Sabah ve atv’nin 22 Nisan’da Çalık’a devredilmesi gerekiyor. Aksi halde bir sürü hesap-kitap, yorgunluk olacak!
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün, Sabah-atv ihalesinin yetkili kurullarca onaylamasıyla birlikte, “Ahmet Çalık bugünden itibaren 1.1 milyar dolar borçludur“ demesinden sonra, şirketin bütçesindeki hareketlilik de gözden kaçmıyor.
Burada bir mesele yönetim ve yazar kadrolarına yapılan transferlerle yaşandı.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Şaban Sevinç, Mehmet Barlas’ın bir televizyon programındaki açıklamasını ihbar kabul ederek, TMSF Başkanı Ertürk’e, “Çalık hangi yetkiye dayanarak transfer paralarını Sabah ve atv’ye ödetti?” sorusunu yöneltiyor. Böylelikle hukuki sonuçların doğabileceğine işaret ediyor.
Barlas’ın kendisi açıkladı
Fon Kurulu’nun 21 Şubat’ta Çalık grubuna 60 günlük süre vermesinin hemen ardından, Sabah ve atv’ye yapılan transferler, 24 Şubat günü bu köşede dile getirildi. 28
Enerji Bakanı Hilmi Güler’e TÜSİAD’ın öncülüğünde temelleri atılan “Karadeniz ve Hazar Denizi Girişim ve İş dünyası Konfederasyonları Uluslararası Birliği” (UBCCE) yemeğinde, “Irak Petrol Yasası çıkmadan, Irak ile petrol ve doğalgaz işbirliğini geliştirmek mümkün mü?” diye sormuştum.
Güler, “Yasayı beklememize gerek kalmadı” yanıtını verdi.
Türkiye’nin Irak ile petrol ticaretini belirleyecek yasayla ilgili olarak bu ifadeyi ilk kez duyuyorum.
Yasa, Türkiye’nin Irak’taki kırmızı çizgilerini (Irak’ın bütünlüğü, Kerkük’ün Irak’tan ayrılmaması, petrolün Irak’ın ortak malı olması) güvence altına alıyordu. Daha da ötesi Kuzey Irak’ta çıkan petrol ve doğalgazın menşei sorununu çözüyordu.
TOBB’un projesi
Son bir yıldaki gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye’nin tezleri bölgenin gerçeği olarak algılanmaya başlandı.
Ve Türkiye’siz bir Irak pazarından söz etmek kimse için mümkün değil.
İhale yöntemlerini tartışmayı bir kenara bırakırsak, temel sorun finansman. Piyasaları etkisi altına alan ekonomik durgunluk, Türkiye’de siyasal riskin de artmasıyla finansman güçlüklerine işaret ediyor.
Önceki gün Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı Başkent Doğalgaz ihalesinde, yarışan 6 firmadan yabancı ortaklı olan tek konsorsiyum kalmıştı. Nurol ile ihaleye giren İspanyol doğalgaz firması Gaz Naturel... Zorlu, yabancı ortağı Petrogaz’la ihaleye girmişse de ilk elenen firma olmuştu. Gazprom’un Türk ortağı Bosphorus komisyona girmeyeceğini bildirmişti.
Gas de France ve Akfen
Limak ve Akfen de yabancı ortaklık girişimlerinde bulunmuş, ancak ihale sürecine bu ortaklıkları taşıyamamışlardı. Akfen, yoğun görüşmelere karşılık yabancı ortakları Gas de France’la birleşmesi gündemde olan Suez Tarctebel’i, 1 milyar dolarlık fiyata ikna edemediler.
