Galatasaray’ın Başkan ve yönetiminin ne yapmak istediğini, ne düşündüğünü anlamakta zorluk çekiyorum. Temmuz ayının ilk haftası bitiyor, Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak, ligde dördüncü yıldızı kovalayacak, transfer yapacak Galatasaray’ın halen resmi bir hocası yok... Bugüne kadar ne duydum, ne gördüm... Sonra gelen hoca elinde kocaman bir bahane ile işe başlıyor: Bu takımı ben kurmadım...
Üstelik, bakıyorum, gerçekleşmesi neredeyse mümkün olmayan hocaların peşinde günler harcandı... Klinsmann, Alman milli takımının hocası iken, eşi ve çocukları Amerika’da yaşıyor diye, ülkesini ve milli takımını terketti... Löw kariyerinin zirvesinde... Niye gelsinler, Türkiye’yi niye tercih etsinler... Üstelik gelen hocaların nasıl rezil olup döndüklerini artık onlar da biliyor...
Şimdi de Dünya Kupası’nda başarısız olduğu için İtalyan Milli Takımı’ndan istifa etmek zorunda kalan Prandelli... Eee bugüne kadar “illa da Alman ekolü“ diyordunuz, ne oldu da şimdi İtalyan Prandelli’ye döndünüz... Demek ki bir sisteminiz, bir prensibiniz yok, günlük bir trafiğiniz var... Yol nereye götürürse...
Önünde Mustafa Denizli duruyor... Üç büyükleri de şampiyon yapmış, tesadüf mü? Tam 19 yıl sonra
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Fenerbahçe, açık ara götürdüğü ligde yine puan farkıyla şampiyonluğa ulaştı. Hani herkesin espriyle söylediği, “Şampiyon belli, ikinci kim?” sözü adeta bu sezon için söylenmiş gibiydi. Biz de ustamız Şansal Büyüka ile bu sezona bir ayna tutalım, iyi yapanı onore edip, kötülük demeye dilimiz varmıyor ama yanlışlıkları da göz önüne getirelim istedik.
Galatasaray-Beşiktaş yarışında, Kartal ikinciliği teslim etti. Aslında ikisi de birbirine ikram etmek için uğraştı durdu. Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılma gibi bir bonusun olduğu bu yer için neden futbolcular motive olamadı?
* Sevgili Bilal, doğru söylüyorsun. Çok uzun haftalar Galatasaray ile Beşiktaş arasında ikincilik için bir ikram yarışı oldu. Daha önceki haftalık röportajlarımızda da “Galatasaray daha yakın” diye belirtmiştim. Neden olduğunu söyleyeyim; Beşiktaş’ın rakiplerinin stadı var, kendinin yok. Beşiktaş ‘ın bütçesi rakiplerine oranla çok daha az. Beşiktaş’ın kadro derinliği ve kalitesi Fenerbahçe ve Galatasaray’ın gerisinde. Beşiktaş derbi maçı kazanamadan ligi bitirdi. Bu şartlarda iki rakibini geçmek çok kolay değil. Buna rağmen, şansı birkaç kez yakaladı, ama kadronun yeterli
Somalı Salih bu yüzden hiç sevmezdi akşam vardiyasını... Fenerbahçe’nin maçı oldu mu, izleyemezdi, dinleyemezdi, anında herşeyi öğrenemezdi...
Oysa yaşamında iki şey vardı; Kömür kokulu ekmek parası, bir de Fenerbahçe sevdası...
Salı günü güle- eğlene girdiği madenden, gecenin onikisinde çıktı... Yürüyerek değil, arkadaşlarının taşıdığı sedyede cansız bedeniyle...
Ne kömür kokulu ekmek parası, ne Fenerbahçe sevdası...
Hiçbiri, ama hiçbiri kalmadı...
Oysa Cuma için hazırlıklıydı...
Fenerbahçe, Kayseri deplasmanında oynarken, Somalı Salih, yerin yedi kat altında kömüre kazma sallayacaktı... Yüzünde kömür karası, yüreğinde Fenerbahçe sevdası...
Fenerbahçe tam şampiyonluk kupasını alırken, o alın terinin, büyük emeğin sahibi futbolcular kariyerlerinin en mutlu günlerini yaşarken, milyonlar ve şampiyonlukla kucaklaşırken, tribünlerin bir bölümünden “Alex” diye tempo tutmak, en hafif ifadeyle, evet en zarif, en kibar ifadeyle “Alın terine ihanet”tir. Bu asla kabul edilemez
Fenerbahçe şampiyon oldu, Fenerbahçelilere bir haller oldu. Futbolcu, hocasını şikayet ediyor, bir kısım taraftar “Alex” diye tempo tutuyor, başkanı bu grup için çok ağır ifadeler söylüyor. Şansal Büyüka ile söze buradan başladık. Her kulüple ilişkileri çok iyi olan Usta’dan, Fenerbahçe içerisinde yaşananlara projeksiyon tutmasını istedik.
Beş ağır abİ!
Ersun Yanal ile futbolcular arasında yaşandığı iddia edilen sorunlar ayyuka çıktı. Sizce bir sorun var mı?
