Gece karan- lığında alabora olan köhne bir tekneyle birlikte sulara gömülenlerin tam sayısı belli değil. 700 de olabilir 900 de... Ama muhakkak ki bu, şimdiye kadar Akdeniz’de, Libya-İtalya kaçak göçmen güzergâhında meydana gelen faciaların en büyüğü...
Daha birkaç gün önce, gene aynı şekilde bir başka tekne devrilmiş, içindeki 450 göçmen hayatını kaybetmişti (Dün akşam da bu satırlar yazılırken yeni bir facia haberi daha geliyordu).
Maalesef Akdeniz, kurtuluşu Avrupa’ya kaçmakta gören binlerce umutsuz Afrikalıya ve Asyalıya mezar olmuş bulunuyor.
BM yetkililerinin verdiği rakamlara göre, geçen yıl Akdeniz yoluyla Avrupa’ya ulaşan kaçak göçmenlerin sayısı 218 bini buldu. Bunların bir kısmı İtalyan sahil muhafaza görevlileri tarafından denizin ortasında toplanan ve İtalya’nın en güneyindeki Lampedusa adasına getirilen mülteciler. Ama kurtulamayıp Akdeniz’de boğulanların sayısı da 3500.
Bütün bu facialara rağmen, kaçakçıların yönettiği bu trafik giderek yoğunlaşıyor ve Libya-İtalya ölüm güzergâhı ha bire can alıyor...
Neden Avrupa?
Göçmenlerin bu güzergâhı seçmelerinin nedeni, Lampedusa adasının, Afrika kıtasına (ve Libya’ya) en yakın yer olmasıdır. Aslında bu seçimi yapan, kaçakçılardır. Onlar aldıkları para karşılığında, derme çatma teknelerle göçmenleri İtalyan kara sularına ulaştırmayı taahhüt ediyorlar. Sahil muhafaza tekneyi durdurup göçmenleri yakaladığı zaman, işte artık Avrupa’nın yolu açılıyor. Bir süre Lampedusa kampında beklemek pahasına...
Mültecilerin bir kısmı kamplarda uzun süre kalmaya da razı. Bir kısmının amacı ise, yolunu bulup Almanya, Fransa, İsveç gibi ülkelere gidip oralara yerleşme şansını denemek...
İlginçtir, ister Ortadoğu’dan, ister Kara Afrika’dan olsunlar, bu göçmenlerin hayali hep Avrupa’ya yerleşmektir. Oysa örneğin kendilerine din ve kültür bakımından daha yakın olan, petrol zengini Körfez ülkelerini düşünmüyorlar bile... Üstelik Avrupa, onlara kapılarını kapalı tutmak için ne lazımsa yapıyor.
Nasıl hallolacak?
Son bir hafta içindeki iki facia, bütün dünyada ve özellikle Avrupa’da büyük şok yarattı. Bazı Avrupa liderleri AB’nin artık “insanlık adına” bu sorunla gereği gibi ilgilenmesi, olanlara seyirci kalmaması gerektiğini söylediler. İtalya da bu ağır yükü tek başına kaldıramadığını, AB’den aktif katılım beklediğini bildirdi. Mesele şudur: Bu göçmen akını sürecek, hatta hızlanacaktır. Ortadoğu ve Afrika’da milyonlarca insan zulümden, iç savaştan, açlıktan kaçmak zorunda. Bu insanlar “Ülkemizde nasıl olsa öleceğiz, bari Avrupa’da şansımızı deneyelim” diyorlar...
Avrupa bir ikilem karşı karşısında: Çoğu ülke yüz binlerce, milyonlarca mülteciyi kabul etmeye hazır değil. Ama son facialar, mutlaka bir şeyler yapmalarını da gerektiriyor. İlk planda yapılması gereken şey, İtalya ile elbirliği yapıp, açık denizdeki göçmenleri kurtarmaktır.
Ancak bunun insan kaçakçılarını cesaretlendirmesi ve göçü artırması da mümkün. Bu yüzden bu kaçakçılara karşı uluslararası bir mücadele başlatmak gerekecek.
Hasılı, sorun zor ve karmaşık. Ama ne olursa olsun, Akdeniz’de son günlerdeki faciaların önlenmesi için göçmenlere yardım elinin uzatılması şart... İnsanlık adına...