Geçen haftadan beri futbol gündemimizin birinci sırasını Fenerbahçe’deki Aykut Kocaman olayı meşgul ediyor. Bilindiği gibi tecrübeli hoca, Osmanlıspor maçının ardından ‘’ gereğini yapacağım ‘’ diyerek istifa sinyali verdi. Ancak Salı akşamı takımla antrenmana çıkıp ‘’ devam ‘’ dedi.
Fenerbahçe’de ciddi bir başarısızlık söz konusu. Bu başarısızlıkta Aykut Kocaman kadar Fenerbahçe yönetiminin de payı var.
Aykut Kocaman sezon başında yeniden Fenerbahçe’nin başına geçtiğinde sarı- lacivertli camiayı büyük bir umut kaplamıştı. Hatta Aykut Kocaman, ‘’ en büyük transfer olarak ‘’ görüldü. Çünkü tecrübeli teknik adamın, mücadele zafiyeti gösteren takıma kendi karakterini aşılayacağı düşünüldü. Açık konuşmak gerekirse ben de böyle düşünenler arasındaydım.
Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’ye dönüşünün ardından bir de Valbuena transferi gerçekleşince kombine satışlarında da büyük artış oldu.
Gelgelelim işler düşünüldüğü gibi gelişmedi. Aykut Kocaman, kendisine umut bağlayanları yanılttı, hüsrana uğrattı.
Aslında Kocaman’ın hataları daha en baştan, yani takıma bakışından başladı. Advocaat’ın takım için koyduğu ‘’ kalitesiz ‘’ teşhisinin aksine Aykut Hoca, takımda kalite sorunun bulunmadığını söyledi. Takımını ‘’ kaliteli ‘’ bulan Aykut Kocaman, tek sorunun ‘’ kendine güven kaybı ‘’ olduğunu dile getirdi. Böylece de bu sezonki başarısızlığa giden yolun ilk adımı atıldı.
Ardından Robin van Persie olayı yaşandı. Sezon başında Hollandalı futbolcuyu üçe beşe bakmadan elden çıkarmak yerine ondan faydalanma gibi ütopik bir yolu seçti.
Transfer politikasında önemli hatalar yapıldı. Yapılan transferlerden Valbuena dışında verim alınamadı.
Taktik ve oyun anlayışı da hatalar zincirinin önemli bir halkasını oluşturdu. Aykut Kocaman, futbolun değişen koşulları yerine kendi bildiğini uygulamada inat etti. ‘’ Topa sahip olma ‘’ adına sürekli yan paslara dayanan yanlamasına oyun, Fenerbahçe’nin rakip kaleye gitmesini engelledi.
Aykut Kocaman bununla alakalı olarak, futbolcuları yanlış mevkilerde oynatma konusunda da inat etti. Sağ kanatta oynaması gereken Dirar’ı sağ içte, santrafor arkasında oynaması gereken Giuliano’yu da kanatta oynattı. Böyle olunca da bu futbolculardan gereken verimi alamadı. Oysa bir teknik direktör elindeki futbolculardan en yüksek verimi almaya çalışmalıdır. Bu nedenle de elindeki oyunculara göre taktiğini belirlemelidir. Aykut Kocaman ise bunun tam tersini yaparak futbolcularını kafasındaki sisteme uymaya zorladı. Bunun sonucunda da doğal olarak başarısız sonuçlar geldi.
Aykut Kocaman’ın geçmişinden kurtulma konusundaki inadını da göz ardı edemeyiz. Giuliano’yu orijinal yeri olan santrafor arkasında oynatmama inadının kaynağı, büyük oranda geçmişteki Alex kararından kaynaklanıyor. Aykut Kocaman’ın Giuliano’yu santrafor arkasında oynattığı takdirde, Alex konusundaki kararının yeniden tartışmaya açılmasından ve bu karar dolayısıyla kendisiyle çelişkiye düştüğü izleniminin doğmasından çekindiğini düşünüyorum.
Özetle, ‘’ en büyük transfer ‘’ olarak görülen Aykut Kocaman, ‘’ en büyük hayal kırıklığı ‘’ oldu. Futbol kamuoyunda Fenerbahçeli olsun olmasın kendisine güvenen büyük çoğunluğu, ki bunların içerisinde ben de vardım, yanılttı. Ayrılma kararı doğru bir karardı. Ancak yönetimin, büyük ihtimalle kongre hesapları dolayısıyla kendisine destek çıkmasıyla görevinde kaldı. Lakin bunun yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum. Aykut Kocaman’ın görevine devam etmesi, hem kendisine hem de Fenerbahçe’ye zarar verebilir. Çünkü Aykut Kocaman’ın hatalarından ders çıkarıp sistemini ve oyuncu tercihlerini değiştireceğine pek ihtimal vermiyorum. İşte bu nedenle alınacak her başarısız sonuçtan sonra kendisi ve yönetim üzerindeki tepki artacaktır. Kısacası gelecek, an itibariyle Aykut Kocaman ve Fenerbahçe adına çok umut vaat etmiyor. Bakalım Aykut Kocaman, bizleri bir kez daha yanıltıp inadından vazgeçecek mi?