İhalenin yapılacağı ilk tarih olan 26 Şubat’a kadar geçen sürede Başkent Doğalgaz’a uluslararası ilgi üst seviyedeydi. 40 kadar yerli yabancı şirket şartname almıştı. İçlerinde
Başkent Doğalgaz ihalesi Ankara Büyükşehir Belediyesi için bir ilkti. Melih Gökçek 13 yıllık başkanlık döneminde ilk kez “ihale” yapıyordu. İhale sürecinin şeffaflık açısından tartışmaya açık olması (Siyah tekliflerinin katılımcıların önünde değil, ihale başlamadan önce açılması) Gökçek’in tecrübesizliğine veriliyor. İhalede son üç firma arasında kalan Elektromed, Gökçek ve AKP ile yakın bilinen bir şirketti ve ihaleyi almaması “iyiye işaret” sayıldı. Ancak Edirne’de süren ve Ahmet Özal’ın gözaltına alınmasına neden olan su ihalesine rüşvet karıştırmakla itham edilen şirket de Elektromed’di.
Başkent ihalesinde önemli noktalar:
- İhaleyle ilgili firma sayısı 40’tan 6’ya düştü? Rus Gazprom’un Türkiye’deki ortağı Bosphorus adına açıklama yapan Metin Şen, Gökçek’in 3 milyar dolarlık beklentisini yüksek bulduklarını ifade eden bir mektupla çekiliyor. Gökçek’in ekonomik olmayan beklentisi, firmaların
Önceki gün AKP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Abubekir Taşyürek ile 2006'da Halkalı çöplüğünün yerine yapılan "Lojistik Destek Merkezi"ni (LDM) görmeye gittik. Afet zamanları da düşünülerek planlanan LDM'de, mutfak sektörünün son teknolojilerine 20 milyon YTL yatırım yapılmış.38 bin metrekare kapalı alanlı merkezin bahçesinde 11 gezici mutfaktan iki tanesi duruyor, bir büfe, seyyar tuvalet ve duşlar var.Tur otobüsü, 50 kadar her yaşta kadını evinden alıyor. Çoğunluğu başörtülü. Türbanlı demiyorum çünkü, bu kadar çok değişik desen ve modelde baş bağlamanın aynı ortamda bulunduğunu az gördüm. AKP İstanbul il teşkilatı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hizmetlerinin ve yatırımlarının yerinde görülmesi amacıyla mahallelerden tur düzenliyor. Yalnızca semtlerden gelenlere gösterilmiyor bu çalışmalar, gazeteci, sanatçı ve akademisyenlere de tek tek tanıtılıyor. İBB Sosyal ve İdari İşler Müdürlüğü LDM'nin yöneticilerinden Ömer Tunç, "Bugüne kadar 12 bin ziyaretçimiz oldu" bilgisini veriyor. Kadınlarla sohbet ediyorum. Küçükçekmece'deki su toplama havzasını anlatıyor birisi, "Eskiden pijamalarımızla yüzerdik, değişmiş" diyor.Yanındaki kadın beni AKP'nin görevlilerinden zannediyor,
Başbakan'ı açık mektup yazan Prof. Dr. Güntekin Köksal: Son 10 yılı Batman'da olmak üzere 17 yıl TPAO'da çalışan ve 43 yaşında kendi şirketini kuran (1974) Köksal, eczacı ve bestekâr olan eşi Pınar Köksal'la birlikte çok yoğun bir mesai içine girdi. Çok destek mektubuna ve telefona cevap verdiler.Köksal mektupla birlikte neler yaşıyor? Maliyeciler geldiler mi? Hatta bu mektubu yazmaya nasıl karar verdi?"Bu yaşta ofsayttan kahraman oldum" espirisi yapan Köksal'dan soruların yanıtını almak istiyorum, aramızda şu konuşma geçiyor:Bana gelen mesajlarda görüyorum ki, size "Güntekin Bey" değil, "Köksal Abi" diye hitap ediliyor.