Süreyya Üzmez

Fransa’nın Dışişleri Bakanı Talleyrand’ın, Napolyon Bonapart’a “Bana iyi şefler verin, size harika anlaşmalar hazırlayayım” dediği bilinir. Mutfak diplomasisi yüz yıllardır devletler arası ilişkilerde kritik rol oynamış. İyi bir yemek devletler arasında verilebilecek mesajlar açısından son derece önemlidir.

Bu bilinçle hareket eden Fransızlar’ın gastronomiye ne denli önem verdiğini köylerde, kasabalarda bile çok net hissedebiliyorsunuz.

Kavaklıdere Şarapları’nın düzenlediği Rhone gezisinde Hermitage’da otelin karşısında dışarıdan baktığınızda kapısı hiç açılmamış gibi gözüken bir lokantada öğle ve akşam
yemek saatinde boş yer olmadığını görünce hayretimi gizleyemedim.

Çok titiz çalışma

Fransızlar’ın dünyaca ünlü Chapoutier, Chateauneuf-du-Pape, Louis Bernard bağlarında titizlik ve emek, yoğun çalışmanın bilgi ve deneyimle birleşince nelere kaim olacağını gördük. Şanslı bir seyahatti benim için.

Çünkü Türkiye’de yeme içme sektörünün gelişmesinde büyük katkısı olan gazeteci -

Üç ayda bir çıkarmış olduğum Trilye dergisinde yeni açılan mekanları motive etmek için yer veriyorum. Ama bazen hayretler içinde kalıyorum, hazırlık yapıp basıma gireceği zaman bir de öğreniyorum ki mekan kapanmış. O nedenle artık birkaç yıl rayına oturmadan, rüştünü ispat etmeden yeni yerlere pek fazla gitmemeye karar verdim.
Alaçatı Ot Festivali’ne gittiğim zaman bu yıl planımda Kuytu Restoran ve Akın’ın Yeri vardı. Fakat şehirdeki yoğun kalabalık yüzünden Kuytu’ya gidemedim. Daha önceki yıllarda ziyaret ettiğim yerleri ikinci yıl göremiyorum. Kuytu artık klasikleşti ve Alaçatı ile özdeşleşti. Sahibi ve şefi Yaprak Uziş, yıllardır işinin başında ve tek hedefi lezzet. O nedenle her yıl grafik yukarıya çıkıyor.

Sıra dışı balıkçı
Yosun kokularının masamıza kadar geldiği Özbek Köyü’ndeki Akın’ın Yeri’ni 20 yıldır biliyorum. Her gidişimde denizin derinliklerinden atmosfere çıkmış olağanüstü deniz canlılarının damağımda lezzet patlaması yaptığını hissetmek bana inanılmaz keyif veriyor. Gündüz ara saatte gittiğim mekanda pek çok ünlü simayı görünce hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını görüyorsunuz.

Pina ile buluştum
Küçükken kumsallarda şnorkelle pina çıkarmaya bayılırdım. Ama

Yedi yıl önce başlayan Alaçatı Ot Festivali bu güzel beldenin tanınmasında büyük rol oynadı. İnsanların sokağa çıkmadığı bir dönemde caddelerinde yürümenin bile zor olduğu kalabalığı görünce çok mutlu oldum. 7 - 10 Nisan tarihleri arasında Türkiye’nin dört bir yanından gelen insanlar ülkemizde güzelliklerin her zaman kabul gördüğünün göstergesiydi adeta.

Biyoçeşitliliğin korunması
Sağlıklı beslenmede doğanın altın sırrı otların ne denli önemli olduğunu bu festival öğretti bize. Hangi otlar kökünden, hangileri sapından koparılmalı, sürekli insanlığın hizmetinde olması için ne gibi tedbirler alınmalı sorularına uzmanlar yanıt verdiler. Biyoçeşitlilikte çok zengin olan ülkemizde çıkan otlardan ilaç sanayinde ne kadar çok fayda sağladığını anlattılar.
12 bin çeşit bitkiye sahip ülkemizin zenginliği tüm Avrupa’ya bedel. Endemik bitkilerdeyse Avrupa’nın iki misline yakın bir zenginlik mevcut.

