Fenerbahçe’nin Ali Koç’tan başka alternatifi olduğunu düşünmüyorum. Ama Aziz Yıldırım’ın Anayasa Mahkemesi süreci kesinleşmeden Koç, bu role asla soyunmaz. Ali Koç, fırsat düşkünü bir başkan adayı değil. Kalbine Fenerbahçe’yi yerleştirmiş bir adam. Zaten gönlünde bu yatıyor
Süper Lig’in bitimine dört hafta kala Fenerbahçe, artık zirvede tek başına... Mantık olarak Fenerbahçe ŞAMPİYON... Niye mi?
Bunun yanıtını usta gazeteci Şansal Büyüka veriyor:
“Zaten Fenerbahçe şampiyon. Formaliteden bekleniyor. İsterse Fenerbahçe 4 maçını kaybetsin, Beşiktaş 4 maçını kazanacak mı? Averaj farkı kapanacak mı? Yani futbol kamuoyu aşırı bir hassasiyet göstererek Fenerbahçe’yi şampiyon ilan etmiyor. Herkes biliyor.”
Konuyu fazla uzatmıyoruz, Fenerbahçe’yi bu sezon farklı kılan, unsurları sıralamasını istiyoruz Usta’dan:
* “Fenerbahçe’yi ‘dokuz canlı canavar’ diye tanımlıyorum ben. 3 Temmuz 2011, yıl 2014. Üç sene geçmiş aradan. İki lig ikinciliği, birinde şampiyonluğu yarım puanla kaybetmiş. Bu sene lig şampiyonluğu. İki Türkiye Kupası, bir Avrupa Ligi yarı finali. Hangi takım başarabilirdi bunları? Çok net konuşalım başka bir kulüp darmadağın olurdu. Başkanından başlayarak camianın
3 Temmuz tarihinden bu yana üç yıl geçti... Yani Fenerbahçe’nin yaşadığı büyük travmadan bu yana tam üç yıl...
Ne yaptı bu üç yılda Fenerbahçe;
İki lig ikinciliği...
Bu sene gelen lig şampiyonluğu...
Şampiyon diyorum, çünkü sadece bir turu, bir kupası eksik...
Avrupa liginde yarı final...
Açık konuşalım, başkası olsa, un-ufak olurdu...
Fenerbahçe sarsıldı, sarsıldı yıkılmadı... Vuruldu, ölmedi...
Ersun Yanal adeta bu sezon ölümüne oynadı. Galatasaray derbisi öncesi ‘maça çıkma, ölürsün’ dediler. Ama tedavi görüp, takımını yönetti. Başkan Yıldırım, Ersun Yanal ile devam eder mi, Yanal kalır mı, bunda soru işaretlerim var
Hani, “Görünen köy, kılavuz istemez” deyimi var ya, tam Fenerbahçe’ye göre... Zirvenin rengi olağanüstü bir şey olmazsa SARI - LACİVERT... Bu gerçek, bizi her hafta Fenerbahçe’ye yönlendiriyor, manşetimize lideri yerleştiriyoruz, bunu da fazlasıyla hak ediyor.
Evet, ortada bir Fenerbahçe, bir de Ersun Yanal gerçeği var. Ustamız Şansal Büyüka’ya “Fenerbahçe’yi bu kadar farklı kılan nedir, hangi faktörlerdir?” sorusunu yönelttik... Usta, bu inanılmaz başarıyı tek kelimeyle özetledi:
“Yürek, Bilal yürek.” Nasıl yani?
