Maçta, uzaktan yakından, havadan karadan, yarım gol pozisyonuna girmeyen, tek pozisyon bulamayan Karabükspor’un maçın tek golünü atması inanılır gibi değil...
Beşiktaş’ın ikinci yarıda kaçırdığı en az beş net pozisyonu görünce, “atamayana atarlar” diyelim ama, Karabükspor’un gol atacak hali bile yoktu.
Beşiktaşlı şimdi bu oyuna bakıp nasıl isyan etmesin? Nasıl “Adaletin bu mu futbol, adaletin bu mu dünya” diye dertlenmesin...
Ama futbol dünyası bu... Şakası yok, hatayı affı yok.
Gole bakın: Uzun bir kaleci vuruşu, Beşiktaş’ın hava topunu sektirmesi ve Eneramo’nun iğne deliğinden o topu ağlara göndermesi...
Hani derler ya “topun canı var “ diye, vallahi yalan değil...
İkinci yarıda sol arka direkte Almeida pozisyonunu aklınıza getirin... Almeida kaleye bir metre paralel çok sert bir orta yaptı... Üç Beşiktaşlı, en az beş Karabüksporlu o topun çevresinde... Birine dokunsa; kazayla, belayla dokunsa gol olacak... Kaleci Waterman’a dokunup korner oldu.
Olana bakın, olmayana bakın... Eee, futbol belki de bu yüzden kitleleri büyülüyor.
Baktığımızda Beşiktaş da, ilk yarıyı pozisyon adına ıskaladı. Ama ikinci yarıda üçü Mustafa Pektemek’ten, beş net pozisyonu var. Hele Mustafa’nın göğsüyle kontrol edip, röveşata ile kaleye gönderdiği top ağları bulsa, haftanın değil, şimdiden yılın golü olurdu...
Aslında Karabükspor topun arkasına iyi geçmesine rağmen hücuma çıkarken inanılmaz top kayıpları yaptı. Ancak her Beşiktaş atağında, bir kusuru dışında Mabiala “dokuz canlı canavar” gibi oynadı. Mabiala’nın yanına Samba Sow’u, Hikmet’i de koyalım.
Bilic, son yarım saatte kurtarıcı olarak Kerim Frei’yi oyuna sürdü ama, Kerim’i sahada gören olmadı. Karabükspor, Oğuzhan’a özel önlem ararken, buna bile gerek kalmadı. Onuncu dakikada sakatlanan ve sonraki yirmi dakikada sahada dolaşan Oğuzhan, bir anlamda Karabükspor’u korkularından da kurtardı.
Beşiktaş özellikle ikinci yarıda kazanmak için her şeyi yaptı ama bir şeyi yapamadı, yani gol atamadı. O zaman ne oynarsan oyna, hepsi nafile...
Beşiktaşlı kazanamadıktan sonra, son dakikada gelen gole de fazla üzülmesin. Ha beraberlik, ha mağlubiyet... İkincilik, hatta şampiyonluk kovaladığın bu “hesap-kitap” döneminde kazansan “kaymaklı ekmek kadayıfı” olacaktı.
Öyle ya, sen kazanmışsın, bu akşam Galatasaray oynuyor, hayaller kurup, umutlar yeşertip Galatasaray’ın puan kaybetmesini bekleyecektin. Bitmedi, bir sonraki hafta Galatasaray-Fenerbahçe maçı... Rakiplerinden biri, ya da ikisi birden puan kaybedecek. Hele Galatasaray kaybederse... Ufukta direkt katılacak bir Şampiyonlar Ligi...
Beşiktaş maçı kaybederken, bu umutları, bu hayalleri de ağır darbe yedi. Bilic maçtan önce boşuna “sezonun en önemli maçını oynuyoruz” demedi.
O sezonun en önemli maçı Beşiktaş’ın avucunun içine, ayaklarının dibine kadar geldi.
Beşiktaş bu büyük şansı ve fırsatı tepti.
Üstelik rahat kazanacağı bir maçta...
Beşiktaşlı, umarım sezon sonunda “ah Karabük maçı” demez.