Somalı Salih bu yüzden hiç sevmezdi akşam vardiyasını... Fenerbahçe’nin maçı oldu mu, izleyemezdi, dinleyemezdi, anında herşeyi öğrenemezdi...
Oysa yaşamında iki şey vardı; Kömür kokulu ekmek parası, bir de Fenerbahçe sevdası...
Salı günü güle- eğlene girdiği madenden, gecenin onikisinde çıktı... Yürüyerek değil, arkadaşlarının taşıdığı sedyede cansız bedeniyle...
Ne kömür kokulu ekmek parası, ne Fenerbahçe sevdası...
Hiçbiri, ama hiçbiri kalmadı...
Oysa Cuma için hazırlıklıydı...
Fenerbahçe, Kayseri deplasmanında oynarken, Somalı Salih, yerin yedi kat altında kömüre kazma sallayacaktı... Yüzünde kömür karası, yüreğinde Fenerbahçe sevdası...
Her zaman yaptığını yapacaktı...
Yukarıdaki arkadaşlarını tembihleyip, madene inecekti...
Maç saatinde, galerideki telefonlara ulaşacak, vardiya şeflerinden telsizini isteyecek, yukarıya bi şekilde Fenerbahçe’yi soracaktı... Her zaman sorduğu gibi;
“Maç kaç kaç, Fenerbahçe nasıl oynuyor, golü kim attı...”
Arkadaşları, alışkındı Salih’in bu telefonlarına...
Kulaklarını dayayıp dinledikleri transitörlü radyodan, Somalı Salih’e yayın yapacaklardı;
“Fenerbahçe tam dokuz eksikle oynadı... Ama öyle bir takım var ki, yedek diye sahaya çıkanlar, bir başka takımın ustası olur. Kaleci Mert, oyunun başında müthiş bir kurtarış yaptı... Fenerbahçe Cristian’ı, Cristian’da golü hatırladı... Kimsenin iddiası kalmayınca, maçın da iddiası kalmamıştı...”
Bu, Somalı Salih için hayatın vazgeçilmez alışkanlığı olmuştu...
Yıllardır sürdürdüğü, asla vazgeçmediği bu alışkanlığını ilk defa uygulayamadı...
Yerin yedi kat altından ne Salih’in sesi geldi, ne de yukarıdan arkadaşlarının cevabı...
Bizim adına “kader” dediğimiz, umursamazlığın, vurdumduymazlığın, insan yaşamına özensizliğin yüzlerce kurbanından biri olmuştu...
Ne kömür kokulu ekmek parası, ne Fenerbahçe sevdası...
Hiçbiri kalmadı...
Madenci için şair ne demiş;
“Karaymış bahtımız, kömürden kara
Ölmeden gömüldüm kara toprağa
Hiç mi değişmez garip manzara
Gülmeden gömüldüm kara toprağa...”