Serpil Yılmaz

Meclis’teki “açılım” konuşmaları ben de yalnızca şu duyguyu yarattı: Madem tarihi günler yaşıyoruz, o zaman tarih bilinci oluşturmalıyız.
Siyasi parti liderlerinin konuşmalarının içeriği “grup toplantılarından” daha derinlikli olmadığı gibi, TV ekranlarına kilitlenen halkın anlama ve öğrenme ihtiyacını karşılamaktan da uzaktı.
O nedenle, açılımdan bugüne kalan tek konunun “Onur Öymen” olması boşuna değil. CHP’li Öymen’in “Dersim’de analar ağlamadı mı?” sorusu ile Tunceli bir anda eski ismiyle Dersim’e döndü; Kürtler ise adeta Seyit Rıza’nın askerleri kesildi.
Çünkü Dersim, Türkiye’de yaşayan Alevi ve Kürt vatandaşlarının yalnızca “1937-1938 yılları arasında yaşandığı kıyım” değil, devlet güçlerine karşı sürdürülen örgütlü bir isyanın simgesiydi.
Ortaya şu çıkıyor ki, Kürt sorununun 12 Eylül’ün baskıcı ve faşist yönetiminin mirası olan PKK vesayetinden kurtularak açık seçik anlatılması gerekiyor.

Nüfus sayımı hassas konu

Barzani ve Talabani, Saddam döneminde kendilerine yardım eden Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a vefa borcunu, oğlu Ahmet Özal’a iş kapılarını açarak ödüyor

Irak Kürdistan Bölge Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, yanı başımızda yeni bir dünya kurarken, “Paran var mı?” diye sormadan teker teker Türkiye’den yatırımcı davet ediyordu.
İlk örnek 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel döneminde Talabani ile dostlukları kuran gazeteci İlnur Çevik olmuştu.
Bölgeye havaalanları, bakanlıklar, konut siteleri ve altyapı gibi projeleri gerçekleştiren müteahhitlerin başında Kürtlerden çok, MHP’liler ya da Karadenizliler geliyordu.
Kuzey Irak’ın en büyük serveti olan petrol sahaları, yabancı şirketler arasında ilk olarak Türkiye’ye; Çukurova ve Pet Holding’e verildi.
Irak Türkmenlerinden, Erbil doğumlu, YÖK eski Başkanı İhsan Doğramacı gibi, bölgede okullar ve hastaneler açan “Fethullah Gülen Hareketi“ sağlam temeller atıyordu.
Doğramacı’nın yeğeni Sinan Çelebi’nin, IKBY’nin yeni kurulan hükümetinde Ticaret ve Sanayi Bakanı olması rastlantı değildi.

Bundan daha korkunç bir istatistik olamazdı, son 7 yılda kadın cinayetleri yüzde 1400 oranında artmış!
Aklıma Kuzey Irak’ta kendini yakarak yaşamına son veren kadınlar geliyor. İki toplum barışa gidiyor derken, kadın ölümlerinde aynileşiyor mu? Arkadaşımız Önder Yılmaz’ın haberinden öğreniyoruz ki DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesini yanıtlayan Adalet Bakanı Sadullah Ergin şu rakamları açıklıyor:
2002’de 66, 2003’te 83, 2004’te 164, 2005’te 317, 2006’da 663, 2007’de 1011, 2008’de 806, 2009 yılının ilk 7 ayında ise 953 kadın öldürüldü. Sorulması gereken iki soru var:
Birincisi, sosyal, kültürel referanslarını İslami yaşamdan alan siyasetçilerin son 7 yıldır sürdürdükleri tek parti iktidarında, ne oldu da kadına yönelik şiddet bu denli ölümcül bir hal aldı?
İkincisi, Güneydoğu ve Doğu illerinde aile içi şiddetin artmasında bölgeye hâkim olan Kürt siyasetinin rolü nedir?
Bugün TBMM’de yapılacak “demokratik açılım” tartışmasını izlerken içimdeki ses sürekli “Yalnızca kadın olduğu için öldürülen insanların yaşama hakkını koruyamamak onurlu bir barışı getirebilir mi?” diye mırıldanacak.
Kurtulan, söz konusu soru önergesini 18 Haziran

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün; 26’sı yurtdışında toplam 146 “Fenerbahçe Derneği” olduğunu, bunların her birinin yaşadıkları yerin sorunlarıyla ilgilendiğini ve son 10 yılda Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü haline geldiğini öğrenmek için Mardin’e gitmek gerekiyormuş!
FB Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu üyesi Ali Koç’un hava muhalefeti nedeniyle Atatürk Havalimanı’ndan döndüğü gezi, sosyal amaçlıydı.
2008-2009 döneminde 12 bin ilköğretim çağındaki çocuğu giydirmeyi amaçlayan Fenerbahçe Derneği’nin yolu bu kez Midyat’a düşmüştü.
Mardin, Bursa ve New York Fenerbahçe Derneği’nin sponsorluğunda; Mardin ve çevresinde yaşayan ihtiyaç sahibi 2 bin ilköğretim çocuğu baştan aşağı giydirildi.
Yerel idarecilerin de katılımıyla şenlik havasında geçen törende dağıtılan koliler, “kişiye özel” olarak hazırlanmıştı.
Mardin’de FB Yönetim Kurulu’nu; Başkan Vekili Nihat Özdemir, derneklerden sorumlu Asbaşkan Mithat Yenigün ve üyelerden Serhat Çeçen temsil ediyordu.

