Ortadoğu’da Türkiye algısı neden geriledi?

4 Aralık 2013

Türkiye Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde hâlâ sempati duyulan, bölgesel güç sayılan bir ülke. Ancak geçen iki yıla nazaran bu algı hissedilir bir erozyona uğradı, yani o eski imaj belirli oranda bozuldu...
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı TESEV‘in bu bölgedeki 16 ülkede düzenlediği kapsamlı kamuoyu araştırmasının sonuçları, böyle bir eğilimi ortaya koyuyor.
TESEV 5 yıldan beri bu tür bir çalışmayı başarıyla yürütüyor. Dün açıklanan 2013 araştırmasının raporu, analistlerin, politikacıların ve de hükümet yetkililerinin dikkatle etüt edip yararlanmaları gereken anlamlı sonuçlar içeriyor.
Sevindirici sonuç, yukarıda belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında halklar tarafından hâlâ sevilip sayılmasıdır. Bunun halihazırdaki oranı yüzde 59. ABD, Rusya ve Avrupa ülkeleriyle mukayese edildiğinde, oldukça iyi bir sonuç. Ama bu oranın 2011’de yüzde 78, geçen yıl da yüzde 69 olduğu hatırlanırsa, şimdiki durumun bir gerileme trendine işaret ettiği kolayca anlaşılır.

Sert düşüş
Bu yüzde 59 rakamı, 16 ülkedeki toplam eğilimi gösteriyor. Aslında iki ülkedeki düşüş çok daha sert. Mısır’da iki yıl önce yüzde 86 olan bu oran halen yüzde 38

Yazının Devamı

Bir zamanlar Türkiye de arabulucuydu...

3 Aralık 2013

Ufak bir haber, ama düşündürücü: İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Hüseyin Amir Abdulahian, Suriye Başbakanı Nader el Halki ile yaptığı görüşmeden sonra, gazetecilerle konuşurken İran’ın “Ankara ile Şam arasındaki ilişkilerin düzelmesi için arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu” açıkladı...
Bu sözler iki gerçeği ortaya koyuyor:
Birincisi, yeni İran yönetiminin, özellikle Cenevre’de son imzalanan nükleer anlaşmanın verdiği özgüvenle, kendisini arabuluculuk gibi önemli bölgesel roller üstlenebilecek bir aktör olarak gördüğüdür. Yıllar boyunca geri planda kalan İran şimdi izlemeye başladığı dışa açılma politikasıyla uluslararası platformda daha aktif olarak varlığını göstermeyi amaçlıyor.
İkinci gerçek Türkiye açısından biraz acı. Şu bakımdan: Daha birkaç yıl öncesine kadar bölgede özellikle arabulucu veya kolaylaştırıcı rolünü en çok üstlenen ülke Türkiye idi.
Türkiye’nin bir ara kendi inisiyatifi ile üstlendiği uzlaştırma misyonlarının haddi hesabı yoktu diyebiliriz. O kadar ki biz bu köşemizde arabuluculuğun Dışişleri’nin adeta “yeni bir sektörü” haline geldiğini yazmıştık...
Çözümün parçası
Hatırlayalım: Türkiye, Suriye ile İsrail’i barıştırmak için büyük çaba

Yazının Devamı

Bağdat’sız olur mu?

30 Kasım 2013

Irak Kürdistan bölgesinden Türkiye’ye petrol ve gaz akışını sağlayacak sözleşmeler hazır. Bununla ilgili müzakereler ve pazarlıklar Kürt tarafıyla tamamlandı. Petrol boru hattının Kuzey Irak’taki 400 kilometrelik bölümünün inşaatı bitmiş gibi. Uygulama sinyali verilirse yılbaşından itibaren bu hattan -ilk etapta- günde 400 bin varil petrol akmaya başlayabilir...
Ama henüz bu noktada değiliz. Çünkü çok önemli bir şey eksik: O da, merkezi Irak Hükümeti’nin onayı.
Bu onay henüz Bağdat’tan çıkmıyor. Şimdi Başbakan Nuri el Maliki’nin buna “evet” demesi için çabalar harcanıyor. Irak liderinin önümüzdeki ay Ankara’ya yapacağı ziyaret bu bakımdan çok önemli. Bu arada Kürdistan bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani de Bağdat’a gidip bu konuyu el Maliki ile bir sonuca bağlamaya çalışacak.
***
Neçirvan Barzani bu hafta Ankara’daydı. Başbakan Erdoğan ile 3 saatlik görüşmesinde ikili sözleşmelere imza atıldı. Ama bu anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için el Maliki ile yapılacak temasların sonucunun beklenmesine karar verildi.
Irak merkezi hükümeti bu onayı verecek mi, yoksa bu anlaşmalara karşı direnecek mi? Onay çıkarsa, mesele yok: Kuzey Irak’taki enerji kaynaklarının hayata

Yazının Devamı

İran ortak mı, rakip mi?

