Fenerbahçe, Bursaspor karşısına geçen haftaki Kasımpaşa maçına göre biraz daha farklı bir dizilişle çıktı ve daha farklı bir futbol oynadı. Sahaya 4-2-3-1 dizilişiyle çıkan sarı- lacivertliler, Kasımpaşa maçındaki dikine hızlı oyundan farklı olarak daha çok pasa dayanan bir futbol anlayışıyla mücadele ettiler. Bursaspor deplasmanı için bu oyun gayet normal ve doğruydu. Tam aksine Bursaspor deplasmanında, içerideki gibi oynamaya çalışmak hata olurdu. Nitekim sahaya iyi yayılan, topa daha çok sahip olan ve rakibine pozisyon vermeyen Fenerbahçe, bu oyununun karşılığını üç puan olarak aldı.
Gerçekten de gerek ilk yarıda, gerekse de ikinci yarıda topa daha çok sahip olan ve oyunu yönlendiren taraf Fenerbahçe’ydi. Bursaspor daha çok savunma anlayışını ön plana çıkardı. Nitekim yeşil- beyazlılar, Delarge’nin 88.dakikada çektiği şut dışında pozisyon bulamadılar.
İlk yarıdaki doğru oyuna rağmen pozisyon bulmakta sıkıntı çeken Fenerbahçe, ikinci yarıda oyuna tamamen hakim oldu. Sarı- lacivertliler öne geçtikten sonra da çok doğru oynadılar ve rakiplerine, yukarıda da belirttiğim gibi, bir şut dışında pozisyon imkanı tanımadılar.
Çok sıkıntılı günler geçiren Fenerbahçe, Sivasspor
Aykut Kocaman, enine oyun ve Giuliano’yu kanatta kullanma inatlarından vazgeçtiğinden beri daha farklı bir Fenerbahçe izliyoruz. Sivasspor maçıyla başlayan pozitif futbol, Kasımpaşa karşılaşmasında zirveye ulaştı ve taraftarlar futbol anlamında uzun süredir özledikleri Fenerbahçe’ye nihayet kavuştular. Öyle ki, santraforsuz maça çıkan Fenerbahçe, bu sezon ilk defa bir karşılaşmada dört gole ulaştı.
Gerçekten de santraforsuz Fenerbahçe’nin Kasımpaşa karşısında ne yapacağı merak ediliyordu. Aykut Kocaman, ileride Giuliano ve Alper Potuk’a yer vererek 4-4-2 ile sahaya çıktı. Bu sistemde hızlı ve dikine oynayabilmek için de Valbuena’nın yerine Aatıf’a ilk on birde yer verildi.
Aykut Kocaman’ın doğru tercihleri, puan cetvelinin geldiği durum ve taraftar etkisiyle de birleşince ortaya seyrine doyum olmayan bir futbol çıktı. İlk yarı 1-1 sonuçlansa da, ikinci yarıda güzel oyununu skora yansıtan Fenerbahçe önemli bir galibiyet aldı.
Özellikle Şener ve Aatıf, kendilerine verilen şansı çok iyi değerlendirdiler. Aykut Kocaman artık daha fazla hamle şansına sahip. Bu da, çok önemli bir avantaj.
Özellikle Aatıf tercihinde bundan sonraki süreçte de ısrar edilmesi gerektiğini
Igor Tudor’lu Galatasaray, bir derbiden daha hayal kırıklığıyla ayrıldı. Ancak Beşiktaş karşısında alınan yenilgi için ‘’ hayal kırıklığı ‘’ ifadesi de hafif kalıyor. Çünkü Galatasaray, Beşiktaş karşısında maçı kaybetmenin dışında oyun olarak da çok ezildi. Sarı- kırmızılıların oyun anlamında bu kadar mahkum kaldıkları, bu kadar ezildikleri başka bir derbi hatırlamıyorum.
Esasen, sahadaki oyun skora yansımadı. Beşiktaş’ın özellikle ikinci yarıda adeta bir futbol resitali sergileyip, sayısız golü kaçırdığı derbinin skoru çok daha farklı olabilir; hatta Galatasaray için tarihi bir hezimet meydana gelebilirdi. Açık konuşmak gerekirse sarı- kırmızılılar 3-0 ile ucuz kurtuldular.
