‘Karar anı’

17 Kasım 2024

“Çincede kriz sözcüğü, aynı zamanda fırsat anlamına gelir” demeyi pek severiz, “fırsat” olumlu sözcük çünkü. 

Oysa Çince’de “kriz”in (weiji) fırsat sanılan “ji”si, “kritik nokta” demektir. 

Hipokrat o “kritik nokta”ya, hastada dört salgının (irin, safra, kan, balgam) en üst düzeye çıktığı, doktorun tedaviye dair karar vermesi gereken “karar anı” diyor. 

Konumuz ne Çince ne de tıp. Konumuz, Bahçeli’nin “Vakit tamamdır. Söz konusu vatandır” sözü. Üstelik bir kez değil, birkaç kez paylaşmış olması. 

Mesaj kadar, mesajın kaynağı ve zamanlaması da önemli. 

“Ülkücü Bahçeli” neden şimdilerde büyük adımlar atıyor, büyük cümleler kuruyor? Neden terörün en zayıfladığı zamanda “ezip geçelim” demiyor da, “karar anı”nda olduğumuzu düşünüyor? 

Bilemeyiz, çıkarımda bulunabiliriz. 

Sınır ötesi harekâtlardaki &uu

Yazının Devamı

Her geçen gün daha çok…

10 Kasım 2024

Yeni dünya düzeninin iki niteliğinden biri kurum, kural ve ilkeleri zayıflatmak ise diğeri ortak alanları parçalamaktır. İkisi birbirine bağlıdır ve son kertede toplumu parçalayarak bireyi tek başına bırakmayı hedefler. 

Her toplumun dönüşme noktaları vardır. Örneğin İngiltere’de, 1987’de “Demir Lady”nin “Toplum diye bir şey yoktur” demesi gibi. 

Bizdeki tarih de denk düşer, 1988’de Özal’ın “(Atatürk’ün) Ölümünü takip eden yılların duygu dolu yasını bırakmak gerektiği”, “Atatürk’ü ağlayarak değil, anlayarak hatırlayalım” söylemiyle başlar. 

Yas tutarak hatırlamak, bizi O’nu anlamaktan neden alıkoysundu ki? Düşünmedik. 10 Kasım’larda yas tutmaz olduk. Siyah okul önlüklerinden beyaz yakayı çıkarmamaya başladık. TRT yayın yavaşlatmayı bıraktı, eğlence programları arasına “Atatürk’ün sevdiği şarkılar” konup geçildi. 

Eğlence mekanları eller havaya modunda arada “Yaşa Mustafa Kemal Paşa yaşa” diye bağırıp

Yazının Devamı

Sıra dışı bir sonbahar…

3 Kasım 2024

İki ay önce, 1 Eylül’de, bu köşede “Hava soğurken siyaset ısınıyor” başlıklı yazımın girişi şöyleydi:

“Biz ‘sonracı’ bir toplumuz. Deprem, yangın, sel, darbe girişimi. Hep sonradan çırpınıyoruz. ‘Önceci’ olup, önlemleri alsak zararlarımız azalır. Önceci olabilmenin ilk koşullarından biri ‘iletişim bilinci’nin gelişmiş olması. Zira ‘onay’lanmadan, ne yol yürünebilir, ne de herhangi bir yol tamamlanabilir.”

İki ay geçti. Yeni zamanların hız, değişim karakterini düşündüğümüzde iki ay, iki dakikaya denk geliyor.

Bu sürede neler oldu;

* 4 Eylül: Mısır Devlet Başkanı Sisi, 12 yıl aradan sonra ülkemizi ziyaret etti.

* 24 Eylül: Cumhurbaşkanı Erdoğan BM Genel Kurulu’nda, İsrail’i ve BM’nin yapısını sert eleştirerek “BRICS’le ilişkilerimizi canlı tutacağımızı” söyledi.

* 1 Ekim: TBMM açılışında Devlet Bahçeli duvarları yıktı, DEM Partililerle tokalaştı. Beklenmedikti.

* 8 Ekim: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhur ittifakının uzanan elinin değerinin” altını &

Yazının Devamı

Terör kanla yazılan mektuptur

27 Ekim 2024

“Terör mesajın kendisidir” başlıklı yazıyı 2001’de yazmıştım. Terör gerçeğinin özü budur, en kanlı sözcüklerle yazılır, masum insanların kanını mürekkep olarak kullanır. Mesajını, hedefin açabileceği biçimde kodlar. İki temel hedefi vardır; karar alıcılar ve halk. 

Her mesaj gibi anlamını, bağlamından alır. Bağlam, mesajın öncesi ve sonrası arasında anlamı kurar, terörün bağlamında zamanlama esastır. 

5 masum insanımızın şehit edildiği TUSAŞ’a yapılan terör saldırısı, Devlet Bahçeli’nin, “Terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin, DEM grubunda konuşsun” çağrısına elbette cevap değildir ancak, o çağrıyla ilişkisi bağlamsaldır. 

Terör örgütleri mesajlarını olabildiğince güçlü vermek için ön hazırlığa, zamana ihtiyaç duyar. Kaldı ki ana mesajlarından biri toplumu şoke etmek olduğundan, Bahçeli’nin Öcalan mesajıyla zaten şoke olmuş ortamı kullanmaz ve hedef olarak da TUSAŞ’ı seçmezdi, ki terör örgütü de “uzun zaman

Yazının Devamı

Aramızdaki duvar…

20 Ekim 2024

Pink Anderson’u tanıyan azdır, Floyd Council’i de öyle. “Blues”un büyük ustaları ikisi de. 

