Zirveye varana kadar, bayrağı dikene kadar kan-ter içinde kalırsın... Gücünü, gönlünü son noktasına kadar kullanırsın... Hani maksimum güç var ya, o noktaya varırsın...
Bayrağı zirveye diktiğin an, o bayrak dalgalanmaya başladığı an, en mutlu andır...
Sonrası rahatlarsın, soluklanırsın, rahat nefes almaya başlar, kafana göre takılırsın... Artık işin tadını çıkarmaya başlarsın...
Hedefe varana kadar yakaladığın maksimum gücü, hedefe vardıktan sonra asla bir daha yakalayamazsın...
Kim ne derse desin; Fenerbahçe kalan haftaları, kalan maçları bu duygularla oynayacak, bu duygularla tamamlayacak...
Nitekim bunu Akhisarspor maçında gördük... Kalan iki maçında da muhtemelen göreceğiz...
Ama bu Akhisarspor’un galibiyetine gölge düşürmesin... Fenerbahçe‘yi büyük bir centilmenlik gösterip alkışlarla karşıladılar, gollerle uğurladılar...
Tamam, Fenerbahçe‘de çok önemli eksikler vardı ama, kendisini şampiyonluğa taşıyan çok önemli oyuncuları da sahadaydı... Ancak bu oyuncular, sahada olduklarını anlamak için sanki ikinci yarıyı beklediler...
Öyle ki, ilk yarıda Akhisarspor çaldı, Akhisarspor oynadı... Erken gelen goller Akhisarspor’u öyle rahatlattı ki, savunma adamları bile gol pozisyonlarıyla burun buruna geldi...
Ersun Hoca, baktı işler kötü gidiyor, haklı olarak ikinci yarıya Mehmet Topal ve Gökhan Gönül hamlesiyle başladı... Benim anlamadığım, hadi ustalar neyse de, bu takımda kendine yer arayanlar, yani yedekler takımın en kötüleriydi...
Kardeşim, alın size fırsat, göstersenize kendinizi, zorlasanıza hocanızı, takımınızı... Siz siz olun, sağlam kontratlara güvenmeyin, bu futbolun şakası olmadığını hepimizden iyi biliyorsunuz...
Mehmet Topal’ın golüne bayıldım... Lig boyu vurdu, her maçta denedi, sonuçta bitime iki hafta kala Akhisar maçında muradına erdi...
Hedefsiz bir maç olmasına rağmen, sahada hevesli oyuncular gördük... Özellikle Akhisarspor takımında...
İki Hoca ile yazıya noktayı koyalım; Hamza Hoca ile Akhisarspor “et-tırnak“ gibiydi... Hamza Hoca’dan sonra Akhisarspor’a kim gelirse gelsin, önümüzdeki yıl bir “kan uyuşmazlığı“ olabilir... Sıkıntı yaşanabilir...
Ersun Hoca derseniz;
Bir panelde “Enerjisi daha yüksek bir takımda ısrarım var” demiş...
İyi hoş da “enerjisi daha yüksek takım” demek, daha genç bir takım, daha fazla antrenman anlamına gelmiyor mu?
Takımın “Ağır Abileri“ enerjisi daha yüksek takıma, enerjisi daha fazla antrenmanlara ne der acaba?