BİLAL MEŞE SORDU ŞANSAL BÜYÜKA YANITLADI
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Aziz Yıldırım 2015 seçimlerinde Kadıköy’den bağımsız ya da herhangi bir partiden aday olsa açık ara kazanır. Bir dava uğruna 300-400 bin kişi toplanıyorsa, öyle bir insanın aday olduğunda milletvekili seçilememesi mümkün değil. Bunları konuşmak erken. Yıldırım’ın ne olacağı belli değil. Bana göre B, C planı da vardır
Süper Lig’in zirvesinde ateş bacayı sardı! Bu oyunda evdeki hesap, hiç çarşıya uymaz. Bir anda tepetaklak olursunuz, feleğiniz şaşar, rakiplerinizin iştahını kabartırsınız!
Aslan pusuda, Kartal, yeniden kanatlandı, zirve hesapları yapıyor. Eee bu oyunun güzelliği de aslında burada yatıyor.
Öngörüleriyle, hedefi 12’den vuran usta gazeteci Şansal Büyüka’nın söylemleri bir bir yerini buluyor. 19 ve 20. haftaların lider için çok önemli olduğunu defalarca dile getiren Büyüka ile söyleşimize lider Fenerbahçe ile başlıyoruz.
Usta’ya pazar günü gerçekleşen ve yüksek bir katılımın olduğu “Adalet yürüyüşü”nü anımsatıyoruz:
Günümüzün Türkiyesi feryat ediyor; Herkes için adalet... Evet herkes için adalet... Beşiktaş için, Bursaspor için, kim oynuyorsa, hangi ligde oynuyorsa, herkes için adalet... Ama görüyoruz ki, sahaya adalet dağıtmak için çıkanlar, adalete darbe üstünü darbe vuruyorlar...
Beşiktaş- Bursa maçında da üzülerek gördük ki, adalet yerle bir oldu... İlk yarının son dakikalarında Ersan- Civelli mücadelesine dikkat... Hakem istese, görmezden gelmese, Ersan’ın, Civelli’ye arkadan Kırkpınar güreşlerindeki gibi sarılışında penaltı noktasını gösterirdi... Bu pozisyona gözlerini kapadı İlker Meral, adaletin vicdanı sızladı... Hemen sonrasında Ersan’ın Civelli’ye darbesinde çıkan kırmızı kart... Elbette Ersan’ın bir eylemi var ama en fazlası sarı kart... Kırmızı nereden çıktı kardeşim?.. Nerede kaldı adaletin?.. Üstelik pozisyonun içindeki Civelli... Yani ligin yangına körükle giden, ateşin altına benzin dökmekten çekinmeyen oyuncularından biri... Bu Civelli’nin kaçıncı vukuatı... Kardeşim güzel oyuna, meslekdaşlarının alın terine biraz saygın olsun...
Adaleti kendi sağladı
Bir de çizgi hakemleri tabi... Karışmıyorlar, bir çuval inciri berbat ediyorlar... Karışıyorlar, dağlara taşlara
BİLAL MEŞE SORDU DUAYEN GAZETECİ ŞANSAL BÜYÜKA CEVAPLADI
ŞANSAL BÜYÜKA İLE DOBRA DOBRA
Yunus Yıldırım’dan sonra ne yaparsan yap. Kaybolan hakkı geri verebilecek misin? Alt liglerde maç verilecekmiş. Alt liglerdeki takımların günahı ne! Yıldırım’ın bundan sonra Süper Lig’e dönebileceğini düşünmüyorum. Bir senesi kaldı zaten. Bana göre hakem Yunus Yıldırım jübilesini pazar günü yaptı
Usta gazeteci Şansal Büyüka, söyleşilerde, yeşil saha dışına çıkmamaya, hep bu oyunun içinde kalmaya özen gösterir.
Gazetecilik ilkelerine sıkı sıkıya bağlıdır, asla önyargılı değildir. Hele hele, ‘söylemiştim’ gibi lafları da pek sevmez. Ne var ki, Usta’nın analizleri, öngörüleri hep haklı çıktı.
Usta, ‘Fenerbahçe’nin gazı kaçtı’, hatta, ‘Hazıra dağ dayanmaz’, şeklindeki söylemleri her ne kadar tepki de çekse, ligin bugünkü fotoğrafı onu doğruluyor.
Fenerbahçe’nin iki hafta üst üste yenilmesi, Galatasaray’ın göz kamaştıran futbolu ve de aldığı galibiyetler, zirve hesaplarını da alt üst etti. Büyüka, söylemlerinde hakemleri eleştirmemek için kılı kırk yarar, ‘insanın olduğu yerde hatalar vardır’ felsefesinden yola çıkar.
Fenerbahçe daha iki hafta önce liderlik koltuğunda 10 puan farkla şampiyonluk yolunda rahat bir yolculuk yaparken, Eskişehir’de girdiği ve sarsılıp huzursuz olduğu “türbülanstan“ Sivas’ta da çıkamadı...
Ama bu defa mağlubiyetin geçerli bir mazereti var: O da maçın hakemi Yunus Yıldırım...
Kabul edelim ki, Fenerbahçe, karşısında Sivasspor’dan önce hakem Yunus Yıldırım’ı buldu...
Daha ilk dakikalardaki penaltıyı bir “görme engelli” vatandaşımız görürdü, Yunus Yıldırım, görmediyse “ayıp”, görüp de vermediyse “daha da ayıp”...
Diyorlar ki “beşinci hakem verdirmedi...”
Bu pozisyon için Yunus Yıldırım‘ın beşinci hakeme ihtiyacı mı var?...
