocaydı. Basında telaffuz edilen birkaç isim doğruydu. Görüştüğümüz hocalar da vardı. Topu topuna 4 hoca.”(*)
Ülkeyi, ligi, medyayı tanıması gerekiyorsa ortada yabancı hoca adayı var demektir.
Ortada bir de Sportif Direktörlük denilen bir de futbol aklı olduğu ve onunda elinde geniş bir transfer listesi olduğuna göre;
Programının yapılıyor olması gerekir.
Diğer 4 hocanın genel çerçevesi Erol Bulut ile aynı ve futbolcu grubu da üç aşağı beş yukarı buysa buna kimsenin itirazı olamaz, sonuçtan bağımsız söylüyorum.
Ancak biliyoruz ki her teknik adamın kendine göre bir futbol anlayışı var ve eğer mevzu bahis yabancı teknik direktörse zaten alternatiflerden yola çıkarak bunların hiçbirinin Erol Bulut ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını da biliyoruz.
Erol Bulut tercihinin mantıklı tek açıklaması olabilir; Fenerbahçe kendisiyle birlikte gelişecek, büyüyecek bir teknik direktör seçimi yapmıştır. Yoksa henüz kariyerinin başında olan birine takımını neden emanet etsin ki?
4 sene önce Galatasaray’ın başına Tudor getirildiğinde medyadaki bazı Galatasaraylıların nasıl “500 milyonluk Galatasaray Tudor’a teslim edilemez” diye her hafta ses verdiklerini hatırlıyor olmalıyız.
Peki Galatasaray Tudor’a teslim edilemez de Fenerbahçe Erol Bulut’a teslim edilebilir mi?
Bu işler manşettir, altı doldurulamaz.
Ertuğrul Sağlam, Hamza Hamzaoğlu ve Okan Buruk ligimizde şampiyonluk yaşamış teknik direktörler olarak isimlerini yazdırmışlarsa bunun teknik yönetimle çok ilgisi olmadığı ortadadır.
Şenol Güneş teknik direktörlük kariyerindeki ilk şampiyonluk sevincini Beşiktaş’ta yaşadı. Bu onun teknik direktörlüğü ile ilgili değil daha önce çalıştırdığı takımlarla ilgiliydi.
Fatih Terim’in Galatasaray dışında bir başarısı var mı?
Mustafa Denizli de sadece Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ile şampiyon oldu. Zaten potansiyel olarak başkası da mümkün değildi. Kimse ondan Rizespor’u şampiyon yapmasını beklemiyordu.
Erol Bulut’u seçen futbol aklının tüm bunları alt alta getirmiş olması gerekir.
Ben tüm süreci böyle gördüm ve değerlendirdim. Geçmişteki yazılarım, söyleşilerim ve programlarımda ifade ettiğim gerçek bunun üzerinedir.
Eğer bu şekilde hesap yapmamışsa o zaman ya biz futbolu ya Fenerbahçe’yi yönetenleri gözümüzde fazla büyütüyoruz ya da futbol gerçekten ülkemizde sanıldığının çok aksine hiçbir hazırlık plan olmadan spontane bir takım kararlarla idare ediliyor.
İşler yolunda giderse sorun yok biraz yolundan şaşırdı mı her şey bir anda alt üst oluyor.
Fenerbahçe’nin basketbol takımını kuran ve yöneten anlayış neden futbola da etki edemiyor?
Oradaki koç seçimi, işler kötü giderken yapılan müdahaleler neden futbolda da olmuyor?
Ben bunların cevabını biliyorum ve yıllardır yazıyorum. Fenerbahçe’yi basketbol çizgisine getirebilmek için anlatmadığımız yol yöntem kalmadı.
Evet öyle uzaktan teşhis koymakla ve ülke gerçeklerine uymayan çözüm önerileriyle olmuyormuş bu işler.
Biliniyor muydu?
Hayır.
Bilinmediği için yaşayarak öğrenecek bir dönemden geçiyor Fenerbahçe.
Şimdi spor medyasındaki tüm yorumcular “Erol Bulut’la olmayacağını ben dedim” noktasında buluşmuş görünüyor.
