Barzani ve Talabani, Saddam döneminde kendilerine yardım eden Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a vefa borcunu, oğlu Ahmet Özal’a iş kapılarını açarak ödüyor
Irak Kürdistan Bölge Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, yanı başımızda yeni bir dünya kurarken, “Paran var mı?” diye sormadan teker teker Türkiye’den yatırımcı davet ediyordu.
İlk örnek 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel döneminde Talabani ile dostlukları kuran gazeteci İlnur Çevik olmuştu.
Babam, Cem Uzan ile beni uyardı
Hem Türkiye’nin ilk özel TV kanalı Star ile Kanal 6’nın kurucusu, hem de aynı dönemde babası başbakanlık makamında bulunan Ahmet Özal’a medya-siyaset ilişkisini de sordum, anlattı:
“IMF, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın özerkleşmesini talep ediyor ve bu yüzden Türkiye ile anlaşma imzalanamıyor. Medya hancı, siyasetçiler yolcudur. Bir gün babam beni ve ortağım Cem Uzan’ı yanına çağırıp, ‘Beni ekranlarınızda çok gösteriyorsunuz. Bu tutumunuz bana da, size de zarar veriyor. Halk tarafsızlığınıza saygı duymaz’ diye uyardı. Ondan sonra bazen öyle haberler yaptık ki, kabinedeki bakanlarla küstürdük.”
Özal, bugünün dili ile özetleyecek olursak, babasından “Yandaş medya olmayın” nasihatı aldığını vurguluyor.
‘ASKERE 5 SAAT BRİFİNG VERİRDİ’
Tarihi öznel koşullarından soyutlayıp tekrarlamak isteyenlerin bakış açısıyla verilmiş bir hüküm: Özal olsa Başbuğ’u görevden alırdı!
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da olduğu bir toplantıda, bir akademisyenin ortaya attığı “söz konusu rolü” soru cümlesine çevirip, Ahmet Özal’a yöneltiyorum.
Özal, “Necdetler olayı“ ya da “3N hadisesi“ olarak arşivlerde yer eden gelişmeyi şöyle anlatıyor:
“Babam atamayı imzalamadan bastırılan Genelkurmay davetiyesini, terbiyesizlik olarak gördü ve Öztorun’un istifasını istedi, Necip Torumtay’ı Genelkurmay Başkanı yaptı.”
Özal’ın anlatımı ile döneme tanıklık edenlerin aktarımları birbiriyle örtüşüyor. Ancak ortada dönem analizi yapmaya muhtaç bir durum da yok değil.
Öztorun o günlerde istifa gerekçesini “Özal ile aramda laiklik konusunda görüş ayrılığı var” diye açıklamış, ordunun içindeki darbe ateşi de sönmemişti!
12 Eylül’ün ekonomisti
Özal, babasının askerleri “ülkesini seven bir topluluk“ olarak gördüğünün altını çizerek bizi 12 Eylül dönemine götürüyor; “Bülend Ulusu hükümetinde babam başbakan yardımcısı olarak ekonominin yönetimindeydi. Kendisi ‘Ekonomik kararları almadan önce askerlere 5 saat brifing verir, onları ikna ederdim’ demişti” sözlerini aktarıyor.
Elbette, ekonomide liberal dönüşümün temelinin atıldığı “24 Ocak Kararları”, 12 Eylül 1980 rejiminin en belirgin karakteriydi.