İki Güntekin'dik. İTÜ'ye aynı zamanda girdik, TPAO'da birlikte işe başladık. Arkadaşlarım o nedenle bana "Köksal" dediler. Avrupa da soyadını kullanıyor. Uzun yıllar kaldığım Avrupa'da da "Köksal" devam etti, alıştım.Mektubu yazmaya nasıl karar verdiniz?Uzun zamandır düşünüyordum, türban meselesinin yol açtığı gerginlik sadece tetikleyici oldu. Ekonominin kötüye gittiğini, sosyal güvenlik sisteminin Türkiye'yi batırdığını, Türkiye'nin iyi idare edilmediğini düşündüm. Yazarken, kırıcı olmamaya özen gösterdim. Siyasi bir adam değilim. Bir gün oturdum, tık tık tık
Ancak AKP'nin yüzde 47'lik oyunun bu tür tiraj rekorlarının gerçekleşebilmesine yetip yetmeyeceği biraz şüpheli. Konumuza geçelim. Geçen hafta Sabah binasında toz duman, göz gözü görmüyor. Son dönemde attıkları "türban karşıtı!" diye yorumlanan manşetler, TMSF'nin Sabah'a atadığı 6 yönetim kurulu üyesinin tepkisini çekmiş.Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan küçük bir uyarı almış. Kendisine yardımcı olarak Metin Yüksel görevlendirilmiş. Yüksel, TMSF Sabah'a el koyduğunda, Ahmet Ertürk'ün Star'dan Takvim'e getirdiği bir isim. Kendisinin "cemaate" yakın bir isim olduğu bir sır değil. Babahan da kendisine rağmen yapılan bu atamayı prensip meselesi yaparak istifa etmiş. Bu olay gazete çevresinde oldukça üst düzey bir diplomasiye yol açmış ve Babahan vazgeçmiş istifadan. İktidarın gazetelere nasıl baktığını bir zamanlar "yönetici" konumunda olan biri anlatıyor: "Oyumuz yüzde 47, bizi destekleyen gazete yapın 1 milyon satın!" Gazetenin koridorlarına yansıyan bilgilere bakılırsa, Babahan'ın Sabah'taki bir "can dostu", durumdan vazife çıkartıp, yakın ilişkisi olan Cumhurbaşkanı Gül'e konuyu aktarmış. Rivayete göre, Gül de TMSF Başkanı Ahmet Ertürk'ü aramış.TMSF'nin Sabah'ın satış sürecinin
İhale topu topu 5 dakika sürdü. Ne rakip zırıltısı, ne konsorsiyum gıcırtısı, ne de etinden can koparan fiyat pazarlığı oldu.6 Aralık'ta TMSF, 'onay' almak üzere ihalenin sonucunu Radyo Televizyon Üst Kurulu'na (RTÜK) ve Rekabet Kurulu'na gönderdi.Rekabet Kurulu'nun ortada bir an bile düşünmesini gerektirecek bir durum yoktu. Çünkü, Turkuvaz'ın medyada tekel yaratacak bir anteninin bile olmadığı herkesin malumuydu. (Malatya'daki TV falan demiyorsunuzdur umarım!) Buna rağmen Rekabet Kurulu 48 gün düşündü, kararı öyle onayladı. Başlığa bakıp da hafızamı kaybettiğimi düşünmeyin, anlatacaklarım var. Sabah ve atv'nin 5 Aralık'ta yapılan ihalesi hiç de karmaşık değildi. Satıcı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), alıcı da Çalık grubunun şirketi Turkuvaz. Bedel de, ödeme şartları da TMSF'nin şartnamesine harfiyen uyuyordu: 1.1 milyar dolar peşin para. RTÜK'ün işi biraz daha karmaşıktı, ama yine de 3 günde değilse bile 30 günde onaylayabilirdi. Ellerinde yayın izni bekleyen üç beş daha atv-Radyo City gibi şirket bulunmuyordu.2.5 ayda "onay" çıkarabildiler.Onay da bir tuhaf oldu.RTÜK'ün CHP'li üyelerinin itirazını değerlendirip "Bu Turkuvaz şirketi olmaz, o üç ay içinde başka tüzel