Elbette yok... Hadi “var” diyelim, beşinci hakem “burnunun ucundaki” pozisyonu görmezse, ne işi var, o çizgi hakemliğinde...
BİLAL MEŞE SORDU DUAYEN GAZETECİ ŞANSAL BÜYÜKA CEVAPLADI
Dobra Dobra da ibreyi, Kartal’a çevirdik. Usta’yla Erciyes maçını masaya yatırdık.
Erciyes’i yenerken zorlandı Beşiktaş.
**“Beşiktaş’ın geri dörtlüsünde sıkıntı var. Onun dışında Beşiktaş’ın orta alanıyla hücumcularıyla Galatasaray ve Fenerbahçe’den bir eksiği yok. Ligin ilk 4 haftasındaki Beşiktaş’ı yere göğe koyamadık. O oyuncuların hepsi daha sonra geriye gitti.”
Kim suçlu, Bilic mi, yoksa futbolcular mı?
**“Bundan Bilic’i sorumlu tutarım. Futbolcuların profesyonelliklerini sorgularım. Erciyes maçı şu bakımdan önemli. Fernandes, Oğuzhan, Gökhan uzun zamandır gol atamıyorlardı. Golle buluşmaları, iyi futbol oynamalarını sağlayabilir. Kaldı ki o gollere rağmen Fernandes ve Oğuzhan’ın eski kalitelerini yakalayamadıklarını düşünüyorum. Olcay hep şunu yapıyor. Sezon başında kötü başlıyor, sonradan açılıyor. Olcay kötü oynadı, ancak düzelecektir.”
Son dakika transferi Jones ve Dany var?
Ayaz gece, boş tribünler, insanın üstüne üstüne gelen beton yığınları, berbat bir zemin ve korkudan özellikle ilk yarıda Beşiktaş yarı sahasına geçmeyi bile düşünmeyen bir Kayseri Erciyesspor...
Bu kadar kötü şartların buluştuğu, bu kadar ayaz bir geceyi Beşiktaş değil, Barcelona gelse zor ısıtırdı... Beşiktaş’ta özellikle ilk yarım saat içinde bu kötülerin arasında kaldı... Sonra ilk yarının son çeyreği, ardından ikinci yarının ilk çeyreği... Bu dakikalarda Beşiktaş’ın ısındığı, ısıttığı dakikalara tanıklık etti... Üstelik, uzunca bir süredir kepenk kapatanlar, en azından golleriyle dükkanı yeniden açtılar... Fernandes, Gökhan ve Oğuzhan golü hatırladılar, hatırlattılar... Umarız bir daha kepenk kapamazlar... Çünkü açmaları epey uzun sürüyor... Keşke Olcay da, en azından golüyle “dükkanı açanlar” kervanına katılabilseydi... Ama Olcay’a alıştık... Maraton’a yavaş, hatta kötü başlar, sonra hızlanır, sonra düzelir... Geçen sezon öyle oldu, bu sezonun ilk yarısı öyle oldu, sanırım ikinci yarının genel gidişi de Olcay için öyle olacak...
Goller demişken, Fernandes’in golünde, Olcay’ın, topu Gökhan ‘la buluşturması, Gökhan’ın, o topu “lokum tadında” Fernandes’e bırakması ve
Fenerbahçe, deli, dolu, coşkulu oynuyor... Hevesi, isteği müthiş... Kazanma arzusu mükemmel...
Ama bu coşkuyu üretime götürecek, organizasyonu, koordinasyonu yok...
Topa basacak, araya bırakacak, oyunun temposunu ayarlayacak...
Cristian, Meireles, Mehmet Topal, oyunu kuran değil, genellikle rakibe bozan oyuncular...
İyi bir Alper olsaydı, Holmen aşısı tutsaydı, Salih kendini bulsaydı, bu eksiklik büyük ölçüde çözülürdü...
Onlar da olmayınca Fenerbahçe bu müthiş coşkusuna rağmen koordinasyonu sağlamakta sıkıntı çekiyor...
Ancak şunu hemen söylemeliyiz...
Türkiye futbol teknik direktörü Fatih Terim’in, Antalya’da birinci lig takımlarının hocaları ile yaptığı toplantı, futbolu derlemek, toparlamak, yeniden yapılandırmak adına bir “milat” olabilir... Biz “penaltıydı, değildi”, “iyi yönettin, kötü yönettin”, “sen haklısın- ben haklıyım“ ve birbiri benzeri ve birbirinden saçma tartışmalarla yılları boşa tüketip bu günlere geldik... İlk defa uyarıcı, sahici sesler duyuyorum... Üstelik buna yabancı hocalar da dahil... Aralarında “gerekirse maça çıkmayalım“ diyenler var... Çünkü görüyorlar... Kulüplerde para yok, plan yok, program yok, mali disiplin hiç yok, Hikmet Hoca’ya göre bazı kulüplerde antrenman yapacak saha bile yok... Tabir yerindeyse, çuvalla para almalarına rağmen...
Bir Hoca, bir takımda, bir sezonu tamamlayamıyor... Futbolcunun parasızlıktan anası ağlıyor... “Sözleşmeyi uzatmam“ diyen kadro dışı kalıyor... Sanki futbolcu değil, esir pazarında köle gibi... Transferde gelsin 10 futbolcu... Fazla değil, üç ay sonra ara transferde gene gelsin 10 futbolcu, gitsin beş oyuncu... Milyon dolarlara aldığını bedava yolla... Bedava sayılacak adamlara milyon dolarları verip transfer yap...
Komite, ortak akıl yok
Mancini o