Igor Tudor’lu Galatasaray, bir derbiden daha hayal kırıklığıyla ayrıldı. Ancak Beşiktaş karşısında alınan yenilgi için ‘’ hayal kırıklığı ‘’ ifadesi de hafif kalıyor. Çünkü Galatasaray, Beşiktaş karşısında maçı kaybetmenin dışında oyun olarak da çok ezildi. Sarı- kırmızılıların oyun anlamında bu kadar mahkum kaldıkları, bu kadar ezildikleri başka bir derbi hatırlamıyorum.
Esasen, sahadaki oyun skora yansımadı. Beşiktaş’ın özellikle ikinci yarıda adeta bir futbol resitali sergileyip, sayısız golü kaçırdığı derbinin skoru çok daha farklı olabilir; hatta Galatasaray için tarihi bir hezimet meydana gelebilirdi. Açık konuşmak gerekirse sarı- kırmızılılar 3-0 ile ucuz kurtuldular.
İşte trajik olan da bu. Büyük paralar harcayarak önemli transferler yapan, kadrosundaki isimlere herkesin hayranlıkla baktığı, hatta ligin başlamasından bir iki hafta sonra şampiyon ilan edilen Galatasaray’ın şu anki durumu üzerinde uzun uzun düşünmek gerekiyor.
Sarı- kırmızılıların şu anda puan cetvelinde bulundukları yer artık hiçbir önem taşımıyor. Çünkü rakipleri Galatasaray’a yetiştiler. Hatta belki liderlik bugün Başakşehir’e geçecek. Ortada bir başarısızlık olduğu tartışma götürmez bir gerçek. Oynanan futbol, gelecek adına da kötü sinyaller veriyor.
Elbette gelinen bu durumun en büyük sorumlusu teknik direktör Igor Tudor’dur. Elindeki kadroyu hoyratça kullanan, anlamsız bir şekilde sürekli taktiksel değişikliklere giden Hırvat çalıştırıcı uzun zamandır tartışılıyor. Igor Tudor’un Beşiktaş derbisindeki performansı, bu tartışmaların haksız olmadığını bir kez daha gösterdi.
Tudor bütün oyun planını, takım halinde defans yapmak ve kontratak ile şans bulmak üzerine kurmuştu. Her ne kadar ilk yarı Beşiktaş’ın baskısıyla geçse de, Hırvat teknik adamın planı bu devrede tuttu. Ancak Beşiktaş’ın ikinci yarının hemen başında Cenk Tosun ile öne geçmesinden sonra Igor Tudor’un başka bir planının olmadığını da hep birlikte gördük.
Öyle ki, 1-0’dan sonra Beşiktaş kalesine yüklenmeye başlayan Galatasaray’ın hızını, Rodrigues’i oyundan çıkartarak yine Tudor’un kendisi kesti. Oysa Rodrigues, kanadı kullanan ve sarı- kırmızılıları ileriye taşıyan yegane isimdi. Feghouli sürekli ortaya geçtiği, Denayer de ileriye hiç çıkmadığı veya çıkamadığı için diğer kanat kullanılamıyordu. Varlığı hiç belli olmayan Belhanda yerine hızlı, kanadını etkili kullanan, takımını ileriye taşıyan, Mariano’nun oyunun içine girmesini sağlayan ve savunma görevini de yerine getiren Rodrigues’in çıkartılmasıyla oyun tamamen Beşiktaş’ın inisiyatifine geçti.
Nitekim Galatasaray bu dakikadan sonra rakip keleye gitmeyi unuturken Beşiktaş, sarı- kırmızılı kaleyi adeta ablukaya aldı ve maç bütünüyle tek taraflı bir hale döndü. Siyah- beyazlılar karşılaşmayı adeta halı saha maçına döndürürlerken Tudor, yaptığı değişiklikler ve oyun anlayışı ile bu duruma resmen çanak tuttu.
Beşiktaş ise, teknik direktörünün elinin değmesiyle farka koştu. Şenol Güneş oyun anlayışı, Talisca yerine yaptığı Oğuzhan tercihi, oyunda kaldığı 65 dakika boyunca sahanın en iyisi olan Tolgay’ı Medel’le değiştirmesi ve yaptığı diğer doğru oyuncu değişiklikleriyle teknik direktör farkını ortaya koydu.
Sonuç olarak, teknik direktör farkı sahaya net olarak yansıdı ve Beşiktaş iştahıyla, baskısıyla, güzel oyunuyla hak ettiği bir galibiyet aldı. Galatasaraylıları en çok üzen ise, bir derbiden daha mağlup ayrılmaktan çok, takımlarının Beşiktaş karşısında düştüğü çaresiz durum olmuştur. İşte bu nedenle Igor Tudor’un taraftar üzerinde zaten az kalan kredisini tamamen tükettiğini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.