Şansal Büyüka

Şansal Büyüka

sansal.buyuka@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe tam şampiyonluk kupasını alırken, o alın terinin, büyük emeğin sahibi futbolcular kariyerlerinin en mutlu günlerini yaşarken, milyonlar ve şampiyonlukla kucaklaşırken, tribünlerin bir bölümünden “Alex” diye tempo tutmak, en hafif ifadeyle, evet en zarif, en kibar ifadeyle “Alın terine ihanet”tir. Bu asla kabul edilemez

Fenerbahçe şampiyon oldu, Fenerbahçelilere bir haller oldu. Futbolcu, hocasını şikayet ediyor, bir kısım taraftar “Alex” diye tempo tutuyor, başkanı bu grup için çok ağır ifadeler söylüyor. Şansal Büyüka ile söze buradan başladık. Her kulüple ilişkileri çok iyi olan Usta’dan, Fenerbahçe içerisinde yaşananlara projeksiyon tutmasını istedik.
Beş ağır abİ!
Ersun Yanal ile futbolcular arasında yaşandığı iddia edilen sorunlar ayyuka çıktı. Sizce bir sorun var mı?
* Fenerbahçe’de Ersun Yanal ile bazı futbolcular arasında sorun olduğu kesin. Bu konuda kulüpten bir yalanlama yapılsa bile kesin. Geride bıraktığımız hafta, takımın beş “ağır abi”si Başkan’ı toplantıya çağırıyorlar. Yanal’dan şikayetçi oluyorlar. Allah’ı var, “Ne istemeyiz” diyorlar, ne de “ Ertuğrul Sağlam gelsin” diyorlar. Bu konuda haklarını yemeyelim. Ama Başkan kanalıyla Hoca’ya ayar çekiyorlar, tavırlarını eleştiriyorlar, Hoca’nın yeni bir anlayış ve tavır içinde olmasını istiyorlar. Başkan da dinliyor. Başkan zaten futbolculara yakın. Volkan 3 Temmuz’un ilk gününden beri beyniyle, yüreğiyle, tüm benliğiyle Başkan’ın ve sürecin karşısında aslan gibi durdu. Yani Başkan’la futbolcu-başkan ilişkisinden çok, tam bir baba-oğul gibiler. O günlerde, yani hapishane günlerinde Başkan, Emre’ye müthiş karşı ve mesafeliydi. Sonrası ne oldu bilmiyorum, Başkan ile Emre de baba-evlat ilişkisine girdi. Sonuçta Başkan, bu futbolcularına, bir profesyonel gibi değil, “evlat” gibi bakıyor. Bir profesyonelden çok, yol arkadaşı, kader arkadaşı gibi görüyor ve futbolcuların söylediklerini son derece önemsiyor. Buraya kadar mükemmel, gerçekten mükemmel ve kıskanılacak bir ilişki. Ancak Başkan, futbolcuların hocaya ayar vermek istemesi konusunda, oyuncularına “Siz ne yapıyorsunuz?” demek yerine, o da Hoca’dan futbolcuların da etkisinde kalarak aynı şeyleri beklemeye başlıyor.
Bu ayrışma Ersun Yanal’ı zor durumda bırakmayacak mı?
* Bak sevgili Bilal... Ersun Hoca iyi adamdır, bunu kimseyle tartışmam. Ama az sayıdaki dostları ile kapalı devre yaşamayı sever. Kendi hobileri vardır. Alıştığımız klasik tiplerden değildir. Kulis yapmak, algı yönetimi yaratmak adına sahte ilişkilere girmez, sahte dostluklar kurmaz. Belki Hoca’nın da, bu iyiliğine rağmen, insan ilişkilerini revize etmesi, bir değişime ve gelişime yüzünü dönmesi gerekiyor. Ama futbolcuların dizayn etmeye kalktığı bir Hoca, önümüzdeki sene o oyuncular üstünde nasıl otorite kurar? En ufak bir şeyde futbolcular gelip Başkan’a dertlenmez mi? Kaldı ki, Ersun Hoca geçen hafta bir panelde “Enerjisi daha yüksek bir takım yaratma ısrarım var” demişti. Yani seneye daha yoğun antrenman, bundan da daha tempolu futbol ve bunun gereği takımın içine yerleştirilecek birkaç genç futbolcu. Unutmayalım, geçen sezonun başında da, “Ersun Hoca ağır antrenman yaptırıyor” diye sızlanmaları dinlemedik mi? Hoca’nın bu açıklamaları özellikle yaşı ilerleyen, antrenmanı pek de fazla sevmeyen, sahada doksan dakika kalmakta ve sezon boyu süreklilik adına verimlilik sağlamakta zorlanan futbolcuları rahatsız etmez mi? Bugün açık açık söylemeseler bile eder.
Yanal’ın şampiyonluğa katkısı nedir?
* Bu takım bu kadar farkla şampiyon olduysa, bunda bana göre Ersun Hoca’nın antrenman yöntemlerinin çok büyük etkisi var. Elbette futbolcuların büyük özverisi var, Başkan’ın özellikle ligin ikinci yarısında, bir harç gibi takımı, hocayı yapıştırması var. “Rakipleri kötü olduğu için Fenerbahçe büyük puan farkı yapıp şampiyon oldu” deniyor. Hiç katılmıyorum. Fenerbahçe geçen yıl 61 puanla bitirmişti. Bu yıl bir maç kala 71 puanda, belki 74 olacak. Bu 10, belki de 13 puan daha fazla puan toplamada Ersun Hoca’nın büyük katkısı inkar edilebilir mi? Fenerbahçe geçen yılı Galatasaray’ın 10 puan gerisinden bitirmişken, bugün 9 puan önünde... Fenerbahçe’nin bu yıl ortaya koyduğu müthiş fizik gücü kalitesinde Ersun Yanal’ın antrenman yöntemlerinin katkısını kim inkar edebilir?
Yanal kalır ama!
Bu bilgiler ışığında Yanal, kalır mı?