29 Kasım 2013

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın toplantısı vesilesiyle Tahran’ı ziyaretinin, İran nükleer anlaşmasının hemen sonrasına rastlaması iyi oldu. Böylece Bakan, yeni İranlı mevkidaşı Cevad Zarif ile, son tarihi gelişmenin ışığında, bölgesel sorunları görüşmek fırsatını buldu.
İki taraf daha sıkı bir diyalog kurmak üzerinde mutabık kaldı. Cenevre anlaşmasından sonra İran’ın dünya ile entegre olma yoluna girmesi, şimdi böyle bir işbirliği için daha müsait bir ortam yaratıyor.
Davutoğlu- Zarif görüşmesinde ağırlıklı olarak üzerinde durulan konu, Suriye krizi oldu. Zarif’in dediği gibi iki tarafın bu meseleye yaklaşımında bazı derin farklılıklar var. (Temelde İran Esad rejimini desteklerken, Türkiye Beşar’ın mutlaka gitmesini istiyor)... Ama iki taraf en azından bazı noktalarda aynı görüşleri paylaşıyor. Örneğin iki taraf da 22 Ocak’ta toplanacak Cenevre-2 konferansına tam destek veriyor.
Bu görüşmeden çıkan esas sonuç, Türkiye ile İran’ın Suriye’de bir an önce bir ateşkesin ilan edilmesi için harekete geçmeye karar vermesidir. Ankara, arka çıktığı muhalifleri, Tahran da Esad yönetimini bu yönde ikna etmeye çalışacak.
Eğer bu çabalar sonuç

Yazının Devamı

Hani “ince ayar” yapılıyordu?

27 Kasım 2013

Son haftalarda bütün işaretler Ortadoğu politikasında bazı yeni düzenlemeler yapıldığını gösteriyordu. Kimileri bu gelişmeyi İngilizce deyimiyle “reset”, kimileri de “restorasyon” veya “revizyon” diye nitelendiriyordu...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Mısır’la ilgili konuşmasını izleyen olaylar ve bununla ilgili resmi açıklamalar, zihinleri iyice karıştırdı.
Gerçekten böyle bir yeni ayarlama var mı, yok mu?
Hükümet daha önce kavgalı durumda olduğu bazı bölge ülkeleriyle ilişkileri düzeltmeye yönelik adımlar attı. Örneğin Irak Başbakanı El Maliki ile yeniden diyalog kurarak, Bağdat ile buzları eritmeye çalıştı. Ankara aynı zamanda Irak Kürdistanı Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’yi Diyarbakır’da misafir etti... Hükümet temmuz darbesinden sonra geri çektiği Kahire büyükelçisini tekrar görevinin başına gönderdi; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçen ay verdiği bir demeçteki esnek ifadeleri ilişkilerin normalleşeceği izlenimini yarattı...
Bu ve buna benzer bazı gelişmeler, Ortadoğu politikasında bir revizyonun veya yeni ayarlamanın işareti sayıldı. Bu konuda Türk ve yabancı çevrelerde olumlu yorumlar yapıldı.

Sadece “ilkesel” mi?

Yazının Devamı

İran’la anlaşma Ortadoğu’yu nasıl etkileyecek?

