Küresel ekonomik krize ilişkin belirsizlikler bu kadar çok olunca, Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’in konuşmasına duyulan ilgi de yüksekti.
Suzan Sabancı, Kuruçeşme Divan’da her ay yapılan Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) toplantısında “ekonomi”yi anlatacaktı.
İşkadınları kahvaltılı toplantı için sabah 09.00’da salona gelmeye başlamıştı. Boş kürsünün yanına kurulan dev ekranda, dönüp dolaşıp ABD’nin yeni Başkanı Barack Obama’nın törenlerinden görüntüler akıyordu.
Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton Günyeli ekrandaki Anita Franklin’i dinlerken “Büyük bir değişim, her yere yansıyacak” diyordu.
Aynı masayı paylaştığımız, AKP kurucu üyelerinden Belma Sekmen Satır da aynı görüşü paylaşıyordu.
Ancak değişimin yönü hakkında o anda orada bulunanların her birinden farklı fikirler çıkabilirdi.
Yalnız ABD değişmiyordu; Filistin de, Lübnan da, Afganistan da, Suriye de ve Türkiye de, dün olduğu gibi, ne yönetiliyor, ne de yönetiyordu.
KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç’ın Obama’nın yemin törenindeki konuşmasını özetlerken dile getirdiği gibi: “Piyasa yalnızca zenginlerden yana olursa, ekonomik refahın sürdürülebilmesi mümkün değil! ”
Siyaset bu yeni “piyasa” düzeninde neye karşılık gelecek?
Yoksullar ve zenginlerin siyasi tercihleri nasıl oluşacak?
İstihdam arttırılmalı
Salondaki en zengin kadını dinliyorduk. Suzan Sabancı’nın üç şapkası vardı: Sabancı’ydı, Akbank’tı ve global ortakları Citibank’tı.
“Küresel ekonomik krizden en fazla etkilenen finans kurumları arasında bulunan Amerikan bankası Citi ile ortak olmanız iyi mi, kötü mü oldu?” sorusunu yönelttiğimde Suzan Sabancı’dan aldığım yanıt şu oldu:
“Citibank, Akbank’tan yüzde 20 hisse satın aldı, 1.9 milyar dolar sermaye koydu. Aramızda hisse değişimi olmadı, para koydu; bu bize güç veren bir gelişmeydi. ABD’deki gelişmelerde (finansal kriz) başı çekti, sorunları da yaşıyoruz. Herkesin iyi olmasını isteriz. Gelişmekte olan ülkeyiz, gelişmiş ülkelerdeki oyuncuların finansal yapıları iyi olmalı. Buna ihtiyacımız var .”
Bu yanıt, sermayenin “güçlü” ya da “güçsüz”, birbirinden bağımsız hareket edemeyeceğini gösteriyordu.
Suzan Sabancı’nın konuşmasında “Kriz küresel kaynaklı” temasına yaptığı vurgu kadar önemli bir uyarı daha yer alıyordu:
“İstihdamı artıran yatırımlar yapılmalı!”
Suzan Sabancı, IMF ile görüşmeleri değerlendirirken hükümetin “reel sektör”e destek paketi açıklayacağını söylüyor.
“Bankacılık sektörü sendikasyon kredilerinin yüzde 70-80’ini çevirebildi” diyor.
Toplantıda kadınlardan, IMF’den kredinin yüzde 10’nun yerel seçim bütçesinde kullanılmasının talep edildiğini duyuyorum.
Bu demek oluyor ki, krizi teşhiste bile zorluk çeken hükümet, “kaynak” kullanımında da güven verecek durumda değil.
Başa baş bir Türkiye
İki turizmci kadın: Silkar Yönetim Kurulu Üyesi Zeynep Silaptaroğlu, Narin Yönetim Kurulu Üyesi Oya Narin.
İkisi de yatırım sürecindeler.
Silahtaroğlu, 105 milyon euro yatırım (çoğu kredi) yapıp geçtiğimiz nisan ayında açtıkları 1200 yataklı LykiaWorld and Links Golf Antalya Oteli gibi son üç yılda yapılan turizm yatırımlarının kredilerinin geri ödeme döneminin başlamasına dikkat çekiyor.
Sarıgerme’de otel yatırımı süren Narin ise “sanayici” aileden gelme bir tutum içinde.
“Yatırımcı her dönem kâr etmez, bazen de yalnızca bereketi kaçmasın diye çalışır. Bu da öyle bir dönem” diyor.
Aslında benzer tahmini Suzan Sabancı da yapıyor. 2010’da “Başa baş bir Türkiye”!
Kadınlar krizin giderek artacağından duyulan endişeyi içlerine gömüyorlar: Obama etkisi diyelim.