* Şunu söylemeliyim; Ersun Hoca kalır. Ama, futbolcuları tarafından ayar çekilmeye çalışılan, o futbolcularla birlikte adım atan Başkan’ı olan bir kulüpte Ersun Hoca ne kadar rahat çalışır, istediklerini ne kadar yapabilir, otoritesini nasıl sağlayabilir, bundan kuşkuluyum. Unutulmasın, Mustafa Denizli gibi süper güçlü bir futbol karakteri Fenerbahçe’yi uzun yıllar sonra şampiyon yapmasının ardından bir sonraki yılın 5.-6. haftasında ayrılmak zorunda kaldı. Dilerim böyle bir durum Ersun Hoca’nın başına gelmez. Bu konuya noktayı şöyle koyayım; Şurası kesin, başarıda aslolan futbolculardır. Ama bu rekorların altüst edildiği şampiyonlukta Yanal’ın en az futbolcular kadar, belki de daha fazla katkısı olduğunu düşünüyorum. Ama seneye başarı isteniyorsa, Başkan futbolcuların yanında durduğu kadar Ersun Hoca’nın yanında da durmalı. Bugün itibarıyla durmuyor. Dilerim bundan sonrasında durur.
Fener’in en mutlu gününde, “Paralı köpekler, ahlaksızlar, terbiyesizler” sözleri... Aziz Yıldırım’ın bu çıkışı nasıl yorumlanır?
* Fenerbahçe tam şampiyonluk kupasını alırken, o alın terinin, büyük emeğin sahibi futbolcular kariyerlerinin en mutlu günlerini yaşarken, milyonlar şampiyonla ve şampiyonlukla kucaklaşırken, tribünlerin bir bölümünden “Alex” diye tempo tutmak, en hafif ifadeyle, evet en zarif, en kibar ifadeyle, “Alın terine ihanet”tir. Bu asla kabul edilemez. Sen koca bir sezon bağırma, bir gün bir maçta Alex diye tempo tutma, tam şampiyonluk kupası kaldırılacakken, Alex diye tempo tut. Yeri mi, sırası mı, zamanı mı? Fenerbahçe’ye, futbolculara tam bir ihanet.
Ama unutulmasın, bunu söyleyince de kimse kızıp alınmasın. Bu grup zamanında Aziz Başkan’ın destekleyip, gelişimine katkı sağladığı grup değil mi? Allah’ı var, Aziz Başkan yanlış yaptığını anlayıp çekildi, uzaklaştı bunlardan. Ama gelişmelerine, yeşermelerine, dal- budak sarmalarına zamanında çok yardımcı oldu. Hiç unutmam Ortega gelmişti, bütün televizyonlar, gazeteler peşindeydi. Kulüp Ortega’yı ne gazetelere, ne televizyonlar gönderdi. İlk gittiği yer bugün Aziz Başkan’ın “Paralı köpekler” diye bağırdığı o taraftar grubunun lokali oldu. Ayrıca Aziz Başkan tepki de yüzde yüz değil, yüzde bin haklı. Ama o “paralı köpekler” ifadesini kullanması hiç ama hiç yakışık almadı, hoş olmadı, doğru olmadı.

