CHP, İstanbul’da üçlü sacayağını genişletiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP İl Başkanı Gürsel Tekin “Belediye Meclisi başkan vekili adayı“, şehir planlamacısı Prof. Alper Ünlü de “genel sekreter adayı“ olarak kamuoyuna sunulmuştu.
Önceki akşam Bebek’te bir restoranda “Kılıçdaroğlu-Tekin-Ünlü“ üçlüsüyle birlikte aynı masayı paylaşan isimler dikkat çekti. “3’lü“ modele Ercan Karakaş da katıldı.
Karakaş İstanbul CHP İl Başkanlığı’na gitmiş, başkanlık için aday adayı başvurusu yapmıştı.
Karakaş, uzun süre CHP lideri Deniz Baykal’dan boş yere müjdeli haber bekledi.
Demek ki SHP hükümetinin Kültür Bakanı, Sosyal Demokrasi Vakfı’nın Onursal Başkanı ve SHP eski İstanbul İl Başkanı Karakaş için yolun sonuna gelinmemiş.
Tekin, “Karakaş, İstanbul Avrupa Başkenti-2010 projemize destek verecek“ diyor.
CHP’de ‘Zapsu’ modeli
Enerji koridorunun kilit ülkeleri: Ukrayna, Gürcistan ve Türkiye. Eneriji sektöründeki gelişmeleri bu gerçeği hiç unutmadan okuyalım.
Rus gazını Karadeniz’den geçiren “Mavi Akım” borularını döşeyen ve “Bizim Çalık“ın ortağı Eni’den başlayalım. Enerji sektörünün “Nobel”i gözüyle bakılan “Eni Award 2009“a, Türk bilim adamları da aday gösterildi.
Eni Ödülü’ne son yıllarda eklenen “Hidrokarbonlarda Yeni Açılımlar“ kategorisinde, birinciye 300 bin euro ödül verilecek.
1998 yılında kurulduğundan beri “Cumhurbaşkanlığı Enerji Danışmanı“ görevini yürüten Doç. Dr. Volkan Ediger’in bu daldaki adaylığını 18 Aralık tarihli yazımda sizinle paylaşmıştım.
Eni Ödülü’ne Erciyes Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mustafa İlbaş ile Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof.Dr. Bülent Coşkun da aday olarak gösteriliyor.
Eni Ödülü Bilim Komitesi’nin, “Yenilenebilir ve Konvansiyonel Olmayan Enerji“, “Çevre Koruması“ ve “Yeni Araştırmalar“ ile birlikte toplam 4 alanda incelediği 490 aday, dünya enerji literatürüne kazandırdıkları eserleriyle yarışıyor.
Marmara’da petrol
Avrupa’nın önde gelen ticari araçlarına üretim yapan Eku Fren ve Döküm Sanayi’nin ikinci kuşak temsilcisi Lütfü Küçük, sektördeki küçülmeyi ve işten çıkarmaları anlatıyor.
“Derdim çok büyük“ diye başlıyor söze.
Küçük, yılda yaklaşık 30 milyar dolar ciro yakalayan 625 üyeli Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD) Başkanı ve otomotiv gibi “küresel krizi“ derinden yaşayan bir sektörde faaliyet gösteriyor.
BPW, Iveco ve DAF gibi Avrupa’nın önde gelen ticari araç firmalarına ürün satıyor.
Almanya, Hollanda, İtalya ve İngiltere’deki “finans ve pazarlama“ uzmanlarıyla ekonominin nabzını tutuyor.
En son Hollanda gezisinde borcuna karşılık kamyon teklif eden DAF’tan alacağını zor kurtardı.
Küçük, kriz nedeniyle İtalyan otomotiv devi FIAT’ın hisselerinin yüzde 35’ini satın aldığı ABD’nin üçüncü büyük otomotiv firması Chrysler’den aldığı 7 kamyonla, “hesabı“ kapatmanın acısını unutmuş değil.
Enerji Bakanı Hilmi Güler’in Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bugün başlayan “Nabucco Zirvesi“ne hareketinden 15 gün önce, Nabucco Gas Pipeline Genel Müdürü Reinhard Mitschek İstanbul’daydı.
Mitschek, kaynak ve transit ülkelerle yapılan geniş çaplı görüşmeler sonunda, projenin 2010 yılında başlayacak noktaya geldiğini söylüyordu.
Merkezi Viyana’da bulunan “Nabucco Gas Pipeline“ şirketinde her biri yüzde 16.67 oranında hissedar olan Türkiye-Botaş, Almanya-RWE, Avusturya-OMV, Bulgaristan-Bulgargas, Macaristan-MOL ve Romanya-Transgas yanı sıra, Nabucco projesine destek veren AB ve ABD, doğalgaz rezervine sahip Ortadoğu ve Hazar’ın kaynak ülkeleri Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan, Mısır, Irak ve Gürcistan’ın toplantıya katılması, oluşan yeni “enerji koridoru“ hakkında bir ön bilgi veriyor.
İran ve İsrail yok
Zirveye Rusya ve İran davet edilmedi. Bugüne kadar Nabucco projesi hakkında fikir edinenler, Rusya ve İran’ın toplantıda olmamasının nedenlerini kolaylıkla bulabilirler.
Nabucco, Avrupa’nın enerji arz güvenliğini temel alan bir proje ve bu nedenle Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmayı amaçlıyor.