İşte trajik olan da bu. Büyük paralar harcayarak önemli transferler yapan, kadrosundaki isimlere herkesin hayranlıkla baktığı, hatta ligin başlamasından bir iki hafta sonra şampiyon ilan edilen Galatasaray’ın şu anki durumu üzerinde uzun uzun düşünmek gerekiyor.
Sarı- kırmızılıların şu anda puan cetvelinde bulundukları yer artık hiçbir önem taşımıyor. Çünkü rakipleri Galatasaray’a yetiştiler. Hatta belki liderlik bugün Başakşehir’e geçecek. Ortada bir başarısızlık olduğu tartışma götürmez bir gerçek.
Öncelikle ölümüyle sadece bizleri değil, dünya spor kamuoyunu yasa boğan Naim Süleymanoğlu’na Tanrı’dan rahmet; ailesine, Türk ve dünya sporuna başsağlığı ve sabır diliyorum. Dünya, yeri doldurulamayacak bir sporcuyu kaybetti.
Futbol yazmanın anlamını yitirdiği akşamda, Başakşehir Fatih Terim Stadına Igor Tudor’un hataları damga vurdu. Her hafta yeni bir sistem denemeyi alışkanlık haline getiren Tudor, Başakşehir karşısında da bu alışkanlığını sürdürdü ve sonucunu da hezimet olarak aldı.
Tudor’u anlamak mümkün değil. Elinde çok kaliteli bir kadro var. Sezon başında da 4-1-4-1 ile müthiş bir hava yakaladı. Ancak ilerleyen haftalarda her maça farklı sistem ile çıkma sevdasına tutuldu. Bu nedenle de Galatasaray geri gitmeye ve puan kaybetmeye başladı. Başakşehir maçında da skandal, zirve yaptı!
Maç öncesinde dezavantajlı olan taraf ev sahibi Başakşehir’di. Çünkü Emre Belözoğlu, Mahmut Tekdemir ve Caicara gibi üç önemli eksiği vardı. Özellikle orta sahanın değişmez ikilisi olan Emre ve Mahmut’un ikisinin birden olmaması büyük bir handikaptı. Ancak Başakşehir, bu eksikleri hiç hissetmedi. Hatta elini kolunu sallaya sallaya farka gitti. Çünkü bir tarafta sistemden taviz
Şampiyonlar Ligi’nde destan yazan Beşiktaş, Türkiye Ligi’nde puan kaybetmeye devam ediyor. Bu anlamda Beşiktaş için Türkiye Ligi adeta bir sendroma dönüştü. Siyah- beyazlılar Akhisar maçıyla, evlerinde kaybettikleri puanlara bir yenisini daha eklediler.
Esasen Beşiktaş, her Şampiyonlar Ligi maçı öncesi benzer senaryoları yaşıyor. Şenol Güneş, gerek milli maç dönüşü olmasını, gerekse de hafta içindeki Porto maçını düşünerek rotasyonlu bir kadroyla sahaya çıktı. Ancak yine rotasyondan beklediğini bulamadı.
Tabii kabul etmek gerekir ki, Akhisar kalecisi Lukac’ın Quaresma’nın penaltısını kurtarması maçın kaderini değiştirdi. O penaltı gol olsa şimdi çok daha farklı bir hikayeyi konuşuyor olabilirdik. Çünkü Akhisar, geriden gelme refleksine sahip bir takım değil.
Kaçan penaltı Akhisar’ın direncini arttırırken, Beşiktaş artık istediklerini sahaya yansıtamamaya başladı. Özellikle rotasyonda Babel’in yerine şans bulan Lens, bu şansı yine değerlendiremedi. Hollandalı futbolcu, ilk yarıda inanılmaz bir şekilde kaçırdığı net gol pozisyonuyla maçın kaderini etkileyen isimlerden oldu.
Şenol Güneş’in ikinci yarıya Lens’in yerine Babel ve Tolgay’ın yerine Oğuzhan’la başlaması isabetli
Geçen haftadan beri futbol gündemimizin birinci sırasını Fenerbahçe’deki Aykut Kocaman olayı meşgul ediyor. Bilindiği gibi tecrübeli hoca, Osmanlıspor maçının ardından ‘’ gereğini yapacağım ‘’ diyerek istifa sinyali verdi. Ancak Salı akşamı takımla antrenmana çıkıp ‘’ devam ‘’ dedi.
Fenerbahçe’de ciddi bir başarısızlık söz konusu. Bu başarısızlıkta Aykut Kocaman kadar Fenerbahçe yönetiminin de payı var.