* Fenerbahçe’de Ersun Yanal ile bazı futbolcular arasında sorun olduğu kesin. Bu konuda kulüpten bir yalanlama yapılsa bile kesin. Geride bıraktığımız hafta, takımın beş “ağır abi”si Başkan’ı toplantıya çağırıyorlar. Yanal’dan şikayetçi oluyorlar. Allah’ı var, “Ne istemeyiz” diyorlar, ne de “ Ertuğrul Sağlam gelsin” diyorlar. Bu konuda haklarını yemeyelim. Ama Başkan kanalıyla Hoca’ya
Fenerbahçe, belki de sezonun en iddiasız maçlarından birinde, sezonun en iyi futbollarından birini oynadı... “Harç bitti, yapı paydos” anlayışı egemen olur mu diye düşünürken, inşaata ilk kazmayı vuruyor gibi hırslıydılar...
Ersun Yanal, seyircisi önündeki maça tam kadrosu ile çıkarak, koca bir sezonun yükünü taşıyan futbolcularına ve seyirciye saygılı davrandı... Futbolcular “işi bitiriyor” gibi değil, “işe yeni başlıyor” gibi ciddi, hırslı, istekli ve iyi oynayarak, mesleklerine, tribündeki ve ekran başındaki milyonlarca izleyicilerine çok saygılı bir final yaptı...
Aslında her şampiyonluğun bir öyküsü, bir değeri ve önemi, tarihte ayrıcalıklı bir yeri var... Buna rağmen 18 şampiyonluğu toplasanız, gene de bu 19. şampiyonluk hepsinden çok daha değerli, önemli, dahası anlamlı...
Bakıyorsunuz, sezonun kötüsü yok, kötü adamı yok... Mercekle arasanız bulamazsınız... İyiler var, daha iyiler var, ama kötüler yok... İlk büyük takım hocalığında, en değerli, en anlamlı şampiyonluğa imza atan bir Ersun Hoca var... Kadıköy’deki maçta, hoca da, futbolcular da, kendilerine yakışır, şampiyona yakışır bir final yaptılar... Benim ilgimi çeken, ilk gol sonrası, Sow’un sevincini, saha
Akhisar Belediyespor’un “Şampiyonu alkışlaması”, karabulutlar arasında bunalan yüreklere bir güneş gibi doğdu. İçimizi ısıttı. İçten ve katıksızdı. Bu güzellikleri daha yaşamadan, bir büyük rezaleti gözümüzün içine sokuyorlar. Yönetici Mahmut Uslu’nun yumruklanması, herhalde bu rezillik yarışında varılan son nokta olmalı
Spor sahalarındaki güzellikler yüreklere su serperken, çirkinlikler ise sporseverleri korkutuyor, ürkütüyor, gelecek adına karamsarlığa itiyor. Dobra Dobra’ya bu hafta güzelliklerle başlamayı düşünürken, Akhisar Belediye’nin Fenerbahçe’yi alkışlamasını konuşalım isterken, basketbol sahalarında yaşananlar karşısında irkildik.
Fenerbahçe’nin Akhisar maçı öncesinde yaşanan bir tablo var ki, pek alışık değildik. Ama Galatasaray taraftarının, Fenerbahçeli yönetici Mahmut Uslu’ya saldırmasına da alışkın değiliz!
* Akhisar Belediyespor’un “Şampiyonu alkışlaması”, karabulutlar arasında bunalan yüreklere bir güneş gibi doğdu. İçimizi ısıttı. İçten ve katıksızdı. Hesapsızdı. Nitekim Akhisar, şampiyonu alkışlarla karşılayıp, gollerle uğurladı. Demek ki maç öncesi dostluk, rakibe saygılı ve centilmen olmak, sahada mücadele etmeyi , kazanmayı engellemiyor. Bizde
Zirveye varana kadar, bayrağı dikene kadar kan-ter içinde kalırsın... Gücünü, gönlünü son noktasına kadar kullanırsın... Hani maksimum güç var ya, o noktaya varırsın...
Bayrağı zirveye diktiğin an, o bayrak dalgalanmaya başladığı an, en mutlu andır...
Sonrası rahatlarsın, soluklanırsın, rahat nefes almaya başlar, kafana göre takılırsın... Artık işin tadını çıkarmaya başlarsın...
Hedefe varana kadar yakaladığın maksimum gücü, hedefe vardıktan sonra asla bir daha yakalayamazsın...
Kim ne derse desin; Fenerbahçe kalan haftaları, kalan maçları bu duygularla oynayacak, bu duygularla tamamlayacak...
Nitekim bunu Akhisarspor maçında gördük... Kalan iki maçında da muhtemelen göreceğiz...
Ama bu Akhisarspor’un galibiyetine gölge düşürmesin... Fenerbahçe‘yi büyük bir centilmenlik gösterip alkışlarla karşıladılar, gollerle uğurladılar...
Usta gazeteci Şansal Büyüka, Süper Lig’nin bitimine üç hafta kala şampiyonluğunu ilan eden Fenerbahçe’nin bu büyük başarısını iki cümleyle özetledi:
Birincisi:
“İsyanın, direnişin adı Fenerbahçe.”
İkincisi:
“Bu şampiyonluk, başka şampiyonluk.“
Lafı uzatmadan, bu iki cümlenin açılımını istedik Usta’dan:
“Bu 19. şampiyonluk bir tarafa, 18 şampiyonluk bir tarafa... Bu şampiyonluk, hepsine bedeldir.”