Son 40 yılda Fenerbahçe 10 defa şampiyon olmuş. Başarı şansı %25; sezon başında bir teknik direktör için “başarılı olmaz” derseniz %75 ihtimalle zaten sonucu isabetli tespit ediyorsunuz.
Peki bu alkışlanacak bir şey mi?
Hayır bu geyik yapmak, insanları başından sonuna oyalamak, kandırmak. Mesele değil zaten bu sattığınız ürünün alıcısı da bol. Seneye de aynı şeyleri ısıtıp ısıtıp sürersiniz milletin önüne.
Fenerbahçe bugün Emre Belözoğlu’nun eline kalıyorsa bu kocaman bir fiyaskodur.
Emre Belözoğlu’nun böyle bir potansiyeli varsa neden sezon başında bu göreve soyunmadı?
Bugün Fenerbahçe bir kere daha göle maya çalıyor. Tutarsa bu birilerine puan olarak yazılacak.
Bir başka birisi de şöyle düşünecek “demek ki birileri benim altımı oymuş!”
Türkiye’de Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ı şampiyon yapmak bir başarı mıdır?
Bence değildir, bu üçünün ortamı boş bırakmadığı her sezon zaten biri şampiyon oluyor. Öyle ki Galatasaray son 5 maçında teknik direktörsüz bile sahaya çıkacak cesareti buluyor kendinde.
Bu üç takımın da kadrolarındaki oyuncular kariyerli ve ortalamanın üzerinde futbolcular.
Herhangi birinin teknik direktörden ekstra bir şey öğrenmesine gerek yok.
Erol Bulut, Caner Erkin’i futboldan uzaklaştırmış! Ozan Tufan’ı anlamamış, Mert Hakan’ı yanlış onatmış. Sosa’yı kullanamamış!
Buna elbette inanabilirsiniz. Ancak profesyonel olarak işini yapmak zorunda olan bir futbolcunun neden işini doğru yapamadığının sorusunun cevabını alamazsınız.
Türkiye’nin Hollanda’yı 4-2 yenmesi bir futbol olayıdır. Müthiş bir başarıdır. Bu başarıda teknik direktörün ve futbolcuların etkisini sakin bir gözle biraz düşünmenizi tavsiye ediyorum.
İlk 11’deki oyuncuların 9’u yurtdışında oynuyorlar. Yerleşim, pozisyon bilgilerini gözlemleyebiliyoruz. Bunların hiçbirini bu ülkede öğrenmediler veya geliştirmediler.
Şenol Güneş bu kadar kısa sürede elinde nasıl bir sihirli değnek olabilir de bu takımı alıp önce Avrupa Şampiyonası finallerine taşıdı peşinden de Dünya Kupası elemelerinde gösterişli bir sonuç aldı.
Erol Bulut da elindeki potansiyeli bir anda yok edebilir mi?
Veya yarın Emre Belözoğlu tekrar bunu ortaya çıkarabilir mi?
Geri planında neler olup bittiğini doğru anlayamazsak her yılın üzerine bir yıl koyarak geçiririz.
Bu sezon Samandıra’nın kalabalığı başlı başına bir sorundu.
Sportif direktörlük kurumu bu ülkede işlemiyor. Hangi ülkede veya takımda başarılı oluyor bunu da yine hangi teknik direktör ile birlikte sorgulamamız gerekiyor.
Kariyer sahibi, tanıdığımız kaç teknik direktör bir sportif direktör altında çalışabilir?
Sportif direktörlük kurumu için Emre Belözoğlu gibi gerçekten büyük bir futbol kariyeri yeter mi?
Daha açık soralım, “Alo ben Emre abin!” dediğinde koşarak Fenerbahçe’ye gelen futbolcu grubu üzerindeki etkisi ile bir takıma futbol aklı kazandırmak birbiri ile eşleştirilebilir mi ya da tamamlanabilir mi?
Umarım Fenerbahçe bu kadar hata ve yanlışın içinde eğrisini doğrusuna getirmiştir.
Hayırlı olsun.
(*) https://www.fenerbahce.org/haberler/futbol/2020/10/teknik-direktorumuz-erol-bulut-tan-aciklamalar