Yeni imar yok
Alaçatı’nın dünyaca tanınmasında büyük rolü olan, Çeşme’nin başarılı ve çalışkan Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç, önceden olan yerler dışında 12 yıldır hiçbir yeni alanın imara açılmadığını söyledi.
Beldenin doğasının her geçen gün bozulmadan güzelleştiğini ve koruma altında

Avlanma yasağının başlayacağı nisan ayında en çok sorulan soruların başında “Eylül ayına kadar deniz balığı yiyemeyecek miyiz?” oluyor. Hâlbuki nisanda balık avcılığı yasaklanmıyor. 15 Eylül’e kadar karasularımızda trol avcılığı,
1 Eylül’e kadar da gırgır tekneleriyle
avcılık yasaklanıyor.

Amatörler avlanabilir
Sadece rekreasyon, spor veya dinlence amacıyla yapılan; maddi ve ticari kazanç gayesi gütmeyen, avlanılan ürünün satılmadığı balık etkinliğine amatör balıkçılık denir.
Türk vatandaşları için beş, yabancılar için iki yıl süreyle geçerli olan amatör balıkçılık belgeleri alınması gerekir.
Amatör amaçlı su ürünleri avcılığını düzenleyen tebliğde, kullanılacak balık ağı, balık yemi, çapari, olta ve zıpkın gibi araçların tanımlaması yapılmaktadır.

Üzücü olaylardan sonra Ankara yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Bunda yabancı diplomatların büyük etkisi var. Geçtiğimiz hafta pek çok büyükelçilik etkinliğini iptal etmeden planlı faaliyetlerini sürdürdü. Bunlardan en hareketlisi Küba Büyükelçiliği’nin Trilye Restoran’da Küba’dan getirttiği Latin dansı ekibiyle gerçekleştirdiği geceydi. Yaşanan olaylardan sonra korkmadığını belirten büyükelçinin destek mesajları verdiği gecede pek çok ünlü davetli vardı.

Causa ve Seviçe
Yemek sunumlarında yapılan ürün adaptasyonuyla Latin Amerika ülkelerinde çok sevilen, Peru mutfağının güzide yemekleri büyük beğeni topladı. Puro ve rom ikilisinin Küba halkının ayrılmaz parçaları olduğu vurgulandı. Dans ve müziğe herkesin doyduğu akşamda, kimse programın bitmesini istemedi. Büyükelçi Alberto Gonzalez Casals, bizden biri gibi Türkiye’yi çok benimsemiş. Yakın dostları Panama Büyükelçisi Jorge Hernan Miranda Corona ve eşi de sanki Ankara’da değil de kendi ülkelerinde gibiydiler. Bu sıcak insanlar soğuk pazar gününde ortamı ısıttılar.

Küba herkesindir
Büyükelçi Alberto, Küba’ya davet etti herkesi. Sadece gezmeye, doğal güzellikleri görmeye değil aynı zamanda yatırım yapmaya da çağırdı. Sokaklarından

Genelkurmay Başkanlığı’nda görev yaptığım son dönemlerde hiç unutamadığım bir öğle yemeği var. Fransız Genelkurmay Başkanı, Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile resmi görüşme için gelmişti.

Geleneksel yemeklerimizden bir menü hazırlamıştım konuk komutana. Gastronomin duayeni olan bir ülkenin en üst düzey konuğunu ağırlayacağım için heyecanlıydım. Başlangıç yemeğiyle birlikte konu mutfaktan açıldı. Ara sıcaklar, ana yemek, zeytinyağlılar ve tatlı sunulurken konu derinleşti. Sonunda meyve servisinde
konuk Genelkurmay Başkanı mutfak sanatına olan ilgisini kanıtlamak istercesine
“Durun size muz servisinin nasıl yapıldığını göstereyim” dedi.