* “Hem Antalya maçına hem de ligin geneline baktığımızda bu kadar puan farkını yaratan, Fenerbahçe’yi bu kadar ayrıcalıklı kılan çok temel bir neden var. Futbolu herkes aklıyla, kafasıyla, ayağıyla oynamaya çalışıyor. Fenerbahçe de bunu yapıyor ama bir yüreği var ki, farkı da burada ortaya çıkıyor. Yüreği ile diğer faktörleri besliyor Fenerbahçe... Düşün kardeşim, iki oyuncunun kafası, bir oyuncunun dudağı patlıyor. Takımın yarısı
Milliyet spor sayfası için yazıyı bitirmiş son cümleyi “Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’ne direkt giderse, Tolga’nın bu son dakikadaki mucize kurtarışını unutmasın... Bir kaleci bir maçı böyle kazanır” diye noktayı koymuştum... Nereden bileyim, son saniyede, kelimenin tam anlamıyla son saniyede Konya’nın beraberlik golünün geleceğini... Beşiktaş’ın kaderi mi bu? Bir önceki Karabük deplasmanında tek kale oynadı, son dakikada tek golü yiyip maçı kaybetti...
Konya karşısında ilk yarıda maçı koparabilir, ikinci yarıda kaybedebilirdi... Ama öyle ama böyle, son saniyeye önde girdi, maçtan berabere çıktı... İnanılır gibi değil... Bir kere ligin unutulmaz maçlarından biri oldu... Daha da önemlisi “vuranların değil, tutanların maçı” oldu... İlk yarıda İtandje mucizesi, ikinci yarıda Tolga efsanesi vardı sahada... Şunu kabul edelim; ilk yarının ikinci bölümünde Beşiktaş maçı koparıp götürebilirdi... Girdi, buldu, atamadı... Bir başka anlamda İtandje’ı geçemedi...
İkinci yarıda sanki roller değişti... Özellikle son bölümlerde Konyaspor, girdi, buldu, vurdu, her defasında Tolga duvarına çarpıp geri döndü... “Tolga maçı koparıp aldı” derken, son saniye golü geldi... Son saniye golü
Yanlışa bu kadar prim tanındığına göre, saygı, sevgi iflas ettiğine göre bu olaylar artarak devam edecek. Kendi futbolcusunun hareketlerine ‘yanlış’ diyen yönetim ya da ‘yanlış yaptık’ diyen bir yönetim gördün mü? Ne ekersek, onu biçiyoruz.
Galatasaray-Fenerbahçe maçının adı derbiydi, ama futbolumuz adına güzellikler bekledik, aradık, bulamadık. Maç mı, yoksa kavga mı, onu da anlayamadık!
‘Dağ fare doğurdu’ deyimi bile hafif kalıyor, derbide... Özeti:
12 SARI, 2 KIRMIZI... Topun oyunda kalma süresi, tam tamına 41 dakika... Fileleri bulan tek GOL...
Azerbaycan’dan maç öncesinde düşüncelerini MİLLİYET aracılığıyla paylaşan Mustafa Denizli, “Bize derbiyi yaşatın” sözleri askıda kaldı. Sağolsunlar, futbolu yaşatmadılar, fair-play’ı unuttular.
Futboldan çok ‘kavgayla’ damgasını vuran Galatasaray-Fenerbahçe maçını, usta gazeteci Şansal Büyüka ile “Dobra-Dobra”da masaya yatırdık.
Futbolumuz adına öfkeliydi, Büyüka... Sorularımıza yanıt verirken sıkıntılıydı, kelimeleri seçerken, zorlanıyordu, haklıydı:
Hani “rakibinin silahıyla vurmak” derler ya, Galatasaray onu yaptı... Fenerbahçe’yi Fenerbahçe‘nin silahıyla vurdu... Maç başladı, her yerde bastı, nefes aldırmadı, Fenerbahçeli oyuncuların yüzünü
kaleye döndürmedi... Anımsayın, Kadıköy’deki ilk maçta
Fenerbahçe aynısını yapmış, maçı kazanmıştı...
Galatasaray daha istekli, daha coşkulu, daha organize başlayan taraftı... Öyle ki, hem atak yaptı, hem de özellikle orta alanda Fenerbahçe‘ye “iki pas“ yaptırmadı... Galatasaray bu kadar atak görünürken, özellikle ilk yarıda Hakan Balta‘nın, Emenike’ye “tutkal” gibi yapışmasını gördük...