Aykut Kocaman sezon başında yeniden Fenerbahçe’nin başına geçtiğinde sarı- lacivertli camiayı büyük bir umut kaplamıştı. Hatta Aykut Kocaman, ‘’ en büyük transfer olarak ‘’ görüldü. Çünkü tecrübeli teknik adamın, mücadele zafiyeti gösteren takıma kendi karakterini aşılayacağı düşünüldü. Açık konuşmak gerekirse ben de böyle düşünenler arasındaydım.
Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’ye dönüşünün ardından bir de Valbuena transferi gerçekleşince kombine satışlarında da büyük artış oldu.
Gelgelelim işler düşünüldüğü gibi gelişmedi. Aykut Kocaman, kendisine umut bağlayanları yanılttı, hüsrana uğrattı.
Aslında Kocaman’ın hataları daha en baştan, yani takıma bakışından başladı. Advocaat’ın takım için koyduğu ‘’ kalitesiz ‘’ teşhisinin aksine Aykut Hoca, takımda kalite sorunun
Göztepe maça oldukça istekli ve hızlı başladı. Nitekim sarı- kırmızılılar, altı dakikada üç pozisyon buldular. Ancak 7.dakikada gelen Beşiktaş golü, Göztepe’nin şevkini kırdı.
Göztepe’nin etkili oynadığı bölümde Beşiktaş’ın öne geçmesi, maçın şeklini de değiştirdi. Göztepe’nin hızı kesildi ve oyun, hafta içi Monaco’yla oynayan Beşiktaş’ın istediği tempoya düştü. Buna rağmen siyah- beyazlılar, gol dışında organize olamadılar.
İkinci yarı da ilk yarıdaki hikayeye benzer bir şekilde başladı. Göztepe, hızlı bir şekilde beraberlik golü için yüklenirken dönen topta ikinci golü yedi.
Bu golle rahatlayan Beşiktaş, ilk yarıyla kıyaslanamayacak şekilde efektifti. Nitekim Kara Kartal, üçüncü golü de bulmakta gecikmedi.
Ancak Göztepe, inatçı karakterini yansıtmaktan vazgeçmedi. Sarı- kırmızılılar, Atiba’nın Adama Traore’ye yaptığı net penaltının verilmemesinin ardından Nabil Ghilas ile golü buldular. Bu arada golün ofsayt olduğunu belirtmek gerekiyor.
Hakem hatalarına değinmişken, Göztepeli Kadu’nun Talisca’yı çekip indirdiği pozisyonda eylem ceza sahası dışındaydı. Bu nedenle penaltı değildi ama faul çalınmalıydı.
Kalan dakikalarda Göztepe skoru arttırmak için çalıştı. Şenol
Galatasaray’ın çok kaliteli bir kadrosu var. Bu elit kadro ön plana çıkıp, sistemden doğan sıkıntıları da çözebiliyor. Gençlerbirliği maçında da bunun bir örneğini yaşadık.
Igor Tudor, yine farklı bir on biri sahaya sürdü. 3-5-2 ( 3-1-4-2 ) şeklindeki bu dizilişle ilk defa Gomis ve Eren Derdiyok birlikte sahaya çıktılar. Tudor’un üçlü defans takıntısı ne kadar yanlışsa, çift santrafor tercihi de o kadar doğruydu. Esasen Igor Tudor’un bu sistem tercihinin en büyük nedeni, 17.sıradaki Gençlerbirliği ile oynuyor olmasıydı.
Aslında Galatasaray maça oldukça iyi başladı ve erken bir dakikada Mariano’nun güzel golüyle 1-0 öne geçti. Ancak sarı- kırmızılılar, ilerleyen dakikalarda sistemin yarattığı arızalar nedeniyle oyundan düştüler. Hatta Gençlerbirliği bu bölümde net bir beraberlik şansında da yararlanamadı.
İşte bu bölümde önce Galatasaraylı futbolcuların kalitesi, sonra da Gençlerbirliği futbolcularının büyük hataları maçın sonucunu belirledi.
Her ne kadar attığı golde Gençlerbirliği kalecisi Hopf’un büyük hatası olsa da, bu sezon dördüncü golünü atan stoper Maicon, sağ kanadı %100 verimle kullanan ve bir de gol atan Mariano, istikrarından taviz vermeyen Fernando, bu