Hani “rakibinin silahıyla vurmak” derler ya, Galatasaray onu yaptı... Fenerbahçe’yi Fenerbahçe‘nin silahıyla vurdu... Maç başladı, her yerde bastı, nefes aldırmadı, Fenerbahçeli oyuncuların yüzünü
kaleye döndürmedi... Anımsayın, Kadıköy’deki ilk maçta
Fenerbahçe aynısını yapmış, maçı kazanmıştı...
Galatasaray daha istekli, daha coşkulu, daha organize başlayan taraftı... Öyle ki, hem atak yaptı, hem de özellikle orta alanda Fenerbahçe‘ye “iki pas“ yaptırmadı... Galatasaray bu kadar atak görünürken, özellikle ilk yarıda Hakan Balta‘nın, Emenike’ye “tutkal” gibi yapışmasını gördük...
Büyük maçların büyük golcüsü Snejider, gene büyük ve mükemmel bir gol attı... Ama bu golde Melo‘nun asistinin hakkını teslim etmeliyiz... Topu Sneijder‘in önüne müthiş bıraktı...
Galatasaray sinirli olabilir anlarım, çünkü bıçak sırtı bir puan durumu var. Ama Aslantepe‘ye tarihinin belki de en rahat maçına gelen Fenerbahçe niye bu kadar sinirli başladı, sinirli oynadı anlayamadım...
Koşullar ne olursa olsun, Fenerbahçe takım kaptanı beş dakika içinde iki sarı karttan kırmızı kart görmez. Görmeye hakkı yok... Üstelik daha önce de hakem tarafından sözlü olarak uyarılmış olmasına rağmen...
Melo da maalesef futbolun “fair“ tarafını dikkate alan bir oyuncu değil... Emre’nin kırmızısından sonra dilini çıkarışına, “nasıl attırdım” diye dalga geçişine hakem nasıl ikinci sarıdan kırmızıyı çıkaramadı, inanamadım... Kabul edelim ki, Melo da bizim ligde kart konusunda korunan iki- üç futbolcudan biri...
İkinci yarıda baktım, Emre’siz ve bir eksik Fenerbahçe, ilk yarıya oranla daha sakin ve en azından daha etkiliydi. Pas yapmaya başladı, rakip kaleye gelmeye başladı, ilk yarıda unuttuklarını, ikinci yarıda hatırladı... Ama ilk yarıdaki kötü ve sinirli başlangıcın altından kalkamadı... Bakmayın bitime dört dakika kala Melo’nun oyundan atılmasına... Bu dakikaya kadar maçta kalması “mucize“ gibiydi...
Aslında ikinci yarıya bir fazla başlayan, 1-0 önde sahaya çıkan Galatasaray’ın aynı tempoyu sürdüreceğini sanmıştım. İşi ilk yarıya oranla ikinci yarıda sanki biraz “rölanti“ye aldılar, belki bunda Fenerbahçe‘nin uyanışının, futbola dönmeye çalışmasının etkisi de oldu... Ama gene de net pozisyon Galatasaray’dan geldi... Burak, yetmişli dakikaların başında o golü yapabilse, ya da Volkan o
kurtarışı yapmasa sonuç daha erken sağlama
alınabilirdi...
Sonuç: Galatasaray ilk yarıdaki futboluyla maçı aldı... Fenerbahçe ilk yarıda futbolu unutup, sinire teslim oluşuyla maçı kaybetti... Bu maçtan aklında ne kaldı derseniz; müthiş bir Sneijder golü, süper oynayan iki stoper Semih ile Hakan Balta, Fenerbahçe kaptanının beş dakika içinde iki sarı kartla oyun dışında kalması, Kuyt ile Sow‘un ortadan kaybolması, Melo‘nun ilk yarıyı kırmızı kart görmeden tamamlaması ve Mancini ile Selçuk İnan arasında sahalarımızda
bugüne kadar az görünen diyaloğun yaşanması...