Büyük maçların büyük golcüsü Snejider, gene büyük ve mükemmel bir gol attı... Ama bu golde Melo‘nun asistinin hakkını teslim etmeliyiz... Topu Sneijder‘in önüne müthiş bıraktı...
Galatasaray sinirli olabilir anlarım, çünkü bıçak sırtı bir puan durumu var. Ama Aslantepe‘ye tarihinin belki de en rahat maçına gelen Fenerbahçe niye bu kadar sinirli başladı, sinirli oynadı anlayamadım...
Koşullar ne olursa olsun, Fenerbahçe takım kaptanı beş dakika içinde iki sarı karttan kırmızı kart görmez. Görmeye hakkı yok... Üstelik daha önce de hakem tarafından sözlü olarak uyarılmış olmasına rağmen...
Fenerbahçe’nin hocası Ersun Yanal, 27. haftada lig tarihinin en büyük puan farkını yakaladı. Ben Yanal’ın bu ülkede hak ettiği değeri gördüğünü düşünmüyorum. Elbette bu başarının mimarı futbolcular ama, lideri asla göz ardı edemezsin. Yiğidin hakkı Yanal’a teslim edilmeli
Her hafta Türk futbolunun röntgenini çeken ustamız Şansal Büyüka’nın, akıcı üslubuyla verdiği yanıtları siz değerli okuyucularımıza aktarmanın, paylaşmanın, keyfini yaşıyoruz. Söyleşilerimizde kantarın ibresini eşit tutuyor, tarafsızlık ilkesinden hareket ediyor, doğruları, futboldaki hataları masaya yatırıyoruz Usta’yla...
Futbolumuzun doğal olarak birinci maddesi lig şampiyonluğu... Fenerbahçe, iki ezeli rakibi Galatasaray ve Beşiktaş’a bir maç eksiğiyle (Trabzon karşısında hükmen kazanacağını da varsayarak) 13 puan gibi bir fark attı. Yani, ligin bitimine 7 hafta kala makası bir hayli açtı.
Usta’nın deyimiyle, “Fenerbahçe zirvede tek başına”...
Ölümcül kaza olmazİkinci yarının derbisi ise pazar günü Aslantepe’de oynanacak. Usta’ya bu maçı, derbiden çıkacak skorun şampiyonluğu etkileyip, etkilemeyeceğini soruyoruz:
“Fenerbahçe’nin oynayacağı iki derbi maçın sonucunun şampiyonluğu
Maçta, uzaktan yakından, havadan karadan, yarım gol pozisyonuna girmeyen, tek pozisyon bulamayan Karabükspor’un maçın tek golünü atması inanılır gibi değil...
Beşiktaş’ın ikinci yarıda kaçırdığı en az beş net pozisyonu görünce, “atamayana atarlar” diyelim ama, Karabükspor’un gol atacak hali bile yoktu.
Beşiktaşlı şimdi bu oyuna bakıp nasıl isyan etmesin? Nasıl “Adaletin bu mu futbol, adaletin bu mu dünya” diye dertlenmesin...
Ama futbol dünyası bu... Şakası yok, hatayı affı yok.
Gole bakın: Uzun bir kaleci vuruşu, Beşiktaş’ın hava topunu sektirmesi ve Eneramo’nun iğne deliğinden o topu ağlara göndermesi...
Hani derler ya “topun canı var “ diye, vallahi yalan değil...
İkinci yarıda sol arka direkte Almeida pozisyonunu aklınıza getirin... Almeida kaleye bir metre paralel çok sert bir orta yaptı... Üç Beşiktaşlı, en az beş Karabüksporlu o topun çevresinde... Birine dokunsa; kazayla, belayla dokunsa gol olacak... Kaleci Waterman’a dokunup korner oldu.