Blues, lisans üstü derslerde “karizma”yla ilişkisini anlattığım, kökeni Afrika olan müzik türü. 16. Yüzyılın sonlarından itibaren ABD’de, kölelerin acılarını, özgürlük umutlarını, sömürü düzenini, isyanlarını dışa vuran siyahi şarkılar. 

İşte o şarkıların iki ustasının ilk adlarından oluşuyor efsane müzik grubu Pink Floyd’un ismi. Grubun solisti Roger Waters, Gazze’de yaşananlara isyan eden paylaşımlar yapıyor. En son, El-Aksa Hastanesi önünde, İsrail bombalarıyla yanarak ölen genç için hissettiklerini anlattı, “İsrail iğrenç bir soykırım devletidir” dedi. 

Ülkelerin tavır koymayacağını bildiğinden, Uluslar Ligi’nde İsrail’e karşı oynayan takımların futbolcularına seslendi: “Eğer İsrail’e karşı maça çıkarsanız, çadırda yanan o gencin ölümünün suç ortağı olursunuz.” 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın

Yazının Devamı

Caniler ve psikopatlar…

13 Ekim 2024

Genelde ikisi aynı şeydir, caniler psikopatlardan çıkar.

Kadınların akıl almaz cinayetlere kurban gitmesi, şehrin ortalık yerinde tecavüze kalkışmalar, kendi ailesini topluca katletmeler, bebeklerin istismara uğraması canice evet, ancak, o canilerin caydırılması işini cezai yaptırımlar çerçevesinde tartışmak sorunu çözmeye yetmez.

Psikopatlar cezalarla caydırılamazlar, cezalarla caydırılacak olanlar suç işleyenlerdir. Kolayca anlaşılacağı gibi, psikopatlarla suçlular aynı kategoride değiller.

Öyleyse, cezaevi kapasitesi artırmayı düşünürken, ruh sağlığı hastaneleri açmayı da düşünmeliyiz. Şiddet tarafından kuşatılmış alanlarda yaşıyoruz.

Okula ve işe gitmeyen genç oranı %30. Bu gençler nerede, ne yapıyorlar? Onları bulmak zorundayız.

Kişilik oluşumunun en önemli evresi olan 15 yaş altına cep telefonunun yasaklanmasını tartışmalıyız. Yükselen ülkeler, bu anlamda katı önlemler alıyor.

Telefonu okulda yasaklamak, sorunu anne babanın kucağına bırakmaktan başka bir işe yaramıyor.

Devletin acilen “psiko-sosyal politikalar”ı da öncelemesi gerekiyor. Dün

Yazının Devamı

Beyrut ateş altındayken...

6 Ekim 2024

Beyrut burnumuzun dibi. Hatay’la arası, Ankara- İstanbul arasından yakın. Uzak diye bir yer de yok zaten. 

Beyrut’a bombalar düşerken içten içe sorduğumuz sorunun yanıtını, Cumhurbaşkanı Erdoğan TBMM kürsüsünden verdi: “Sıra bize gelecek!” 

Elbette ki Cumhurbaşkanı bu uyarıyı halkı korkutmak için yapmıyor, “iç cephe”de safları sıkılaştırmak, cepheyi genişletmek istiyor. 

“Düşman yaklaşırken birbirimizi yemenin alemi yok” diyor, “harici bedhahları biliyoruz, dahili bedhahları açık edelim” diyor. 

Özgür Özel’in dış politikada CHP’yi “Türkiye partisi” olarak konumlaması ve iç siyasetteki sorumlu tutumu, Bahçeli’nin DEM’le tokalaşması, İsrail konulu kapalı oturumda Milli Savunma ve Dışişleri Bakanlarının bilgilendirecek olması, ülkede birlik ve beraberlik için önemli adımlar. 

Osmanlı’nın yıkılışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne, dostu az, düşmanı çok bir ülkeyiz. Normal. Kenarda köşede değiliz ki,

Yazının Devamı

‘Birleşme’ pozitif gerçek negatiftir

29 Eylül 2024

Geçen hafta Birleşmiş Milletler’in (BM) anlamsızlığı, işlevsizliği, etkisizliği üzerine konuşurken kimse şunu demedi, BM diye bir yapı artık yoktur. Var sandığınız yapı, büyük bir tiyatral gösteri sahnesi. Bir tür hayalet. 

Hani tarihi mekânlarda gösteri, konser düzenliyorlar ya (ki bence bu etkinlikler tarihe karşı işlenen suçtur), izleyici gösteriye odaklanıyor, mekânı umursamıyor işte öyle bir şey. 

Açayım. Neoliberalizmin mantığı “farklılaşma”ya dayanır. “Sen daha farklı ol” diye tüketmeye, bütünden ayrılmaya teşvik eder. 

Her tür terör örgütü aracılığıyla deneyip, bir türlü ülkemizde başaramadıkları, “ülkeleri çok parçaya bölme stratejisi” de buna dayanır. Sürekli kulaklara, “Sen farklısın, ötekilerden ayrıl” benzeri cümleler fısıldanır. 

Halbuki senin var olabilmen için ötekine ihtiyacın vardır ve bu da benzerliklerimiz, farklılıklarımızdan önemlidir demektir. 

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra

Yazının Devamı