Amerika’nın Saddam’ı devirmesiyle, yani 2003 yılından beri Kuzey Irak’ta Türk yatırımcılar cirit atıyor. MHP eski Van İl ve Tatvan İlçe Başkanı Orhan Nurduhan bölgeye ilk gelenlerdendi.
Nurduhan, Irak Kürdistan Bölge Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’in yanı sıra, Bağdat’ta otel ve enerji projelerini kovalıyor; Irak’taki yatırımlarının toplamı 350 milyon doları aşıyor.
IKBY Başkanı Mesud Barzani’nin akrabası ve Diyarbakırlı iş kadını Ferda Cemiloğlu savunma ve eğitim bakanlıkları, Makyol-Cengiz konsorsiyumu, Erbil Uluslararası Havalimanı, gazeteci İlnur Çevik ve AG İnşaat Süleymaniye Havaalanı’nı yaptı, Taş Yapı yollar döşedi, Yenigün “Erbil Kongre Sarayı”nı bitirdi, Bilkent, Süleymaniye’ye üniversite götürdü, Çukurova ve Pet Holding 7-8 tane petrol sahası aldı, Fethullah Gülen 10-11 okul ve üniversite açtı, son olarak Yüksel İnşaat 170 milyon dolara otoyol işi aldı; örnekler çok...

Remzi Gür mağaza baktı
IKYB’de 470 Türk müteahhidi bugüne kadar 5 milyar dolar civarında iş tamamladılar, yenilerini almaya devam ediyorlar.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan’ın ayak bastığı Erbil’de raflar Türk markalı ürünlerle dolmuş, binlerce

TÜSİAD, gönüllü kuruluş üst kimliğinin bir önermesi olarak, yeni başkanını seçeceği genel kurulu, “katılımcı demokrasi” renklerini belirginleştirmek için fırsata dönüştürme gayretinde.
Bunu nereden anlıyoruz?
Gerek TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, gerekse de TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç’un kamuoyuna verdikleri “üyelerin aidiyet duygusunu yukarı taşımaya” dönük mesajlarından.
Bu hafta TÜSİAD yönetimi, üyelerle temasa geçerek “eğilim yoklamasını” başlatıyor.
Yönetim kurulu başkanı ile birlikte yönetim kurulu üyeleri de ocak ayında toplanacak genel kurulda yenilenecek.
Ocak ayının üçüncü haftasında yapılacak genel kurulda istifa edeceğini açıklayan Yalçındağ’ın ikinci başkanlık dönemi 2010 yılı sonunda bitiyordu ve doğal olarak tüm yönetim kurulu üyelerinin de görev sonu takvimlerinin dolmasına bir yıl vardı.
Yönetim kurulu ile aynı sürelerde görev yapan YİK üyelerinin de yenilenmesi tartışma konusu olabiliyor.

Türkiye İş Kadınları Derneği’nin (TİKAD) kadına yönelik şiddet ve savaşlara karşı yürüttüğü kampanyanın bir parçası olarak, 20 Ekim’de düzenlediği, “Hepimiz Anneyiz ” konferansına davetli edilmelerine karşılık, “first leydilerin ” katılmaması dikkat çekiyordu.
Anlaşılan konferesa davetli lider eşleri, kamuoyuna ‘Kürt açılımı’ olarak yansıyan demokratikleşme sürecine dahil olmayı tehlikeli buldular.

Yalıda barışa atılan adım
Viyetnam’da savaşan, Körfez Savaşı’nda Amerikan ordularına komuta eden ve 2001 yılında Dışişleri Bakanı olarak girdiği Bush kabinesinden, Irak savaşına getirdiği eleştiriler nedeniyle 2005 yılında istifa eden General Colin Powell; terör sorununun çözümüne ilişkin; kimi zaman “ılımlı ”, kimi zaman “sert ” önlemler gerektiğini söylese de; panelin ruhuna uygun bir başlık vermeyi ihmal etmemişti; “Savaştan nefret ediyorum!”
Powell’ın, ABD Başkanı Obama’yı destekleyen sözleri, siyasiler tarafından yakından izleniyor.

ŞANGHAY

Uluslararası Tekstil Sanayicileri Federasyonu (ITMF) başkanlığına seçilen Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası TÜTİS Başkanı Halit Narin ve beraberindeki tekstil sanayicileri, 23-25 Ekim tarihleri arasında şanghay’da düzenlenen “Dünya Tekstil Sanayinde Yapılımsal Ayarlamalar” konulu konferansta, “Sanayi ile kalkınmayı nasıl gerçekleştirebiliz?” sorusunun yanıtını aradılar.
Türkiye’den gelen TÜTİS yönetim kuruluna seslenen Narin, ITMF’ye üyeliğin hayal olduğu yılları anımsatarak, “Arkamıza Çin’i, yanımıza da Amerika ve Avrupa’yı almalıyız” sözleriyle gönlünde yatan aslanı dile getirdi. Narin, yaklaşan tehlike olarak da Suriye, Sudan, Ukrayna Mısır, Ermenistan ve Irak gibi kapı eşiğinde bekleyen yeni pazarlara işaret etti..
Narin “10 yıl içinde Asya kendi para birimini kullanır” diyerek yeni dünyaya selam çaktı.

Tekstilciler medyayı sordu
Konferansın ana konuşmacısı Almanya’nın eski Başbakanı (1998-2005) ve Rus enerji devi Gazprom’un Denetim Kurulu Başkanı Gerhard Schröder’di. ABD’nin en çok izlenen TV kanallarından Fox TV yayınlarında, Afganistan savaşı ve ekonomik krizde aldığı tutumlardan dolayı eleştiri oklarını ABD Başkanı Obama’ya çeviren medya baronu Rubert