İran’a gelince, Nabucco, AB’nin olduğu kadar bir ABD projesi de. ABD, İran’a
Caroline Koç ve Banu Yentür’ün Haremlique markası, Türk kahvesini Papermoon mönüsüne soktu. İlk davet kadın müşterilere verildi
Türk kahvesi, bundan 13 yıl önce “Yüzde 100” İtalyan mutfağı olma iddiasıyla Akmerkez’de açılan lüks restoran zinciri Papermoon’un mönüsüne, “Haremlique” (haremlik diye okunuyor) ile girdi.
Bu özel gün, özel biçimde kutlanmayı hak ediyordu.
Çarşamba günü saat 16.00’da Papermoon’un barında kadınlar vardı. İstanbul’un ünlü kadınları; Caroline Koç ve İzmirli tasarımcı arkadaşı Banu Yentür’ün, banyo ve yatak odası tekstil ürünlerinin satıldığı Akaretler’deki “Haremlique” markasının, Türk kahvesi yolculuğunu dinlemeye gelmişlerdi.
Davet sahiplerinden biri de Akmerkez’in ortaklarından Ömer Dinçkök’ün eşi Ayşegül Dinçkök’tü.
Yolları “Papermoon’dan geçen kadınlar” buluştular.
Konuklar barda kırmızı şarapları yudumladıktan sonra koltuklara geçtiler ve Serdar Gülgün’ün sunumunu dinlediler.
Küresel ekonomik krize ilişkin belirsizlikler bu kadar çok olunca, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in konuşmasına duyulan ilgi de yüksekti.
Suzan Sabancı, Kuruçeşme Divan’da her ay yapılan Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) toplantısında “ekonomi”yi anlatacaktı.
İşkadınları kahvaltılı toplantı için sabah 09.00’da salona gelmeye başlamıştı. Boş kürsünün yanına kurulan dev ekranda, dönüp dolaşıp ABD’nin yeni Başkanı Barack Obama’nın törenlerinden görüntüler akıyordu.
Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton Günyeli ekrandaki Anita Franklin’i dinlerken “Büyük bir değişim, her yere yansıyacak” diyordu.
Aynı masayı paylaştığımız, AKP kurucu üyelerinden Belma Sekmen Satır da aynı görüşü paylaşıyordu.
Ancak değişimin yönü hakkında o anda orada bulunanların her birinden farklı fikirler çıkabilirdi.
Yalnız ABD değişmiyordu; Filistin de, Lübnan da, Afganistan da, Suriye de ve Türkiye de, dün olduğu gibi, ne yönetiliyor, ne de yönetiyordu.
Mersin-Akkuya’da kurulması planlanan Türkiye’nin ilk nükleer santral ihalesinde açılan üçüncü zarf, sürece yeni halkalar eklendiğini gösteriyor.
Türkiye bu ihalede “Fiyatı yeterli bulmadım“ deme şansını çok fazla zorladı. Tek firmanın ihaleye girmesinden dolayı, “karşılaştırma imkânı”nın olmadığı bir ortamda zarf açılmış oldu.
Bu konunun neden önemli olduğunu anlatacağım, ancak, önce, yaşanan “fiyat şoku”na değineyim.
Ciner grubunun şirketi Park Enerji ile birlikte ihaleye tek başına giren Rus şirketi JCS Atomstrexpor-Inter Rao, kilovatsaat başına 21.16 sent teklifte bulundu.
Bu teklif enerji çevrelerinde “yüzde 100’lük“ bir sapmaya denk düşüyor. Uzmanlar makul fiyatın “10-12 sent” aralığında olmasını bekliyorlardı.
Rus yetkililerin bundan yaklaşık iki hafta önce Enerji Bakanlığı’na “ekonomik kriz koşullarında fiyat düzeltme” talebinde bulunmasına rağmen, dün zarf açıldı.
Enerji Bakanı Hilmi Güler’in, “ihalenin yeter şartı” yerine gelmeden basın toplantısı yapması da dikkat çekiciydi.
Sabancı Üniversitesi (SÜ) sürdürdüğü yüzlerce “toplumsal duyarlılık projesi“ kapsamında, öğrencileriyle “engelliler, yaşlılar, çocuklar ve mülteciler“e destek programları yürütüyor.
Sabancı Müzesi’nde, Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri Koordinatörü Tara Hopkins’ten yeni başlattığı “çöp(m)adam“ projesini dinliyorum.
Mahkûmlardan öğrendi
SÜ, Hopkins’i, önerisi üzerine, “ambalaj atıklarından çanta yapma tekniğini“ öğrenmek üzere geçen yıl Meksika’da bir hapishaneye göndermiş.
Hopkins buradaki mahkûmlardan bir ay eğitim görmüş.
Üniversite geçtiğimiz ağustosta “Çöp(m)adam Ltd.” şirketini kurdu ve üretime başlandı.
Ayvalık’ta kiraladığı kahvehaneyi atölyeye dönüştüren Hopkins burada 80, İstanbul’da Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (KEDV) Gültepe atölyesinde 10 ve Diyarbakır’da KAMER’in atölyesinde de 10 kadın bugüne kadar cips, gofret, hazır çorba ambalajlarından (Knorr, Magnum gibi lame, dore ve renkli kâğıtlar) 1000 kadar çanta yaptı.