Bıçak ve çatal yardımıyla bir heykeltıraş gibi iki hamlede muzu kabuklarından ayırdı. Donakalmıştık. Ama sonra saate bakınca izin istedi, “Gitmeliyim, iş görüşmesi için başka bir zaman geleyim” dedi. Konaklamalı gelmeyen Fransız Genelkurmay Başkanı gerçekten de yemek dışında bir şey konuşamadan havaalanının yolunu tuttu.

Mutfakta çok tutucular

XV. Louis hükümdarlığı döneminde altın çağını yaşayan Fransız mutfağı günümüze kadar bütün dünyada haklı bir ün yaptı. Günümüzde Fransız şefler ürünlerin lezzetini mümkün olduğunca koruyarak, geleneğin iyi

Genelkurmay Başkanlığı’nda görev yaptığım son dönemlerde hiç unutamadığım bir öğle yemeği var. Fransız Genelkurmay Başkanı, Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ile resmi görüşme için gelmişti.

Geleneksel yemeklerimizden bir menü hazırlamıştım konuk komutana. Gastronomin duayeni olan bir ülkenin en üst düzey konuğunu ağırlayacağım için heyecanlıydım. Başlangıç yemeğiyle birlikte konu mutfaktan açıldı. Ara sıcaklar, ana yemek, zeytinyağlılar ve tatlı sunulurken konu derinleşti. Sonunda meyve servisinde konuk Genelkurmay Başkanı mutfak sanatına olan ilgisini kanıtlamak istercesine “Durun size muz servisinin nasıl yapıldığını göstereyim” dedi.

Bıçak ve çatal yardımıyla bir heykeltıraş gibi iki hamlede muzu kabuklarından ayırdı. Donakalmıştık. Ama sonra saate bakınca izin istedi, “Gitmeliyim, iş görüşmesi için başka bir zaman geleyim” dedi. Konaklamalı gelmeyen Fransız Genelkurmay Başkanı gerçekten de yemek dışında bir şey konuşamadan havaalanının yolunu tuttu.

Mutfakta çok tutucular
XV. Louis hükümdarlığı döneminde altın çağını yaşayan Fransız mutfağı günümüze kadar bütün dünyada haklı bir ün yaptı. Günümüzde Fransız şefler ürünlerin lezzetini mümkün olduğunca koruyarak, geleneğin

Geçen hafta yazımın yayına hazırlandığı sıralarda yaşadığımız acı olayın etkisinden Ankara’da tadımız, keyfimiz kaçtı. Ama terörün istediği yılgınlık, panik gibi durumlara düşmemek için bu topraklarda dik olarak durmaya devam edeceğiz. İnsanların gözüne kış gününde yaş düştüğü böyle zor bir dönemde baharı kışa çevirmeye kimsenin gücü yetmez.

Efsane şefi kaybettik
Amerikalı dostum Michael Farrell ve eşi Müveddet Hanım, her yıl evlerinde dostlarıyla bir araya gelmek amacıyla parti düzenlerdi. Davetin yıldızı, Kızılderililer’in yaptığı meşhur Gambo yemeği olurdu. İçinde karides ve bamyanın da bulunduğu oldukça zahmetli bu yemeği yaparken bol baharat atardı. Baharatların etiketindeki sempatik aşçıyı yıllardan beri tanıdığını anlatırdı. Paella, buğulama ve fırın yemeklerinde Paul Prudhomme’nin baharatlarını uzun yıllar kullandım. Geçtiğimiz ekim ayında kaybettiğimiz sempatik şef Paul, hepimizi üzdü.

Annesinin öğrencisiydi
13 çocuklu kalabalık bir ailenin en küçüğü olan Paul Prudhomme’nin yemeğe olan ilgisi annesinin yanında yamaklık yaparken taze malzemelerin kullanımının önemini öğrenerek başladı. 1957 yılında Big Daddy O’s Patio isimli hamburger restoranını açtı. 1979 yılında