Haberin Devamı

Galatasaray intihar etmez

Haberin Devamı

Cim-Bom, hedefi olan maçları iyi oynuyor, kaybetmiyor. Erciyes karşılaşması da bir hedef maçı olduğuna göre, kazanacak ve Şampiyonlar Ligi’ne direkt gidecektir. Mancini de Galatasaray’da kalır

Haberin Devamı

Önce alınan kupa, şimdi de ikincilik için büyük arzu... Trabzon’da farklı galibiyet... Galatasaray’da ne oldu da işler yolunda gitmeye başladı?
* Galatasaray, Trabzonspor gibi puan kaybetmesi beklenen bir maçı bu kadar rahat kazandıktan, bitime bir hafta kala, bir puan önde girdikten sonra, hedefine ulaşan, ununu eleyip, eleğini asan Erciyes karşısında puan kaybetmez. Yani ayağına kurşun sıkmaz, bir başka deyişle intihar etmez. Kaldı ki Galatasaray hedefi olan maçları iyi oynuyor, kaybetmiyor. Erciyes karşılaşması da bir hedef maçı olduğuna göre, kazanacak ve Şampiyonlar Ligi ‘ne direkt gidecektir. Galatasaray’da işlerin iyi gitmesini, finale yaklaştıkça takımın maç seçip iyi oynamasına, Mancini’nin de ülkeyi ve takımı daha fazla tanımasına bağlıyorum.
Henüz ikinci belli olmadı ama bugünün koşullarında Mancini’nin, dolayısıyla da Galatasaray’ın geleceği nasıl görünüyor?
* Seneyi soruyorsanız, Mancini Galatasaray’da kalır. İtalyan hocanın bir Olcan ısrarı olduğunu biliyorum. Sanırım bir golcü arayışı da var. Ama Galatasaray kendine önce iki iyi stoper, sağ bek, hatta sol bek bulmalı. Telles iyi, tamam da, adamın savunma anlayışı adeta sıfır noktasında.
Dünya Kupası yaklaştı, Sneijder tavan yaptı. Milli takımdaki durumu henüz netleşmediği için saldırdıkça saldırıyor. Demek ki Sneijder’da cevher varmış(!), ortaya çıkarmak gerekiyormuş.
* Sneijder için şunu söylemeliyim. Dünya Kupası için kendini hazır tutmaya çalıştığı kesin. Ancak şu unutulmasın, Sneijder Türkiye’ye geldiğinde dört aydır antrenman yapmamıştı. Özellikle yaşlılığa doğru giden futbolcuysan, dört ay antrenmansız kaldıktan sonra kendini toparlaman çok kolay olmaz. Sneijder, hem iyi antrenmanlar yedi, hem Dünya Kupası’nı kendine hedef seçti. Hem kendini öne çıkardı, hem de Galatasaray’a ciddi katkı sağladı.
Selçuk 370 gün sonra bir frikik golüne ulaştı. Bir yıldır frikikten uzak kalan Selçuk yeteri kadar fırsat bulabilse daha fazla atabilir miydi?
* Hasan Şaş bir gün bizde programdaydı. “Selçuk antrenmanda frikik için önüne 10 top koyar, 8’ini gol yapar “ demişti. Bu maçlarda da belli oluyordu. Ama bu sezon Sneijder gibi, Drogba gibi vuruş ustalarının Galatasaray’a gelmesi, özellikle ceza alanı yayı çevresindeki her frikikte Selçuk’un başına dikilmeleri bu frikik ustasının rahatlığını ve kendine güvenini kaybettirdi. Doğrusu bu, ceza alanı yayı, sağı, solu çevresinde frikik olursa Selçun İnan atar. Dünyanın kralı gelse, gene Selçuk atar. Bu frikik atışlarındaki görev bölümünün netleşmesi için ta sezonun sonuna kadar, yani Trabzonspor maçın kadar beklemenin, bir yetki karmaşası yaratmanın ne gereği vardı. Yakınlar Selçuk ‘un, uzaklar Sneijder’in.

