Çengelköy’de balıkçıdayız. Vakit geç olmuş. AKP Kadıköy belediye başkan adayı Yüksek Mimar Dr. Sinan Genim’in ağzından “Paris’te vefat eden Münevver Hanım’ın (Andaç) külleri işte burada; Boğaz’da” sözleri dökülüverdiğinde, kilitleniyorum.
Nâzım Hikmet’in oğlu Mehmet’in annesi Münevver Andaç, Genim’in kayınvalidesi. Karşımda oturan, Andaç’ın ressam Nurullah Berk ile evliliğinden olan kızı Renan Genim’in mimiklerini perdeleyen yüzünden mana çıkarmaya çalışıyorum.
Renan Hanım’a, Leyla Gencer’in (10 Mayıs 2008’de Milano’da vefat eden ünlü opera sanatçısı) külleri Boğaz’ın sularına karıştığında, AKP’yi destekleyen birilerinin densizliklerini hatırlatıyorum. Aslında Renan Hanım’dan, Mehmet ile birlikte Münevver Hanım’ın eteğine tutuşup yaptıkları Polonya yolculuğunu dinlemek istiyorum...
Sinan Genim, “Başbakan’a Nâzım Hikmet ile akrabalığımı anlattım. Ondan sonra Nâzım’ın mezarının Türkiye’ye getirilmesi teklif edildi” sözleriyle konuyu başladığı yerde noktalıyor. Andaç’ın küllerinin gezindiği sulara doğru kafamı çeviriyorum:
“Bizi duyuyor musunuz?!”
Koç ailesinin mimarı
Türkiye Anıt, Çevre ve Turizm Değerlerini Koruma Vakfı (TAÇ) başkanlarından Dr. Genim, İBB Başkanı Kadir Topbaş
ADANA
Kahramanmaraş ve Hatay’dan sonra Adana Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİD) ev sahipliği yaptığı “3. Anadolu Kadın Girişimciler Zirvesi ”nde örgütlenme aşamasını geride bırakan kadınların, yenilgilerini, yengilerini dinliyoruz.
2007’de “Zirve”nin ilkini gerçekleştiren Kahramanmaraş Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Kibar Özdemir’in ifadesini kullanacağım:
Çoban ateşiydi, meşaleye dönüştü...
Adana, Ankara, Çorlu, Eskişehir, Gaziantep, Kayseri, Konya, Kütahya ve İzmir (Ege’den 11 kişi) gibi, illerdeki oda ve borsa seçimlerinde başarı kazanan kadınlara karşı, başta İstanbul olmak üzere Tunceli, Aksaray, Malatya ve Artvin’de yaşanan hayal kırıklıkları dile getiriliyordu.
Teselli Adana Valisi İlhan Atış’tan geldi:
Kimseye güvenmeyin, çalışın!
Seçim taktiği Hocaefendi’den
İstanbul Ticaret Odası (İTO) seçimleri, iş dünyası ile iktidar arasındaki ilişkilerin sağlamasını yapıyor. En yakın geçmişte, iş dünyası ile siyaset ilişkisinin ilk sınavı Türkiye İhracatçılar Meclisi’nde (TİM) verilmişti.
Bundan böyle kurumlarda “AKP ve diğerleri” arasında rekabet dönemi geride kaldı.
Artık AKP’nin tercihlerini tartışıyoruz.
TİM seçimlerinde Oğuz Satıcı koltuğundan bir işaretle kalkıp, yerini Başkan Vekili Mehmet Büyükekşi’ye bırakmıştı.
Kimsenin burnu kanamadı.
İşaret Ankara’dan gelmişti.
Satıcı, bu “olgunluğun“ karşılığını, AKP Bakırköy Belediye başkan adayı olarak da aldı.
Bizim işimiz kolay oluyor: “Yandaş medya“ denince, kimlerden söz ettiğimiz hemen anlaşılıyor.
Ancak “iş dünyasında“ kesimleri gruplandırmak o kadar kolay olamıyor.
Bazen çıkarlar iç içe geçiyor, bazen de ayrışıyor.
“Muhafazakâr“ desen olmuyor, “Liberal“ desen oturmuyor, “AKP’li” desen, olmayanı da var, “Dinci“ desen çeşit çeşit...
“Tarikatçılar“ tanımını sevenler var ama, bu da herkesi kapsamıyor!..
Tarikat liderleri ile parti liderleri arasında gidip gelen bir grup, çıkarı nereye yakınsa oraya yatıyor.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu üyesi Bülent Barlak, 23 Şubat Pazartesi günü yapılacak,”meclis“ seçiminde sonuçları belirleyecek gruba güzel bir isim bulmuş: “dernek ekibi!” 5 gün sonra da yeni İTO Meclisi, başkanını seçecek.
Önce şu meseleye açıklık getirmeyi kafama koydum, elimde kalmasın. Başbakan Tayyip Erdoğan hafta sonu seçim meydanlarında halka hitap ediyor:
“GSYİH 236 milyar dolarcıktı. 750 milyar dolara ulaştık 6 yılda. 79 senede bu ülkede iktidar edenler 236 milyar dolar yaptı, yeni gelen iktidar bu rakamı 750 milyar dolara çıkardı. Ne demesi lazım? El insaf.“
AKP cumhuriyeti
Erdoğan “cumhuriyet tarihi boyunca“ diye başlayan karşılaştırmalar yapıyor.
