Parti kapatma davasından önce AB ile ilişkilerimiz güllük gülistanlık mıydı? Elbette değildi ve içte ve dışta çok yönlü eleştiriler geliyordu.
AKP’nin düşünce özgürlüğü (301’inci maddenin değişmesi), kadın hakları, ekonomik büyüme ve istihdam, eğitim reformu, hukuk devleti gibi AB ile senkronize olabileceği “çağdaş toplum“ önermelerini duymadığı, yalnızca “demokrasi“ denince dikkat kesildiği izlenimi ağır basıyordu.
AB’nin nabzını tutan TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası bu saptamaları doğruluyor ve “AKP, mesajları yarım alıyor“ diyor.
Yine de AKP, en azından muhalefet partilerinden daha istekli bir biçimde tam üyelik niyetini ortaya koymuş olması nedeniyle, bugünlerde çok kıymetli hale gelen AB’de açılmış kredili hesabını kullanabilir.
Yargılanan Erdoğan
Kaleağası’na bugün kimsenin görmek istemediği bir durumu soracağım:
Başbakan Erdoğan’ın sanık sandalyesindeki fotoğrafı AB’de nasıl yankılanır?
Dün EXPO 2015 için Paris’te oylama yapıldığı sırada, Anayasa Mahkemesi AKP’nin kapatma davası kararını açıklıyordu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanması talebi dışında dosya işleme alındı.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE) ülke delegelerine yaptığı “Türkiye sunumu“ oturumda, Dışişleri Bakanı Ali Babacan, CHP lideri Deniz Baykal, İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve TÜBİTAK Başkanı Prof.Dr. Nüket Yetiş de birer konuşma yapıyorlardı.
Konuşmacılar arasında adı geçen TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, annesinin rahatsızlığı nedeniyle Ankara’dan ayrılamamıştı.
156 yıl sonra öğrendik
Türkiye EXPO 2015’in varlığını, 2004 yılında Yunanistan’a yapılan bir gezi sırasında öğrendi. 156 yıldır düzenlenen sergi, sayısız icatlarına rağmen Türkiye’de farkındalık yaratmamıştı! Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in girişimiyle 151 ülkenin üye olduğu BIE içinde Türkiye’nin yer almasıyla İzmir’in adaylığı aynı zamanlarda oldu.
Bu yıl “sağlık“ temasının
Gittiğin hiçbir yer “gül bahçesi“ değil. Kimi yerde siyasi riskler, kimi yerde finansal uyumsuzluk; kimi yer uzak, kimi yer istihdam sorunları getiriyor. Diyeceğim o ki, doğrudan sermaye yatırımının bir ülkeden kalkıp bir başka ülkeye gitmesi çok kolay değil. Bu nedenle de ülkeler yabancı yatırım çekmek için avantajlar üretiyorlar.
Bunu Türkiye de yapıyor.
Şişecam Düz Cam Grubu Başkanı Gülsüm Azeri yatırımları bulunan üç ülkenin doğalgaz ücretlerinden örnek veriyor. Doğalgazın bin metreküpüne Targovişte’de 187 euro, Rusya’da 40-60 euro, Türkiye’de ise 230 euro ödüyorlar.
Türkiye gaz mağduru
Bu rakamlar aynı zamanda Türkiye’nin Rusya lehine ağır basan doğalgaz ticaretinde ne kadar “mağdur“ edildiğinin de bir göstergesi.
Kaldı ki Azeri’nin verdiği doğalgaz fiyatlarına Türkiye’de sanayiye uygulanan sübvansiyonu da eklemek gerekir.
Başbakan Tayyip Erdoğan dün ASKON‘da yaptığı açılış konuşmasında, 64 milyar dolarlık cari açığı petrol ve
Bulgaristan’ın Targovişte kentinde, Şişecam Grubu bünyesindeki Trakya Cam’ın yüzde 70 oranında ortak olduğu Trakya Cam Investment B.V.’nin, Trakya Glass Bulgaria EAD şirketi bünyesindeki düz cam, cam ev eşyası, ayna ve işlenmiş camlar olmak üzere 4 tesisi, önceki gün Başbakan Tayyip Erdoğan ve Bulgaristan Enerji ve Ekonomi Bakanı Peter Dimitrov’un katılımıyla hizmete açıldı.
Erdoğan açılışta Trakya Glass’ın 2010 yılında devreye girecek 410 milyon dolarlık 2’nci faz yatırımını müjdeledi.
En büyük yatırım
Tesisin 2004 yılında temelini de atan Erdoğan törende, “Sıfırdan yapılan en büyük yatırım“ diyordu.
Dimitrov “Bugün bayram“ diye başlayan konuşmasını “Bulgaristan bütün dünyada işadamlarının yatırım odağı oldu. Bu yatırım sayesinde Targovişte halkının yaşam standardı yükseldi, işsizlik azaldı“ sözleriyle sürdürüyordu.
Erdoğan ile tören sonrası bir araya gelme fırsatı bulduk ve kendisine “Bu yatırımın Türkiye’de olmamasından dolayı burukluk duydunuz mu?” diye
Targovişte
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bulgaristan’da Şişe Cam’ın Trakya Grass tesisleri açılışında bir grup basın mensubunun sorularını yanıtladı.
