Geçenlerde bir yerde okudum Emre Belözoğlu'nu kimse yaptıklarıyla değil istatistikleriyle anacak.
Kısmen doğru...
Attıklarıyla lig tarihimizin en golcü isimlerinden biri ama kimse Hakan Şükür'ün kaçırdıklarını yazmıyor.
Az saç baş yoldurmadı Kral...
Başarılı ama ondan başka golcü de yoktu zaten.
Yiğidin hakkını verelim ama o dönemki şartları da hatırlatalım.
Sadece Kral mı?..
Ya Sergen Yalçın'a ne demeli?
Bülent Korkmaz...
Kariyeri bir çok takımdan çok daha havalı.
Galatasaray'ın yaşayan efsanelerindendir kendisi.
Hiç bir zaman ezildiğini görmedim... Tek koluyla bile cengaver gibi savaştı Avrupa arenalarında.
Şimdilerde ise teknik direktörlük yapıyor.
Bana göre teknik adamlığı, futbolcuyken kazandığı tüm krediyi tüketip bitiriyor.
Gökhan Töre ile olan atışmasını hepimiz biliyoruz.
Partizan Stadı'nda basın tribününe çıkarken, mecburen taraftarın arasından geçiyorsunuz. Hiç birinden ne bir ters laf ne de ters bir bakış gördük. Bir kilometre öteden Türk olduğumuz belli olmasına rağmen, kimse bize kışşt demedi. Stattan ayrılırken bir tanesi ise Türkçe “İyi geceler" dedi. Üstelik 4-0 yenilmiş olmalarına rağmen.
Hele o kale arkasındaki Sırp taraftarlar... Yemin ediyorum River Plate ya da Boca Juniors taraftarları gibiydiler. Bir an olsun susmadılar. Veli Kavlak ilk golü attığında bile tezahürata ara vermediler. Maç sonunda stadı terk etmedikleri için, onların önünde menemen bardağı gibi dizilen Partizanlı futbolcular soyunma odasına gitme cüretini gösteremediler. Slaven Bilic bile tünelin ağzında durdu onları seyretti uzun uzun. Basın toplantısında ise bu durumu “Partizan taraftarı bana Split günlerini hatırlattı" diye açıkladı.
Gerçekten eski Yugoslavya'nın o günleri güzel günlerdi. Avrupa'da apayrı bir ekoldü. Emperyalizm, elektiriği kablosuz kilometrelerce öteye taşıyan Sırp bilimadamı Nicola Tesla'ya ne yaptıysa, aynısını bu dahinin topraklarına yaptı. Futbolunu da bitirdiler eski Yugoslavya'nın.
Artık eski Yugoslavya'dan pek bir eser kalmadı ama, o
Asteras Tripolis'e saygı gösterip onu yakından tanımamız gerektiğini dile getirmiştik... Sadece dile geldi... Eyleme dönüşmeyen bu saygının sahaya olan yansımasını bu nedenle göremedik... Sonuç kayıp iki puan.
Bugün ise Beşiktaş, Tottenham Hotspur ile oynayacak. Siyah - beyazlı takım Londra ekibiyle en son oynadığında onlarda Berbatov, bu tarafta ise takımın başında Tigana vardı. Şimdi ise takımın başında Bilic var ama onlarda ise varoğlu var. Hele bir Nacer Chadli var ki, bakmayın Belçika vatandaşı olduğuna; bildiğin Faslı. Hep söylüyorum, Türkiye yatsın kalksın dua etsin Fas UEFA'ya bağlı değil. Yoksa papucumuzu Kuzey Afrika'ya çoktan atmışlardı.
Gelelim Eric Dier'e... İngiliz kulübü Tottenham Hotspur'un, Sporting Lizbon'dan transfer ettiği 22 yaşında İngiliz bir oyuncu. Diyeceksiniz ki, ne işin var bu yaşlarda elin Portekiz'inde ama çocuk gitmiş bir şekilde oralara. Önemli olan o değil önemli olan Premier Leauge'ye transfer olması.
Efendim Dier'in göç yollarını bir kenara bırakacak olursak, bu arkadaş gol bölgelerinde çok tehkileli bir savunmacı. Bakmayın stoper olduğuna, rakip kalecilerin korkulu kabusu kendisi. Diyeceksiniz ki gayet normal adam stoper, atar kafasını
Feyenoord ve Arsenal çıktığında günler öncesinden konuşmaya başlamıştık.
Birine sistem takımı diğerine ise İngiliz devi dedik, sayfaları ekranları meşgul ettik.
Fakat nedense aynı ilgiyi, Asteras Tripolis'e göstermiyoruz...
Hatta ikinci maçta Beşiktaş'ın karşısına çıkan Tottenham Hotspur için daha çok yorum yapıyoruz.
Asteras Tripolis var mı yok mu belli değil.
Sokaktaki adama “Asteras Tripolis" nedir diye soracak olsak herhalde bir kuyruklu yıldızın veya latince bir örümcek türünün ya da bir Yunan tapınağının adı diye cevaplar alma ihtilamiz çok yüksek olurdu.
O zaman bakalım Asteras Tripolis neymiş, ne değilmiş?
Dorde Milic seni ilk kadroya aldığında daha 17 yaşındaydın...
Osmaniyespor ile oynanacak maç öncesinde elinde kramponlarınla hocanın kapısının önünde beklemiştin.
Üstelik daha maça saatler varken.
Herkes sendeki bu oynama arzun ve futbol aşkına hayran kalmıştı o dönemlerde.
Nitekim çok koşarak ve çalışarak formayı bir aldın daha da geri vermedin.
O kadar çok çalışırdın ki, dönemin ünlü çizgi film karakterlerinden Atom Karınca'nın ismi lakabın olmuştu.
Hakkını vermek lazım, senin kadar hırslı ve çalışkanı hala gelmedi.
Bir Demba Ba haberi yazdık, bir tek canlı bombayla saldırmadıkları kaldı.
Eleştirilerini düzeyli yapanların başımın üstünde yeri var ama futbol bu ülkedeki bazı insanlar için din haline gelmiş.
Kendi annesine edilmesini istemeyeceği küfürleri başkaları için çok rahat kullanabiliyorlar.
Hukuki işlemleri başlattık o ayrı.
Futbolu din, taraftarlığı müritlik ve futbolcuları ise peygamber haline getirenlerden değil bana, kendisine bile fayda gelmez.
Geçtim bunları...
Demba Ba'nın kronik sakat olduğunu transfer stratejisi açısından söylendiğini bugünkü basında hepiniz okudunuz ve seyrettiniz.
Annesi - babası göçüp giden çocuklar, uykularından hiç uyanmak istemezler...
Çünkü ebeveynleri görebileceği tek yer rüyalarıdır.
Yalnızlığını bir tek rüyalarında hissetmezler.
Öyle bir yalnızlıktır ki o...
Ağlattığı zaman kendi dünyalarının arşı sallanır, kimseler bilmez.
Tıpkı beyazın, siyahı terketmesi gibi.
Ben hiç bu kadar siyahın, yalnız kaldığını görmemiştim.