26 Kasım 2013

Yıllarca süren krizden ve pek çok çabadan sonra, İran’la nihayet bir anlaşmaya varılması, son zamanlarda uluslararası diplomaside kaydedilen en önemli başarılardan biri.
Gerçi İran’ın nükleer programını kontrol altına almayı -daha açık bir ifade ile İran’ın atom bombası yapmasını önlemeyi- amaçlayan bu anlaşma “geçici” olarak nitelendiriliyor. Bu bir nevi “ön mutabakat”tır. Ama “5+1” grubu ile İran’ın Cenevre’de imzaladığı bu metin, önümüzdeki aylarda müzakere edilecek esas anlaşmanın temelini oluşturuyor.
Daha da önemlisi, bu mutabakat Batılılar başta olmak üzere uluslararası camia ile İran arasında yeni bir yakınlaşma sürecini başlatıyor.
Bu sürecin gelişmesi ve taraflar arasında güvenin oluşması, bu ön anlaşmadaki şartların harfiyen yerine getirilmesine bağlı. Bunda tabii en büyük sorumluluk İran’a düşüyor.

İhtiyatlı iyimserlik
İran’la ilk kez nükleer alandaki uyuşmazlığı giderecek bir anlaşmaya varılmasının yarattığı iyimserliğe rağmen, yeni sürecin ilk aşamasındaki güçlükleri dikkate alarak, ihtiyatı elden bırakmamakta yarar vardır.

Yazının Devamı

“Sıfır sorun” için yeni adımlar

23 Kasım 2013

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Türk diplomasisine getirdiği “komşularla sıfır sorun” kavramı, iki-üç yıl öncesine kadar iyi gelişiyordu. Gerçekten Türkiye’nin komşu ülkelerle, uyuşmazlıkları gideriliyor, ilişkileri düzeliyordu.
Suriye ile adeta bir balayı dönemi yaşanıyor, Irak‘la sıkı bağlar kuruluyor, İran‘la işbirliği geliştiriliyordu. Mısır başta olmak üzere Arap ülkeleriyle, ayrıca İsrail ile de ilişkiler iyi gidiyordu. Yunanistan ile, Ege ve Kıbrıs ile ilgili anlaşmazlıklara rağmen, bir dostluk havası oluşuyordu. Nihayet Ermenistan ile de normal ilişkilerin kurulması için anlaşmalar imzalanıyordu...
Ne var ki son zamanlarda işler ters gitmeye, bu politika başarısızlığa uğramaya başladı. Suriye’den Irak’a, İran’dan Mısır’a, İsrail’den Ermenistan’a kadar çeşitli bölge ülkeleriyle ilişkiler bozuldu veya koptu; sonuçta da “sıfır sorun” kavramı ağır bir darbe yedi.

Hatalar ve yeni ayar
Bu politikanın başarısızlığa uğramasında kuşkusuz bölgede Arap Baharı’nın yarattığı yeni şartların ve bazı ülkelerin farklı davranışlarının rolü var. Ama hükümetin hatalarının da bunda payı büyük...
Bu politikada karşılaşılan başarısızlıkların ve sıkıntıların başlıca

Yazının Devamı

Ortadoğu’da Rusya kazançlı

22 Kasım 2013

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın St. Petersburg’da düzenlenen Türk-Rus Yüksek Düzey İşbirliği Konseyi toplantısı vesilesiyle Rusya devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmelerine hâkim olan başlıca konu, Suriye başta olmak üzere, Ortadoğu sorunları.
Ankara’nın ve Moskova’nın Ortadoğu politikalarında uyuşan, benzer noktalar olduğu kadar, farklı görüşler ve pozisyonlar da var. Özellikle iki ülkenin Suriye meselesinde Esad rejimine karşı aldığı temel tutumda ciddi ayrılıklar var.
Ne var ki iki taraf da bu farklılıklara rağmen, en üst düzeyde diyalogu sürdürüyorlar ve bu yüzden ilişkilerinin aksamamasına özen gösteriyorlar.
Başbakan’ın şimdiki Rusya ziyareti Putin’in Ortadoğu politikasında atağa geçtiği, aktif roller üstlendiği ve birtakım kazanımlar elde ettiği bir zamana rastlıyor. Bu gelişmelerin iyi izlenip değerlendirilmesinde yarar vardır.

Usta oyuncu
Arap Baharı başladığı zaman bütün dünya şaşkınlık içindeydi. Tunus, Mısır ve Libya’daki değişim sırasında Moskova “bekle-gör” politikası izlemeyi tercih etti. Libya’da Rusya’nın bu duruşuna karşılık, inisiyatifi Batılılar kaptı. Putin ise Esad’a desteğini sürdürerek, bölgede tutunmaya çalıştı. Son zamanlarda durum

Yazının Devamı