Milliyet spor sayfası için yazıyı bitirmiş son cümleyi “Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’ne direkt giderse, Tolga’nın bu son dakikadaki mucize kurtarışını unutmasın... Bir kaleci bir maçı böyle kazanır” diye noktayı koymuştum... Nereden bileyim, son saniyede, kelimenin tam anlamıyla son saniyede Konya’nın beraberlik golünün geleceğini... Beşiktaş’ın kaderi mi bu? Bir önceki Karabük deplasmanında tek kale oynadı, son dakikada tek golü yiyip maçı kaybetti...
Konya karşısında ilk yarıda maçı koparabilir, ikinci yarıda kaybedebilirdi... Ama öyle ama böyle, son saniyeye önde girdi, maçtan berabere çıktı... İnanılır gibi değil... Bir kere ligin unutulmaz maçlarından biri oldu... Daha da önemlisi “vuranların değil, tutanların maçı” oldu... İlk yarıda İtandje mucizesi, ikinci yarıda Tolga efsanesi vardı sahada... Şunu kabul edelim; ilk yarının ikinci bölümünde Beşiktaş maçı koparıp götürebilirdi... Girdi, buldu, atamadı... Bir başka anlamda İtandje’ı geçemedi...
İkinci yarıda sanki roller değişti... Özellikle son bölümlerde Konyaspor, girdi, buldu, vurdu, her defasında Tolga duvarına çarpıp geri döndü... “Tolga maçı koparıp aldı” derken, son saniye golü geldi... Son saniye golü demişken, gol öncesi korner noktası civarında Jones’a bir faul var, hakem “devam” dedi... Bu sene çoğu pozisyon gibi, bu pozisyonda çok konuşulur, çok tartışılır... Bitmedi, Gekas’a gelen gol pasında da elle bir oynama var... Yani hem faul, hem hentbol... Ayrıca ilk yarıda çok net bir Beşiktaş atağında Almeida’ya nasıl ofsayt bayrağı kalktı, anlayamadım... Bu Beşiktaş’ın en net gol pozisyonuydu... Bir de Selim’in Almeida’nın üstüne çıkışı... Hakem verse, hiç kuşkusuz “niye verdin” diyen olurdu... Ama şimdi de haklı olarak “niye vermedin” diyenler var...
Kim ne derse desin, sonuçlar ne olursa olsun, Beşiktaş iyi takım... Böyle bir orta alanın, Süper Lig’de olduğunu düşünmüyorum... Savunmanın sağında oynasa bile Atiba, Jones, Veli ve Olcay arı gibi koşuyorlar, bozuyorlar, nefes aldırmıyorlar, ama işin kötü tarafı şu, bu mükemmel gösteriye üretkenliklerini katamıyorlar... O zaman gol yükü geliyor, Almeida’nın sırtına biniyor... O da iyi gününde olmayınca Beşiktaş çok ama çok pozisyona giriyor, ama atabileceğinin en azını atınca böyle “yol kazalarına” uğruyor...
Nitekim, daha ilk yarının ikinci bölümünde kopup gidecek olan maç, geldi son saniyeye sıkıştı... Hadi bir kaçırdın, iki kaçırdın... Hadi rakip kaleci bir kurtardı, iki kurtardı... Ama Oğuzhan’ın golünde de gördük... Mağlup edilemeyecek bir kaleci var mı ?
Konyaspor’un hakkını teslim etmek lazım... İlk yarının ikinci bölümünde büyük Beşiktaş baskısı sırasında kalecisinin ellerine sığınan Konyaspor, ikinci yarıda gerçekten etkili oynadı... Golü yedi, pes etmedi, direndi ve son saniye golünü buldu... Bu sezonun en mükemmel maçlarından birini izledik... Ama şunu kabul etmek zorundayız... O da, Beşiktaşlının isyan ettiği kaderi... Karabük’te hak ettiği bir maçtan yenilgi ile ayrıldı... Konya karşısında “maçı kazandım” derken, faulle hentbolla karışık gelen son saniye golüyle beraberlikle ayrıldı... Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılamazsa, hiç kuşkunuz olmasın, son iki deplasmanı Karabükspor ve Konyaspor maçında kaybettiği beş puan, bunun nedeni olacaktır... Kötü oynarsın, kaybedersin eyvallah... Ama Beşiktaş çok iyi oynadığı son iki deplasman maçından sadece bir puanla çıktı... Beşiktaşlı isyan etmesin de, kim etsin...
Elbette bu maçtan sonra çoğu maçta olduğu gibi hakem kararları konuşulacaktır... Ama konuşulması ve hakkının teslim edilmesi gereken iki dev adam var... O da “vuranların değil, tutanların maçındaki” iki kaleci; İtandje ve Tolga... Elleriniz dert görmesin...