Müthiş bir transfer...
Chelsea'de oynadığı dönemde, Şampiyonlar Ligi'nde, PSG'ye çok önemli bir gol atmıştı.
Hava toplarında çok iyi...
Son vuruşları ise akıl dolu.
Ondan Messi gibi çalımlar beklemeyin ama kaleyi görünce rakip savunma için çok tehlikeli birisi oluyor.
Bu sözler İngiltere'de kaldığım otelin gece çalışanı John'a ait.
Adı John ama kendisi Singapurlu.
Hepimizin malumu...
Almanya Futbol Federasyonu, Türk takımlarına kendi topraklarında seyircili hazırlık maçı oynanmasına izin vermiyor.
Değil büyük statlarda, antrenman sahalarında oynanan maçlara bile seyirci istenmiyor.
Bu nedenle Almanya sınırları içerisindeki Türk futbolseverler, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray başta olmak üzere birçok kulübün maçlarını seyredemiyor.
Bu durumun ortaya çıkardığı maddi zararı geçtim...
Fakat Türk futbolunun imajına verdiği zararı geçemem.
Bu zararın maddiyatında hiçbir rakam kendine rol bulamaz.
Almanya'nın, Fransa ile oynadığı yarı final maçını burada Alman futbolseverlerle birlikte seyrettik.
Yıllar öncesinde Bielefeld'e gelmişti...
O dönemde ise takımın başında Toshack vardı. Tek isteği ise takım oteline girerek futbolcuları çok daha yakından görmek, hatıra fotoğrafı çektirmek ve yanında getirdiği formasına imza attırmaktı.
Sırf bunlar için kilometrelerce uzaklıktan gelen Erdal Torunoğulları, bugün artık Beşiktaş'ta yönetici.
Zaten Torunoğulları ailesinin hemen hemen tüm fertleri Beşiktaşlı ve yıllardır Beşiktaş nerede kendileri oralardaydı. Sırf bu Beşiktaş sevgisi yüzünden, Erdal Torunoğulları'nın kardeşi Aykut Torunoğulları, Hollanda Beşiktaşlılar Derneği'ni kurdu. Bu sevgi devam ettikçe Torunoğulları Ailesi bu kulübe daha çok yönetici verir.
Gelelim bir başka aileye.
Futbol dünyasında Sinan Vardar'ı tanımayan yoktur... Futbol bilgisi onu hem yönetici hem yazar hem de yorumcu yaptı. Herkes kameraları sevdiğini düşünüyor ama onun sevdiği kameralar değil futbol konuşmaktır. Beşiktaş'ın bugünkü alt yapı sisteminin bir benzerini kendi yöneticiliği döneminde kurmuştu.
Üstüne üstlük taa o dönemlerde bile futbolun başına bir sportif direktör getirilmesini de istemişti.
Zaman Sinan Vardar'ı haklı gösterdi.
Kosta Rika karşısındaki Yunanistan'ı, tamamen Mitroglou'nun performansını görebilmek için seyrediyorduk. Bana ve Habertürk'ten meslek büyüğüm Vahap Hacıoğlu'na çok cazip gelen bir maç değildi. Dedim ya mesele Mitroglou'ydu. Ta ki Yunanistan'ın attığı beraberlik golüne kadar. Mekandaki Yunan garsonun sevincini gördükten sonra hem ben hem de Vahap Hacıoğlu “Mitroglou'nu bırak maça bak" dedik hep bir ağızdan. O sırada yanımızdan geçen bir gurbetçi kardeşimiz, yerde hala sevinen Yunan garsonu göstererek “Ağabey bunların kanı da bizim gibi deli akıyor" dedi gülerek. Haklı ama bu kan bence futbolun damarlarında akan kandı.
Bu sevinç kargaşasının içinden ise Vahap Ağabey'e “Mitroglou'yu nasıl buldun" diye sorarak çıkmaya çalıştım. “Beşiktaş hemen alsın" dedi. Sanki karşımda yılların fotomuhabiri Vahap Hacıoğlu değil de, Schalke'nin İzleme Komitesi Başkanı vardı. “On dakikada nasıl anladın iyi futbolcu olduğunu" diye sordum “İyi mi kötü mü bilemem ama güzel seviniyor. Sayfalarda sevinç fotoğrafları büyük girer" dedi. Hayatımda koskoca gezegende kendimi yalnız hissettiğim bazı anlar olmuştur. Ama böylesi hiç başıma gelmemişti. Ne diyebilirdim ki... Mesleki bakış açısına saygı
Çok iyi hatırlıyorum...
Önder Özen geçen yaz yapılan Almanya kampında söylemişti alt satırdaki sözleri.
"Bundan sonra menajerler İzleme Komitesi ile muhatap olacaklar" dedi.
Dedi ama...
Ertesin gün kampa menajer gelmişti.
Hatta Fikret Orman ile birlikte akşam idmanını da seyretti.
Hadi dedik o zaman kurumsallıkta yeni yeni adımlar atılıyordu.
Kampın en iyilerinden biriydin.
Senin Beşiktaş'ta sezonun en çok konuşulacak isimlerinden biri olacağın, ta o günlerden belliydi.
Bilic sana inandı ve sakatlıklarının neden oldukları dışında, sana her maç forma verdi.
Kariyerinin en parlak dönemini yaşıyorsun.
Hiç şüphesiz, Bilic seni yeniden futbol piyasasına sürdü.
Hırvat hoca sana “Sen Gökhan Töre'sin" dedi adeta.
Sana kim olduğunu ve neler yapabileceğini hatırlattı.
Hocana çok şey borçlusun.
Hugo Almeida...
Mustafa Denizli'nin dediği gibi bu ligin üstünde bir golcü.
Golcülüğünün yanı sıra asist özelliği de onu büyük futbolcu yapıyor.
Bakmayın siz Portekiz Milli Takımı'nın maç takip eden adamlarına.
Neymiş, Almeida'nın Kayserispor maçındaki performansını beğenmemiş arkadaş.
Sen önce o yıldızlar topluluğu olan Portekiz'in son beş senedir nasıl süründüğünün hesabını ver ülkene.
Gelelim Almeida'ya...
Dany transferi Beşiktaş'ın başını çok ağrıtır dedik... Söz dinletemedik.
Çünkü onlara göre medya, bu işten anlamazdı.
Sanki futbolun kitabını yazmış gibi hareket ettiler.
Halbuki futbolun kitabı falan yoktur... Tecrübesi vardır.
Geçmişten ders alma vardır.
Futbol, ukalalığı kaldırmaz.
Koskoca Roberto Carlos bile, Fransa'ya attığı o meşhur golü için “Nasıl oldu ben de bilmiyorum" deme mütevaziliğine gösterdi.