Transfer doğudan!

Bilic sürekli kaliteli oyuncu eksikliğinden yakınıyor. Ama Almeida, Portekiz’in yıldızı, Mustafa Pektemek, iyi olduğunda Türk Milli Takımı’nda... Yarın gelecek büyük bir yıldızın takıma adapte olacağının
garantisi var mı?
* Almeida Portekiz ‘in yıldızı diyorsun da, önce Beşiktaş’ın yıldızı olsun. İkinci yarıyı gol atamadan tamamlıyor. Mustafa Pektemek bir göründü, kayboldu. Bilic haklı. Kaliteden ziyade, kadro derinlği konusunda haklı. Düşünsene, Elazığ ‘a gidiyorsun, oynatacak stoperin yok. Gelecek büyük bir yıldızın yararlı olacağının garantisi var mı diyorsun, elbette yok. Ama bunu düşünürsen hiç transfer yapamazsın.
Diego için ‘tamam’ dendiğini en yetkili ağızdan duydum. Onun sözü benim için yeterli... Diego Ribas’ın Beşiktaş’a katkısı ne düzeyde olacaktır?
* Diego ile bir anlaşma sağlanmış gibi görünüyor. Büyük futbolcu olduğu kesin. Ama gece işleriyle de haşır-neşir olduğu biliniyor. Sanıyorum, Beşiktaş Yönetimi’nin bu seneden çıkardığı dersler olmuştur. Önümüzdeki yıl, futbolcuların yaşamında bu kadar özgürlük, ya da sorumsuzluk olacağını düşünmüyorum. Beşiktaş sadece Diego değil, iyi ve kaliteli transferler yapacak, bunu biliyorum. Çok önemli bir stoper, herkesin beğenisini kazanan çok önemli bir orta saha oyuncusu. Bunlar bizim ülkenin batısından değil, doğusundan gelecekler. Unutmadan ekleyeyim; önemli bir golcü de sırada... Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılsa da katılmasa da bu transferleri yapacak. Yeni stada, yeni kadro...
Uzun süredir para yüzünden antrenmana çıkmayan futbolcu görmemiştik. Dany’nin yaptığını hata olduğunu söylüyoruz ama, yönetimin strateji yanlışlıkları yok mu? (Mesela İbrahim Toraman’ın kadro dışı kalması konusundaki ısrar v.b.)
* İbrahim Toraman keşke kadroda olsaydı, keşke bu kadar uzun süreli kadro dışı kalmasaydı. Ama ikincilik kaçacaksa bunu Toraman’ın kadro dışı kalışına bağlamak doğru değil. Bana göre Beşiktaş treni 30. haftada, yani bitime 4 hafta kala Fenerbahçe maçında kaçırdı. Kazansa bitime dört hafta kala 4 puan öne geçecekti. Müthiş bir avantajdı bu... Ama maçtan sonra baktım Bilic dahil, futbolcular dahil, herkes bir puandan memnun. Oysa o maçta karşılarında rahatça yenebilecekleri bir Fenerbahçe ve Şampiyonlar Ligi’ne katılmayı garanti edecek çok büyük bir fırsat vardı.

Erciyes mucize yarattı

Süper Lig’e son veda eden Elazığspor oldu. Düşen üç takıma baktığımızda, sahadaki futbolun adil bir sonucuydu diyebiliyor muyuz?
*Süper Lig’in düşme hattında Antalya dşında pek sürpriz yok. İlk yarı sonunda iki Kayseri takımı ile Elazığspor zaten topladıkları puanlarlarla, ikinci yarıya çok riskli bir başlangıç yapacaklardı. Bu üçlünün arasından Kayseri Erciyesspor adeta bir mucize yarattı. Baktığınızda, ilk yarının sonuncu takımı, ikinci devrede puan cetvelinin ikinci takımı. Hep söylüyorum, söylemeye devam edeceğim; Hikmet Karaman benim için büyük hoca. Bir büyük takıma gelse, açıkçası yapacaklarını çok merak ediyorum.