Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Parti kapatma davasından önce AB ile ilişkilerimiz güllük gülistanlık mıydı? Elbette değildi ve içte ve dışta çok yönlü eleştiriler geliyordu.
AKP’nin düşünce özgürlüğü (301’inci maddenin değişmesi), kadın hakları, ekonomik büyüme ve istihdam, eğitim reformu, hukuk devleti gibi AB ile senkronize olabileceği “çağdaş toplum“ önermelerini duymadığı, yalnızca “demokrasi“ denince dikkat kesildiği izlenimi ağır basıyordu.
AB’nin nabzını tutan TÜSİAD Brüksel Temsilcisi Bahadır Kaleağası bu saptamaları doğruluyor ve “AKP, mesajları yarım alıyor“ diyor.
Yine de AKP, en azından muhalefet partilerinden daha istekli bir biçimde tam üyelik niyetini ortaya koymuş olması nedeniyle, bugünlerde çok kıymetli hale gelen AB’de açılmış kredili hesabını kullanabilir.

Haberin Devamı

Yargılanan Erdoğan
Kaleağası’na bugün kimsenin görmek istemediği bir durumu soracağım:
Başbakan Erdoğan’ın sanık sandalyesindeki fotoğrafı AB’de nasıl yankılanır?
“AB için önemli olan sürecin demokratik kurallara uygun ilerleme olur. Hükümet davayı izole etmeli, AB eylem planı yürümeli, en çağdaş yüzünü göstermeli” diyor.
Bu zor süreçte Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın, ikinci bir görev olarak “başmüzakereciliği“ sürdürmesinde zorluklar olabileceğini düşünüyorum.
Babacan’ın, Erdoğan’ın bir yol kazasına uğraması halinde, “başbakan“ olacağı yolunda beklentiler de yok değil.

STK’lar umut verdi
Kaleağası zorluğa işaret ediyor:
“Türkiye’de demokrasi güçlensin istiyorlar. Dolayısıyla demokratik sistemin parçası olarak hem muhalefetin, hem de hükümetin savunulması gerekiyor. Ancak Hükümet, iktidar olduğu halde demokrasiyi güçlendirmiyor, laiklik üzerinden demokrasinin tehdit altında olduğunu söylüyor. Muhalefetin ise demokrasi projesi yok. AB demokrasiyi güçlendirecek güç olarak kime destek olacağını bilemiyor.”
Ve bu yüzden sivil toplum siyasetin gölgede bıraktığı demokrasi alanına ışık tutuyor.
Kaleağası, sivil toplum örgütlerinin “uzlaşı“ çağrısını demokratik güçlerin inisiyatifi olarak değerlendiren AB’de, “Türkiye’nin geleceğini destekleyin“ refleksini geliştirdiğini vurguluyor.

Haberin Devamı

AB’de uzaylı olmak
 Türkiye’nin tam üyeliğinin AB’nin çıkarları ile örtüştüğünü düşünen çok önemli bir kesim olmasına karşılık, Merkel ve Sarkozy gibi AB liderlerinin “özel statü” ısrarına, son gelişmeler gerekçe üretiyor.
Yine de 17 Şubat 2008’de 27 AB ülkesinin dışişleri bakanı Türkiye’nin AB’ye tam üyelik sürecini onayladığını unutmayalım.
Kaleağası’nın “Küresel ekonomide başlayan daralmayı fırsata dönüştürmek için ekonomik büyüme ve istihdam şart. Bunun için yatırım ortamı iyileşmeli, eğitime önem verilmeli.  Tanıtım ve iliteşim çok önemli. Kıbrıs’ta Türkiye’nin yapıcı rolünün devam etmesi, cinsiyet ayrımcılığı ve düşünce özgürlüğü gibi meseleleri çözmüş bir Türkiye’nin AB ile aynı gündemi paylaşması arzu ediliyor. Türkiye’nin içlerinde “uzaylıymış“ gibi kalmasından rahatsızlar” sözleri umutsuzluk aşılamanın tersine, Türkiye’den beklentileri ortaya koyuyor.
Türkiye’ye şu söyleniyor aslında:
Ne olmak istiyorsan, onu ol!