Balkanlar’daki gezisini sürdüren Başbakan Erdoğan, sivil toplum kuruluşlarından gelen “sağduyu” ve “herkes bir adım geri atsın” çağrılarına mesafeli yaklaştı. Erdoğan gazetecilere sakin ve hazırlıklı olduğu izlenimi veren yanıtlar verdi.
Önceki gün STK’ların sağduyu çağrısında hangi konuda geri adım atmanız bekleniyor?
Geri adımın ne olduğunu anlayamadım. Böyle bir şey söz konusu değil. Ortak akıl oluşturulmasında hemfikirim. Bir araya gelinmeli, konuşulmalı. Neden geri adım atacağım. Ana başlığa katılıyorum. Ortak akıl içinde hareket etmek gerekir. Ülkem kazanacaksa, biz kaybetmeye hazırız. Nerede, nasıl bir araya geleceğiz? Cumhurbaşkanı riyasetinde de olabilir. Davetimize katılmayan genel başkanlar oldu, iyi niyete soyunanları anlamıyorum. Açıklamaların hedefi ne? İktidar nasıl adım atmalı? Anlatsınlar da öğrenelim.
‘Özgürlükler bütündür’
Türban değişikliğini
Büyük ve hızlı bir gün. TÜSİAD’dan bir gün sonra TOBB’un 7 STK temsilcisiyle 81 ilde aynı anda yaptığı, “Türkiye İçin Sağduyu“ çağrısı, Cumhurbaşkanı Gül’ün CHP ve MHP liderlerini Çankaya’ya daveti, Meclis Başkanı Toptan’dan sonra, Başbakan Erdoğan’ın “içerik itibariyle“ çağrıya katıldığını söylemesi... Türkiye’de ilk kez bu kadar geniş yelpazede “ortak akıl“ platformu doğuyor.
‘Sindirerek olsun’
Hak-İş’ten TÜSİAD’a, TOBB’dan Kamu-Sen’e kadar; toplam 12 milyon üyesi bulunan sivil toplum örgütünün (STK) temsilcisi, küresel ekonomik krize odaklanmak gerektiğini belirterek, “Türkiye’nin istikbalini karartmaya kimsenin hakkı yok“ uyarısı yapıyorlar.
Anayasa ve seçim yasası değişikliklerinin “sindire sindire, tüm kesimlerin katılımıyla olması“ gerektiği üzerinde duruyorlar.
Kısacası AKP’ye şu mesaj veriliyor:
“AKP’nin kapatılmasını önlemek için mini anayasa değişikliğini
Enerji Bakanı Hilmi Güler’e geçen hafta “En güncel projeniz nedir?” diye sorduk. “Irak ve Türkmenistan” yanıtını verdi.
Dün bu her iki projenin de patronları Türkiye’ye geldi. ABD’nin 2 numarası Dick Cheney, Kuzey Irak’tan başlayıp İsrail’e kadar uzanan Ortadoğu gezisinin son durağında Ankara’daydı.
Aynı saatlerde Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbangulu Berdimuhammedov da 3 ay önce kendisini ziyarete gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir basın toplantısı düzenliyordu. İki liderin protokol konuşmalarının ortak cümlesi, “Ekonomik ilişkileri genişletmek ve derinleştirmek istiyoruz” oluyordu.
Derinlik AB’yi kapsıyor
Ekonomik ilişkilerde derinlik, genişlikten biraz daha yeni bir konu. Bundan 13 ay önce göreve gelen Berdimuhammedov, BM’nin ülkesine tanıdığı “tarafsızlık” statüsünü aktif bir dış politika olarak yorumluyor.
Bunun için Türkiye’nin elinde Türkmenistan’a uzatacağı havuç, Nabucco Boru Hattı Projesi.
Ankara; İran ve Rusya baypas edilerek Türkmen
Türkiye Cumhuriyeti’ni laiklik ve demokrasi diye ikiye bölmeye kalkanların öyküsüne takılıyor aklım.
Çok gerilere gidemiyorum duygu olarak. 1978 kuşağı olarak tanıklıklarım, bugüne yanıt olacak birçok soruyu üretmeme neden oluyor.
Lütfi Kaleli’nin “İrtica ve ABD Kıskacında Türkiye” kitabını yeniden elime aldım.
Menderes dönemi. 23 Mart 1960 günü Urfa’da ölen Said-i Nursi, Halil-ür Rahman Camii’ndeki özel mezarlığına defnediliyor. 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra Nursi’nin naaşı bilinmeyen bir yere götürülüyor.
1965 yılında tarikatlar Süleyman Demirel’in başkanlığındaki AP’yi iktidara getiriyorlar.
Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) giren Turgut Özal, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) giren ağabeyi Korkut Özal ve kardeşleri Yusuf Bozkurt Özal ile bürokraside “Takunyalı Kardeşler” dönemi başlıyor.
Devlet kadrolarında liyakat kriterlerinin rengi yeşillenmeye başlıyor.