Irak Kürdistan bölgesinden Türkiye’ye petrol ve gaz akışını sağlayacak sözleşmeler hazır. Bununla ilgili müzakereler ve pazarlıklar Kürt tarafıyla tamamlandı. Petrol boru hattının Kuzey Irak’taki 400 kilometrelik bölümünün inşaatı bitmiş gibi. Uygulama sinyali verilirse yılbaşından itibaren bu hattan -ilk etapta- günde 400 bin varil petrol akmaya başlayabilir...
Ama henüz bu noktada değiliz. Çünkü çok önemli bir şey eksik: O da, merkezi Irak Hükümeti’nin onayı.
Bu onay henüz Bağdat’tan çıkmıyor. Şimdi Başbakan Nuri el Maliki’nin buna “evet” demesi için çabalar harcanıyor. Irak liderinin önümüzdeki ay Ankara’ya yapacağı ziyaret bu bakımdan çok önemli. Bu arada Kürdistan bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani de Bağdat’a gidip bu konuyu el Maliki ile bir sonuca bağlamaya çalışacak.
***
Neçirvan Barzani bu hafta Ankara’daydı. Başbakan Erdoğan ile 3 saatlik görüşmesinde ikili sözleşmelere imza atıldı. Ama bu anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için el Maliki ile yapılacak temasların sonucunun beklenmesine karar verildi.
Irak merkezi hükümeti bu onayı verecek mi, yoksa bu anlaşmalara karşı direnecek mi? Onay çıkarsa, mesele yok: Kuzey Irak’taki enerji kaynaklarının hayata geçirilmesiyle üçlü bir işbirliği sağlanmış olacak, bundan herkes kazançlı çıkacak. Eğer el Maliki hükümetinin itirazları sürerse ne olacak? Türkiye ve Irak Kürdistanı Bağdat’ın -ve Washington’un- muhalefetine rağmen, tek yanlı bir kararla petrol boru hattını işletmeye açacak mı?
***
Ankara bu konuda ihtiyatlı davranıyor ve Bağdat ile yeni düzelmeye başlayan ilişkileri koparacak ve bölgede gerginlikler yaratacak bir duruma yer vermemeye çalışıyor.
Irak merkezi hükümetinin argümanı, Irak’ın hangi bölgesinde olursa olsun, ülkedeki doğal kaynakların, Irak devletine ait olduğudur. Bağdat’a göre, Kürdistan dahil herhangi özerk bir bölgesi tek başına petrol veya doğalgazı ihraç etme yetkisine sahip değildir.
Kürt yönetimi ise bunun aksi görüştedir. Barzani yönetimi kendi otoritesi altındaki topraklardaki doğal kaynakları işletmek ve satmak hakkına sahip olduğunu savunuyor ve bu arada sağlanacak gelirleri Bağdat’taki merkezi hükümetle paylaşmayı kabul ediyor.
***
Aslında Bağdat için meselenin özünde, toprak bütünlüğü ve egemenlik hakkı ilkesi ne kadar yer alıyorsa, Erbil için Kürdistan bölgesinin geniş özerkliği ve yetkisi kavramı da o kadar taşıyor.
Türkiye için ise Kürt bölgesinden petrol ve gaz ithal etmek daha çok enerji ihtiyacının karşılanmasına yönelik bir ticari işlemdir. Kürdistan’dan Türkiye’ye uzanacak petrol boru hattının günde 2 milyon varile varan bir kapasitesi var. 2016 sonunda devreye girmesi planlanan doğalgaz boru hattının kapasitesi ise yılda 10 milyar metreküpü buluyor. Bunlar Türkiye’nin artan enerji ihtiyacını çeşitli kaynaklardan sağlamasını mümkün kılacaktır.
***
Bu nedenle Türkiye’nin arzusu bu enerji güvenliğini garantileyecek olan ortak bir anlaşmanın sağlanmasıdır. Diğer bir deyişle bu alanda üçlü (Ankara-Erbil-Bağdat) bir mutabakata ve işbirliğine ihtiyaç vardır.
Türk diplomasisinin yapması gereken şey de, taraf tutmadan Bağdat ile Erbil’in uzlaşmasını sağlamaktır. Bağdat ile şimdi ilişkilerin düzelmekte olması, böyle bir çabayı kolaylaştırabilir.