79 yıllık cumhuriyet bir yana, AKP dönemi bir yana mı?
AKP kadroları 79 yılda ne yapıyordu? Memleket idaresinin dışındalar mıydı?
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, 1987 yılından beri TBMM’de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1991 yılında RP’den 19. Dönem Kayseri Milletvekili olarak Meclis’e adımını attı. 1996’da kurulan RP-DYP koalisyonunda Devlet Bakanlığı görevini üstlendi.
Ekonomi sayfalarında bu kadar kapsamlı bir “şirket“ röportajı bugüne kadar yapılmadı. Açık söyleyeyim, 10 Şubat tarihli Taraf gazetesini okuyunca içimden derin “ah” çekmek geldi. Gazete, Çukurova Holding’in patronu Mehmet Emin Karamehmet’in; Jandarma İstihbarat Daire Başkanı Levent Ersöz ve Jandarma İstihbarat Teknik Takip Daire Başkanı Atilla Uğur ile yaptığı görüşmeyi yayımladı.
Ergenekon tutuklusu Emekli Tuğamiral Ersöz’ün mahkemedeki ifadesine yansıyan görüşmenin tam metnini verdiler; iki sayfa...
Asker soruyor, işadamı yanıtlıyor. Hiç bir soru geçiştirilmiyor. Geniş geniş izah ediliyor.
Sanki Çukuruova Holding’in yönetim kurulu toplantısı. Şirketin tüm faaliyetleri ayrıntıları ile anlatılıyor. Suskunluğu ile ünlü Karamehmet’in bu kadar konuşması ancak silah zoruyla olurdu!..
Karamehmet’in Jandarma Genel Komutanlığı’nda yaptığı 17 Aralık 2003 tarihli bu görüşmeden anlıyoruz ki, “asker-işadamı“ ilişkileri tercihli yol gibi.
Bir giren, gişelere kadar yoldan çıkamıyor.
Karamehmet de “tercihli yoldan“ gitmiş.
Başlık düşünürken aklıma Urfa yöresinden derlenen “Sabah ile sabah ile” türküsü geldi.
2005’ten beri her sene yapılan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları (SYDV) mütevelli heyetleri seçimlerinde, AKP ablukası yaşanıyor.
CHP’li Belediye İl Genel Meclisi üyeleri de yine her sene bu seçimlere itiraz ediyorlar. Kimi illerde valiler alınan seçim kararlarını onaylamıyor Meclis’e geri gönderiyor, kim illerde ise “Yola devam” deniyor...
Yola devam eden illerden biri de İstanbul.
Önceki gün SYDV mütevelli heyetlerine İstanbul’daki 39 ilçenin tümünde, hukuka aykırı olmasına rağmen birer AKP’li belediye meclis üyesinin atandığını yazmış ve kararı onaylayan İstanbul Valisi Muammer Güler için “AKP’nin değirmenine su taşıyor” ifadesini kullanmıştım.
Güler bu söze içerlemiş.
“SYD Genel Müdürlüğü’nün mütevelli heyetine belirlenen hayırseverin Belediye Genel Meclisi üyesi olmaması yönündeki kararı 15 Aralık’ta alınmış, bize 26 Aralık’ta ulaştı. Seçimler yapılmıştı. Artık yapabileceğim bir şey yok. Gelecek yıl kesinlikle hayırsever üyeler, meclisten seçilmeyecek. Böyle bir girişim olursa itiraz ederim ve gerekirse yargıya giderim” diyor Güler.
İstanbul’da bir skandal daha! Dün Milliyet’in manşetiydi; kömür ve yardım malzemelerinin gideceği adresleri belirleyen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) mütevelli heyetlerine, İstanbul’daki 39 ilçenin tümünde, hukuka aykırı olmasına rağmen birer AKP’li meclis üyesi atanıyor.
Türkiye’de 900’ün üzerinde il ve ilçede kurulan SYDV’lere, bağlı ilin valisi başkanlık eder...
İstanbul Valisi Muammer Güler’in bu partizanca atamalara sesi çıktı mı, bilgisi var mıydı bilmiyorum.
Ancak şu notu düşmek istiyorum ki, Güler’in “AKP’nin değirmenine“ su taşıdığı izlenimini ikinci kez ediniyorum.
Zihnimde Güler ile ilk soru işareti, Valiliğin başkanlığında oluşturulan “İstanbul Kalkınma Ajansı“ seçimleri sırasında oluşmuştu.
İş dünyası kuruluşları da dahil olmak üzere, 100 civarındaki sivil toplum temsilcisinin ortaya çıkardığı “delege profili“ Valilik tarafından belirlenmiş; sonuç da bu tercihe uygun olarak şekillenmişti.
TÜSİAD yerine MÜSİAD, TÜRKONFED yerine TUSKON İstanbul’un yönetimine girmişti.
TÜBİTAK ile çalışıyor